102 kahramanın arasında parti MK üyemiz Kemal Tayfun BENOL (Kadri EROL) yoldaşımız dışında birlikte mücadele ettiğimiz onlarca yoldaşımız vardı. Devletin tüm üstünü örtme girişimleri karşısında sınıfın ilgili birimleri araştırmalarını sürdürüyorlar. Tayfun yoldaşımız ile İnşaat-İş örgütlenmesinde beraber mücadele eden ve birlikte Ankara’da can veren Serdar, Tekin, Erol, İsmail ile farklı alanlarda görev yürüten Dilek ve Meltem yoldaşların durumları bizleri yakından ilgilendiriyor. Bildiğiniz gibi, yan yana can veren Tekin, Erol ve Tayfun yoldaşların cesetlerinde yaralar, eksikler vardı ama Serdar yoldaşın cesedi siyah çöp torbasında paramparça teslim edildi. Bunun üzerine “Bombacıya en yakın Serdar bulunuyordu” yorumları yapıldı. HAYIR! Serdar yoldaş bombacıyı patlamadan fark ederek, bombayı patlatmasını engellemek için üstüne atladığı için paramparça oldu. Bu davranış sınıf bilincine bağlı bir devrimci uyanıklık, cesaret ve kararlılık göstergesidir.
Katliam’ın üzerinden iki yıl geçti. Ve göstermelik bir duruşma zincirinden başka ortada somut hiç bir gelişme yok. Olmasını beklemek de ham hayal peşinde koşmaktır. Çünkü bu katliam planlı olarak devlet kurumları tarafından planlanıp uygulanmış bir eylemdir. Bu konu net. Tartışmasız.
Bu durumda 10 Ekim Ankara Katliamı ile ilintili nasıl bir yol izlememiz gerekiyor? Bu katliamın hesabını bu devletten sormak gerekiyor. Geçici çözümler olabilir. Bu planlamanın içinde olduğu tespit edilen kurumların amirleri cezalandırılabilir. Ancak bu yeni gelecek olan amirlerin aynı tarzda eylemleri yeniden planlamalarını engellemeyecektir. Onun için sivri sinekler ile mücadele etmek yerine bataklığı kurutmamız gerekiyor. Bu bataklık da varolan TC devletidir. Bu devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla yıkılması ve yeni bir devlet kurulması gerekiyor. Burjuvazinin kapitalist devleti yıkılacak, yerine proletaryanın devleti kurulacak.
Kuşkusuz ki bu görev söylendiği gibi kolay bir görev değil. Ancak başka çare yoktur. Önce bunu bilerek hareket edeceğiz. Ve Ankara katliamında yitirdiğimiz 102 yiğidimizin anısını yaşatmak, uğrunda can verdikleri ideallerin gerçekleşmesi için öncelikle onların çevrelerinde bu gerçeği anlatacağız. Onları anmanın tek doğru yolunun bu nitelikte bir mücadele olduğunu pratikte göstereceğiz.
Onlar gözlerini budaktan sakınmadılar. Biz de öyle yapacağız. Yiğitlerimize layık olmak, onların anılarını mücadelemiz içinde yaşatmak bunu gerektirir.