“Yeni Devlet” Tartışması ve Tatlı Su “SOL’cuları”

“Yeni Devlet” Tartışması ve Tatlı Su “SOL’cuları”

Bir ibret belgesi yayınlıyoruz. Adına “TKP” diyen devlet icazetli resmi tatlı su solcuları bir bildiri yayınlamışlar. Baştan sona safsata içeren metin aslında komünistleri eleştiren ve suçlayan bir özellik taşıyor. Safsata içeriyor ancak bir o kadar da tehlikeli.

AKP yeni devlet hayalinden vazgeçmiyor. Tekrar söylüyoruz; o devleti kuramazsınız” diye bir başlık atmışlar, sonrasında da burjuva düşüncelerini inci gibi dizmişler. Yayın tarihi 4 Ağustos 2017 ( http://haber.sol.org.tr/toplum/tkpden-akpye-yanit-tekrar-soyluyoruz-o-devleti-kuramazsiniz-205147 ) Şöyle diyorlar;

AKP yetkilileri her fırsatta yeni bir devlet kurduklarını ya da kuracaklarını söylüyor. Bu kadar sık söylemeleri başarısızlıklarının itirafıdır. AKP 1923 Cumhuriyeti'ni yıkan partidir. Ancak AKP cumhuriyeti yıkmakta başarılı, yenisini kurmakta başarısız olmuştur. AKP yeni bir devlet kuramamıştır. Çünkü bu ülkenin cumhuriyetten, emekten ve halktan yana kesimlerinin direncini kıramamıştır. 1923 Cumhuriyeti'nin tüm kazanımları yok olsa da bir gerçek değişmemektedir: AKP, Türkiye'yi tamamen esir alamamıştır. Türkiye teslim olmamıştır. Solcular, devrimciler, cumhuriyetçiler boyun eğmemiştir. AKP'nin yeni bir devlet kurarken başarısız olmasının sebebi budur. AKP'yi patronlar durdurmamıştır. Patronlar cumhuriyetin yıkılmasının arkasındaki güçtür. Türkiye'nin zenginleri cumhuriyetin yıkılmasından büyük fayda sağlamıştır. AKP'yi Batılı merkezler frenlememiştir. AKP, emperyalizm sayesinde iktidara gelmiştir. AKP ile Batı işlenen suçlarda ortaktır. Bundan sonra da AKP'yi durduracak tek güç yine Türkiye'nin emekçi halkıdır ve AKP yine başarısız olacaktır. AKP hayalindeki devleti kuramayacaktır. Cumhuriyeti yıkmak suçtur. Gerici, işçi ve halk düşmanı bir devlet kurmaya çalışmak da suçtur. Bu yeni devletin kurucu lideri ilan edilen Erdoğan başta olmak üzere, tüm sorumlular bu suçlardan dolayı yargılanacaktır. Erdoğan ve AKP, cumhuriyeti yıkmanın hesabını verecektir.” Altına da malum devlet icazetli imzalarını atmayı da ihmal etmemişler. “Türkiye Komünist Partisi, Merkez Komite”.

