ÖRGÜT ÇALIŞMASI: Seçim Endeksli Değil, Sürekli Faaliyet

ÖRGÜT ÇALIŞMASI: Seçim Endeksli Değil, Sürekli Faaliyet

Burjuva partileri ve onlara özenen sözde “sol” partiler seçim dönemlerinde yığınlarla daha sıkı bağ kurmanın yollarını ararlar. Bu faaliyeti de görece yığınların katıldığı, kültürel yanları da olan seçim toplantıları ile yürütürler. Seçimler biter, faaliyet yine tatile girer. Ellerinde kalan bir iki ilişkiyi de seçim dönemleri arasında kendi kendilerine bolca düzenledikleri eylemliliklerde eritirler. Saat böyle döner.

Komünistler açısından durum farklıdır. Komünist Partisi’nin yaşam damarları fabrika ve işyeri hücreleri ile, mahalle ve semt hücreleridir. Bu çalışma sürekli bir çalışmadır. Seçimden seçime değil. Hatta seçimlerle hiç bir ilgisi yoktur. Bu çalışma tarzını oturtmayı başaramayan bir parti işçi sınıfının örgütü, hele politik örgütü olamaz. Onun için TKP kadroları ve örgütleri bütün dikkatlerini hücre tipi örgütlenme çalışmasına verirler. Parti tüzüğünde bu örgütlerin adı Temel Parti Örgütü olarak geçer. Partinin bütünü, yani Parti Örgütü, Parti Temel Örgütlerinin toplamıdır. Parti ara ve üst yönetim organları, adı üstünde organdırlar. Her organ üyesinin tabi olduğu ve üyesi olduğu bir Parti Temel Örgütü, yani Parti Hücresi vardır. Bu Genel Sekreter için de tüm Yöre, il, semt sekreterleri ve MK üyelerinin tümü için de geçerlidir.

TKP, böyle çalışıp örgütlendiği için yığınlarla sürekli temastadır. Örgüt oluşturulamamış yerlerde tek tek yoldaşların görevleri ilk iş olarak bulundukları veya çalıştıkları yerde bir Parti Temel Örgütü oluşturmaktır. Bu görevi yerine getiremeyen bir parti üyesi bu üyeliğe uygun değil demektir.

Hal böyle olunca semt, mahalle, fabrika ve işyeri çalışmaları TKP için sürekli bir çalışma halini alıyor. TKP örgütlerinin çalışmalarının başarı ölçütü de oluşturdukları Temel Parti Örgütleri, kaydettikleri yeni üyeler ve kaydedilen yeni üyeler ile eski üyelerin kaynaşması ve eğitimleridir. Eylemlilik ve eylemlerde nicellik bu çalışmanın doğal sonucudur. Başarılı çalışmanın pratikteki yansımasıdır. Kendisi için bir amaç değildir.

Seçim dönemleri de parti örgütleri için özel birer çalışma pratiği süreçleridir. O güne kadar yürüttükleri çalışmaları sınama olanağı ve değerlendirme koşullarını sunar. Hangi yoldaşın ve her Temel Parti Örgütü’nün ne denli başarılı ve doğru bir çalışma yürütmüş olduğu böyle dönemlerde ortaya çıkar.

***

Partimizin örgüt çalışmasını en başarılı şekilde taklit eden, ve ellerindeki maddi olanaklar sayesinde onu kurumsallaştırmış olan en başarılı parti AKP’dir. AKP’nin başarısını tüm diğer yönlerin haricinde bir de bu açıdan değerlendirmek ve kendi çalışmalarımızı ölçmemizde yarar vardır. Bundan yıllar önce Recep Tayyip Erdoğan henüz Refah Partisi kurulmadan, illegal Milli Selamet Partisi’nin bir Milli Görüş kadrosu olarak şöyle demişti. Sene 1982. Anayasa Referandumu kampanyası sürecinde partimiz o dönemde faşist diktatörlüğün anayasasına karşı CHP ve MSP ile bir işbirliği oluşturmuştu. MSP adına temsilciliği Şener Battal yürütüyordu. Dönemin gençlik kadrosu olarak Recep Tayyip Erdoğan ve Avrupa Milli Görüş Teşkilat’ını temsilen üst düzey bir yönetici olan Ali Yüksel nam-ı diğer Ali Efendioğlu de kendisine refakat ediyordu. Toplantı dışı bir sohbette Recep Tayyip Erdoğan, parti yöneticisi ve görevlisi bir yoldaşımıza şu düşüncelerini aktarıyor ve mealen şöyle diyor; “TKP tüzüğünü okudum ve inceledim. Tam bizim partimize göre yazılmış ve ilkeleri belirlenmiş bir tüzük. Allah kısmet eder de parti yönetiminde faal bir rol alırsam tam da bu komünist tüzüğün uygulanması ilk amacım olacak. Çünkü Milli Görüş felsefesini ve Kuran’ı biz bu örgütlenme şekliyle halka götürürsek biz kazanırız. Parti hücreleri fikri çok doğru bir anlayış. Ve biz bu işi milli ve dini konuları işleyerek sizden daha başarılı gerçekleştiririz.”

