Barış, Demokrasi, Dayanışma

Barış, Demokrasi, Dayanışma

Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı ATILIM

Sloganlaşmış bu ifadenin Türkiye’nin siyaset gündeminde bu denli bir arada oluşu yeni bir olgudur. Bunun anlamı üç alanda da bir arada sorunların keskinleşmesidir.

Durumun böyle olması partimizin önüne üç cephede savaşımı bir arada ve biri birine bağlı olarak yükseltme görevi koyuyor. Bunun böyle olması da olağanüstü bir duruma işaret etmiyor. Sonuç itibarıyla bu üç alan da Sosyalizm mücadelesinin ögeleridir.

Türkiye’nin, Kürdistan’da ve Ortadoğu’da yürüttüğü azgın savaş politikaları karşısında barış mücadelesini geliştirmek ve yığınlar arasında barış bilincinin yaygınlaşmasını sağlamak. Bu çalışmayı yürütürken, savaşın sebeplerini, kapitalist-emperyalist cephenin neden savaşa gereksinim duyduğunu ve savaşın ekonomik yükünün, savaşta en fazla zarar gören emekçi halkların sırtına yüklendiğinin açıklanması günceldir.

Türkiye’nin üç temel burjuva partisinin “Milli Mutabakatı” sonucunda gelişen Başkanlık Sistemi tartışmalarının ancak OHAL koşullarında mümkün olabileceğini. 7 Haziran seçimlerinde elde ettikleri yenilgi sonrası hem savaşı başlattıkları, aynı süreçte Kürdistan’daki belediyelerin görevden alınmaları, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması, tüm barış ve demokrasi güçleri üzerinde devlet terörünün ve baskının artırıldığı yığınların bilincine çıkarılmalıdır. Buna karşı çıkarları - faşist diktatörlüğü kurumsallaştırma çabası içinde olan egemen güçlerle ve AKP-Saray iktidarı ile - çelişen en geniş güçlerin tabanda örgütlenmesini, demokratik halk meclislerini kurma görevinin bilince çıkması ve gereğinin yapılması sağlanmalıdır.

Kürt halkı ve başta Arap halkları olmak üzere Ortadoğu halkları ile ulusal ve uluslararası anlamda dayanışma fiilen mücadeleye katılarak, savaşa karşı barış, faşist diktatörlüğe karşı halkın demokrasisi istemleri temelinde yükseltilmesi gereken zaman şimdidir. Savaş ile sömürü ve sömürgeciliğin bağını, savaşa karşı demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin belirleyiciliğini halk yığınlarına anlatmak ve bilince çıkarmak için başka hangi zamanı beklememiz gerekiyor?