AKP 1923 Cumhuriyeti’ni yıkan partidir…… AKP yeni bir devlet kuramamıştır” diyorlar. Demek ki AKP’nin 1923’de oluşan devlet yapısını yıktığını iddia ediyorlar. Bize göre yıkılan bir devlet yok. Dolayısıyla yeni bir devlet kurulması da söz konusu değil. AKP ve Saray, Avrasyacı Ergenekoncu Kemalist güçler ile anlaşarak, onlardan özür dileyerek, kurduğu ittifak ile karşılıklı tavizler temelinde birlikte yürümeye devam ediyorlar. Erdoğan, Ergenekon’un bu koluna biat etmediği sürece bulunduğu yerde kalması mümkün değildir. Ergenekoncular da kaybettikleri yığın desteğini, kendilerine hiç de yabancı olmayan Cumhuriyet’in “Türk-İslam” sentezi ideolojisi temelinde Erdoğan vasıtasıyla yığınlar nezdinde popülist bir şekilde sürdürerek kabuk yeniliyorlar. Onlar Erdoğan’a şu gerçeği anlattılar: “Bize biat etmezsen istediğin kadar oy al, yaşama şansın yoktur!”. Erdoğan devlete hakim değildir. Devlet halen tatlı su solcularının nitelemesiyle “cumhuriyetçilerin” kontrolündedir. Erdoğan onlarla uzlaştığı için rahatlıkla yağıp gürlemektedir. Ona Kürt Özgürlük Hareketi’ne tekrar savaş açtıran, diyalog sürecini engelleyen, baskı ve terörü kabul etmesini dayatan bu Ergenekoncu güçlerdir. Avrasyacı Ergenekoncu Güçler, NATO’cu, Amerikancı Ergenekoncu güçler ile hesaplaşırken Erdoğan tercihini onların yanında yapmıştır. Yapmak zorunda kalmıştır. 15 Temmuz “darbesi”nin şifresi de budur. Amerikancı ve Avrasyacı Kemalist güçler arasındaki mücadele “cumhuriyet” tarihi boyunca süregelmiştir. Adnan Menderes’in idamı ve 27 Mayıs darbesi de, 9 Mart cunta girişimi ve 12 Mart 1971 darbesi de, 15 Temmuz “darbesi” ve onun boşa çıkarılarak NATO’cu, Amerikancı güçlere karşı bir darbe hareketine dönüştürülmesi de, bu kayıkçı dövüşünün emareleridirler. Yıllardır, Yargı, MİT, Polis ve Ordu içinde değişik kanatların mücadelesinden söz edenler, bu gerçeği adını anmadan ifade ediyorlardı. Şimdi bu kavga su yüzüne çıktı. Devlet aynı devlettir. Bir kesim devlete hakim olmuştur, Erdoğan da onların kitle tabanını yaratmaya yardımcı olmaktadır ve onlarla uzlaşmak zorunda kalmıştır.

Kimse heveslenmesin. Önümüzdeki süreç Avrasyacı Kemalist Ergenekoncular ile, NATO’cu Amerikancı Kemalist Ergenekoncuların tekrar uzlaşacağı bir sürece işaret etmektedir. Erdoğan da bir süre daha onların biat eden hizmetkarlığına devam edecek ve kasalarını doldurmaya devam edecek. Ne zamana kadar? Türkiye’nin barış, demokrasi ve sosyalizm güçlerinin TC Devleti’ni yıktığı ana kadar. Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri ile, Kürt devrimci demokratik özgürlük hareketinin birleşik mücadelesi bu devletin varlığına son verdiğinde ve proletaryanın iktidarının kurulma sürecine geçildiğinde bakalım bu tatlı su solcuları hangi saflarda yer alacaklar? Bu bildirilerine göre onların görevleri 1923 Cumhuriyetini korumak olduğuna göre, onun burjuva devletini savunmak da herhalde yine onlara düşecektir.

Konunun hiciv kısmı bir yana, çok ciddi bir konu ile karşı karşıyayız. Devletin egemen güçleri, Türkiye devrimci hareketinin içinde ulusalcı, devletçi, reformist Truva atları istihdam ediyor. Bu TC devlet geleneğinde yeni bir emare değildir. Bunlar devletin sınıf hareketinin içine sızdırdığı ajan provokatörlerdir. Kemalist devletin savunucularıdırlar. Katil, sömürgeci, sömürücü burjuva devletinin avukatlığına soyunmuşlardır. Türkiye’de komünist hareket içinde Şefik Hüsnü ile başlayan, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli ve Doğu Perinçek ile süren Kemalist geleneğin komünist hareketin saflarına sızdırılmaya çalışılan ekolün devamcılarıdır. Bu çevrede bir “devlet geleneği” diri tutulmaya çalışılıyor. “Gelenek” ve “Sosyalist İktidar” çizgisi, Türkiye Komünist Partisi’nin, Leninci, Bolşevik, Kominternci, Mustafa Suphi ve İ.Bilen yoldaşların önderliğinden farklı bir çizgidir. Bu çizgi TC Devleti’nin kemalist, ulusalcı ve burjuva cumhuriyetçi çizgisidir. TKP saflarında bu çizginin nefesine dahi tahammül yoktur ve olmayacaktır.

Bakınız metnin sonunda ne diyorlar; “Cumhuriyeti yıkmak suçtur. Gerici, işçi ve halk düşmanı bir devlet kurmaya çalışmak da suçtur.” Yıkıldığını iddia ettikleri cumhuriyet bu ifadeye göre gerici, işçi ve halk düşmanı bir devlet niteliği taşımıyor. Açıkça bunu ifade ediyorlar. Tüm kendisini komünist olarak addeden ve TKP’li olduğunu belirten kişi ve kurumları bu temelde, geçmişlerini ve bugünkü duruşlarını gözden geçirmeyi acil bir zorunluluk olarak görüyoruz.