Evet, diğer tüm faktörleri dikkate almazsak (ABD’nin, tekellerin, devletin desteği) ve sadece bu faktörü dikkate alsak dahi, AKP’nin örgüt çalışmasında uyguladığı yöntemi daha yakından değerlendirmiş oluruz.

AKP’nin örgütlenmesi tek bir direk üzerinden yürümüyor.

Birincisi; Parti Teşkilatı olarak adlandırdıkları normal tüzüksel parti örgütlenmeleri var. Merkez, İl, İlçe, Semt, Mahalle ve Sokak örgütlenmesi. Diğer partilerden farkları bu çalışmayı bizzat titizlikle yürütmeleri ve ölçüm olarak değerlendirmeleri. Teşkilat’ın başındaki Genel Başkan yardımcısının Erdoğan AKP’de faal resmen değilken dahi kendisine tabi çalıştığı ve Erdoğan’ın örgüt çalışmasını bizzat takip ettiği bilinmektedir. O kadar ki, tek tek illerde ve semtlerde dahi kadroları ismen tanıdığı belirtilmektedir. Bugün AKP 12 milyon üyeli bir partidir. Bunun nedeni AKP Rejimi döneminde son 17 yıldır iş ve yardım isteyen her yurttaşın “referans” göstermesi gerekliliği ve bu “referans”ın da AKP üyeliği olmasıdır. AKP bir de böyle bir sistem kurmuştur ve bu sistem sürekli denetlenerek yürütülmektedir. Üyeler sadece kağıt üzerinde değildir.

İkincisi; Parti Teşkilatına bağlı ama ayrıca merkezi bir yapılanması olan Sandık Komiteleri. Türkiye’de bulunan tüm seçim sandıklarının başında üç kişilik bir AKP Sandık Komitesi mevcuttur. Türkiye’de 24 haziran seçimleri için 168.000 sandık kurulacağı hesaplanırsa, üç kişilik komite olarak 500.000 AKP kadrosunun sadece bu alanda görevlendirildiğini anlamış oluruz. Bu komiteler sadece seçimden seçime değil aralıksız ve sürekli çalışırlar. İlgili sandıkta oy kullanacak tüm haneler ve aileler ile ferdlerin sürekli fotoğrafını çekerler, yani eğilimlerini takip ederler ve üst komitelerine iletirler. Seçim zamanlarında bu komitelerin etrafında hücreler biçiminde sokak komiteleri oluşturulur ve AKP hangi apartmanın hangi dairesinden veya hangi evden ne oy çıkacağını önceden bilir. Buna müdahale etmeye çalışır. Eğer müdahale edilmesi gereken yurttaş etrafını etkilemekte yetenekli ve nüfuz sahibi bir kişi ise gerekirse o ilin varolan seçili milletvekili veya bakanını alıp evinde ziyaret ederler. Bu çalışma sadece büyük şehirlerde değil ülkenin 81 ilinde ve sadece il merkezlerinde değil, en ücra köylerinde de uygulanır. En ücra köylerde de bu çalışma tarzının uygulanması bir istisna değil, standarttır.

Üçüncüsü; AKP’li öğretmenler, imamlar ve muhtarlar üzerinden, merkezi olarak ayrı ayrı ama yerellerde “istişare kurulu” adı altında komiteleşerek yürütülen çalışma. Bu üç kanal üzerinden yürütülen çalışmalar ile yerel toplum ayrıca mercek altına alınıyor, bilgi ve istihbarat toplanıyor ve yurttaşlar yönlendirilmeye çalışılıyor. Bu üçlü sac ayağına mahalli “Aile Sağlık Merkezleri”nde görevli doktor ve hemşirelerin de katılımı hedeflenmekle birlikte, bu amaca henüz ulaşabilmiş değillerdir. Başardıkları yerlerde istişare kurulunda ASM’ni temsilen bir tabip de yer almaktadır.

Dördüncüsü; Başta HAK-İŞ ve ona üye işkolu sendikaları olmak üzere, memur ve kamu sendikalarında ve HAK-İŞ dışında TÜRK-İŞ ve hatta DİSK içinde yürütülen çalışmalar. Bu alanlarda ve işyerlerinde bir KP mantığı ile hücre çalışmaları yürütmeseler de, bu çalışmayı sendikalar üzerinden yürütmekte ve işyerlerinde sendika temsilcilerine bağlı işyeri işçi ve sendika temsilciliklerini bu amaç için değerlendirmekte, örgütlenmeler yaratmaktadırlar.

Beşincisi; AKP’nin Kadın Kolları (onlar Hanım Kolları olarak ifade ediyor) ve Gençlik Kolları çalışmaları ile maceracı, delikanlı, fanatik gençleri istihdam ettikleri “Osmanlı Ocakları” tarzı örgütlenmeler ile, kadın ve gençlik arasında ayrıca ayrıntılı ve sürekli çalışmalar yürütüyorlar.

Altıncısı; “Sivil Toplum Kuruluşları” olarak adlandırdıkları tüm kurum ve kuruluşlarda, odalarda, kooperatiflerde, meslek kuruluşlarında, derneklerde, sportif ve kültürel alanda, hemşehri kuruluşlarında v.b. örgütleniyorlar. Özellikle Belediyecilik üzerinden hemşehricilik adı altında bölge şovenizmi silahını kullanıyorlar.

***

Amacımız, AKP’nin örgüt çalışması anlamında yürüttüğü ilkeli faaliyeti abartmak değildir. Ancak, özellikle örgüt çalışması alanında kuruluşundan itibaren uygulayageldiği çalışmaları doğru analiz etmezsek, AKP’nin aslında yeri işçi sınıfının örgütlenmesinin içinde olması gerken milyonları nasıl etkilediğini anlayamayız. Bu madalyonun bir yüzü örgüt çalışması ise, diğer bir yanı da ideolojik çalışmadır. O yanını farklı bir yazımızda ele almayı planlayarak, örgüt çalışmaları konusunda görüşlerimizi işlemeye devam edelim.

Yukarıda sıraladığımız tüm çalışma alanlarında görev alan üyelerini yetiştirmek için “AKP Akademileri” adı altında parti okulları kurdular. Bu akademilerde kadro üretiyorlar. Tabii ki elde ettikleri aşamalardan dolayı yararlandıkları muazzam devlet olanakları var. Ancak bunların hiç biri kendiliğinden olmadı. İlçe belediyeciliğinden başlayan belediyecilik deneylerinden bugüne, kat ettikleri tüm aşamalarda her zaman devlet olanaklarını kendilerine göre ustaca kullandılar. “Belediye Temizlik İşçileri Eğitimi” dediler, sektörel derslerin dışında “Milli Görüş” dersleri verdiler. Temizlik işçisine hem burjuva kültürünün kimi ögelerini, hem de Anadolu felsefesinin ana hatlarını öğrettiler. İlgi duyan ve başarılı olanları tayin ile yükselterek, kadrolaştırarak daha farklı görevlere hazırladılar. AKP, Fatih Belediyesi Zabıta Müdürü’nden İçişleri Bakanı devşiren bir parti oldu. Bu örneği sadece bir örnek olması açısından veriyoruz. Her alanda bu yöntemi kullandılar.

Bizim bu değerlendirmeden çıkarmamız gereken sonuçlar vardır. Sınıf düşmanımız, bu tür bir çalışmayla, daha açık söylersek, bizim yöntemlerimizi kullanarak, işçi, emekçi ve yoksul yığınlar arasında örgütlenirken, biz ne yapıyoruz? Bu sorunun yanıtını çok dürüst bir şekilde vermek durumundayız. Söyleyecek tek bir sözümüz ve eksikliklerimizi gidermek için yapmamız gereken tek bir uygulama vardır. TKP Tüzüğü doğrultusunda çalışmak!

Bu alanda son on yılda çok mesafe kat ettik. Ancak halen eksikliklerimiz mevcut. Ve eksikliklerimiz, oran olarak değerlendirdiğimizde, doğru uyguladıklarımızın bir hayli gerisinde. Bu açığı kapatmamız gerekiyor. Açığı kapatırken, birbirimize bakıp eksik ve kötü örnekleri çoğaltmak yerine doğru olanı, tüzüksel olanı uygulama yoluna gitmeliyiz. Bu da tek tek yoldaşlarımızın ve parti temel örgütlerimizin birincil görevi olmalıdır. Yoldaşlarımız artık, bilmişlik taslayarak, toplumda karşılık bulamayan kof ajitasyonlarla, etraflarına bir iki kişi dahi toplayamadan, tabiri caizse tribünlere oynama alışkanlığından vaz geçmelidir. Her yoldaşımız, yaşadığı yerelde, çalıştığı iş yerinde veya işsizse boş zamanlarını geçirdiği alanlarda örgütlenme amaçlı parti ilişkileri kurmalıdır. Evet, bizim maddi olanaklarımız tabii ki AKP’ninki ile ölçülemez. Ancak maddi olanakların, bizim örgüt çalışmamızı gerçekleştirmeye yetecek kadar gelişmesini sağlamak da ancak örgüt çalışmasını geliştirerek mümkündür.

Basılı yayınlarımız mevcut. 20, 50, 100, 150 hatta 200 yayın dağıtan yoldaşlarımız var. Bu yoldaşlarımıza, dağıttıkları yayın oranında kaç kişi ile yayın ilişkilerini düzenli sürdürdüklerini, örneğin son beş yılda veya on yılda kaç sempatizan kazandıklarını, bu sempatizanların kaçını partileyebildikleri, partileme durumunda olmayanları nerelerde istihdam ettikleri sorularını sorsak ne kadar tatmin edici yanıtlar alabiliriz? Yayın alanı sadece bir örnek. Ancak işin başlangıcı.

TKP’liyim diyen tüm parti sempatizanları ve tüm parti kadroları günlük pratiklerini ve yığın ilişkilerini bu yazdıklarımız temelinde kendi kendilerini sorgulayarak değerlendirmelidirler. Neyi eksik veya yanlış yaptım? Neden sohbet ötesi kalıcı ve sürekli ilişkiler kuramadım? Neden sempatizan kazanamadım ve bunların arasından partileyecek düzeye getiremedim? Acaba “herşeyi bilen” edasında üstenci tarzımın bunda etkisi var mı? İnsanlar benimle selamlaşıyor ama “bir an evvel gitsin, bize bulaşmasın” diye mi düşünüyor? Sadece genel ajitasyon yapmak bir komünistin görevlerini tamamlaması için yeterli mi? Yeteri kadar mütevazi miyim? Karşımdaki insanları tolerans ile dinleyebiliyor muyum? Kendimi geliştirmek için ne okuyorum? Günlük basını takip etmek dışında klasik veya çağdaş edebiyat alanında en son hangi kitabı okudum? Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in en son hangi eserini tekrar okudum ve ne sonuçlar çıkardım, nasıl notlar aldım, nasıl bir soyutlama yaptım? Bu soruların yanıtını önce kendimize vermemiz sonra da partimize açık yüreklilik ile ifade etmemiz çok önemli bir konudur ve bir dizi sorunun çözümünün başlangıcıdır. Bu meyanda yapacağımız önerileri ve önerilerimizin yaşama geçmesi için yapabileceğimiz katkıların somutlanmasını da ayrıca kaleme alıp partiye vermeli veya sorumlu sekreterimizle görüşmeliyiz.

Kuşkusuz ki, aynı zamanda, Parti merkezi, örgüt bürosu ve ideolojik büro bu konuda nasıl değerlendirme yapıyor, kendi çalışmalarını nasıl ölçüyor ve eksikliklerini tespit ediyor sorularının da açık yüreklilik ile yanıtlanması gerekmektedir. Bugüne dek zorluklar içinde yürütülen çalışmalarda bazı konulara gerekli titizliğin gösterilememiş olması bilinen bir gerçek. Ancak, gelinen aşamada ve kurumsallaşmada artık bu engeller yavaş yavaş kalkmış olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla başta MK olmak üzere tüm organlar, ara organlar ve TPÖ’ler çalışma alanlarını özeleştirel olarak değerlendirerek eksikliklerini hemen gidermelidirler. Bu alanda gerekli kadro değişiklik, düzenleme ve yeni görevlendirme önerileri de MK Sekreterliği tarafından MK’ya yapılmıştır.

Yaz döneminde her yer tatile girebilir ancak biz tatile girmiyoruz. Tam tersi, tatilin getirdiği olanakları verimli olarak değerlendirerek varolan eksikliklerimizin giderilmesi için değerlendirilebilecek en uygun dönem bu yaz tatili dönemi olacaktır.