Barış ve Demokrasi Mücadelesinin Diyalektiği

Barış ve Demokrasi Mücadelesinin Diyalektiği

Türkiye Komünist Partisi Merkez Yayın Organı ATILIM

Demokrasi olmayan ülkede barış olmaz, Barış olmayan ülkede demokrasi olmaz dersek tek cümlede düşüncemizi aktarmış olabiliriz.

Bu cümleyi daha iyi anlayabilmek için çok uzaklara gitmemize gerek yok. Türkiye’nin bugünki durumu bu tabloyu tam anlamıyla ifade ediyor.

Demokrasi dediğimizde şimdi birileri çıkacak “kimin demokrasisi” diyecek. Hatta “siz hala burjuva demokrasisinden bahsediyorsunuz” diyecekler. Lenin, bu konuya en uygun yanıtı vermiştir. “… Demokrasi uğruna savaşımın, proletaryanın dikkatini, sosyalist devrimden başka yöne çekeceğini, ya da bu devrimi gözden gizleyeceğini, ikinci plana iteceğini v.b. sanmak büyük bir yanılgı olur. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi uygulamayan sosyalizm başarılı olamazsa, aynı şekilde, proletarya, demokrasi uğruna, bütün alanlarda tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamaz. …” (Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı - Tezler - V.İ.Lenin, Tüm Eserler, Almanca, Cilt 22, S. 144-159, Dietz Verlag, Berlin, 1960)

Barış konusunda da benzer anlayışlar geçerlidir. Sanki sınıflar arası barış isteniyormuş gibi bir sonuç çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu doğru değildir. Barış sorununa yaklaşım ve barış için savaşım, bir yandan burjuvazi, özellikle emperyalist döneminde, savaşlardan beslendiği için önemlidir, diğer yandan da kitleler savaşın yarattığı tüm yıkımları yaşadıklarından, barış istedikleri için önemlidir. Komünistler gerçek ve kalıcı barışın ancak Sosyalizmde mümkün olduğunu bilirler ve barış savaşımını sosyalizm için mücadeleden ayrı görmezler.

Barış konusunda da Lenin’e dönelim. Bakınız ne diyor: “… Bu, kitlelerin giderek artan barış talebine sosyalistlerin kayıtsız kalabileceği anlamına mı gelmektedir? Asla. İşçilerin sınıf bilincine sahip öncüsünün sloganları bir şeydir; kitlelerin kendiliğinden talepleri bambaşka bir şey. Barış isteği, kapitalist sınıfın kitleleri aldattığı, ‘kurtuluş’, ‘anavatanın savunulması’ ve benzeri burjuva yalanlar karşısında duyulan hayal kırıklığını ortaya koyan en önemli belirtilerden biridir. Sosyalistler bu belirtiye azami ilgiyi göstermelidir. Bütün çabalar, kitlelerin barış arzusunu değerlendirmek için harcanmalıdır. …” ( ‘Question of Peace’ / ‘Barış Sorunu’, V.İ.Lenin, Tüm Eserler, İngilizce, Cilt 21, S. 290 - 294, Progress Publishers, Moscow, 1974)

Lenin, Sosyal Demokratlar ile Komünistlerin “savaş ve barış” sorunsalında aralarındaki ilkesel ayrımı ortaya koyar. Sosyal Demokratların Kautsky’den beri burjuva yanlısı ve sosyal şoven bir tavır içinde olduklarını açıklar. Sosyal Demokratların “barış” anlayışlarını ikiyüzlü ve milliyetçi olarak niteler. Kendi ülkesinin burjuvazisine karşı tavır alamayan bir siyasal akım olarak Sosyal Demokratları mahkum eder. Komünistler “ilhakların reddedilmesi yani ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olması ve komünistler ezilen ulusların ayrılma hakkını talep ettikleri için samimidirler” der.

“…Son olarak bizim ‘barış programımız’ emperyalist güçlerin ve emperyalist burjuvazinin demokratik bir barış sağlayamayacağını açıklamak zorunda. Böyle bir barış geçmişte, emperyalist olmayan bir kapitalizme ilişkin gerici ütopyada ya da kapitalizm altında eşit uluslardan oluşan bir birlik kurulmasında değil, gelecekte, proletaryanın sosyalist devriminde aranmalı ve bunun için mücadele edilmelidir. Gelişmiş emperyalist devletlerde hiçbir demokratik talep, sosyalizm bayrağı altında verilen devrimci mücadele dışında bir yolla kayda değer ölçüde ya da kalıcı bir şekilde karşılanamaz.  Sosyalist devrim vaadinde bulunmaksızın ya da onun için mücadele etmeyi reddederek – ki bu mücadele bugün, savaş sırasında verilmek zorundadır – uluslara ‘demokratik’ bir barış vaat eden herkes proletaryayı aldatmaktadır. …”

Kısacası, kendi burjuvazisine karşı savaşmayan, kendi burjuvazisinin çıkardığı savaşlara karşı mücadele etmeyen, ama kendini “sol” olarak niteleyen her akım burjuva ideolojisinin ve milliyetçiliğin etkisindedir. Bunların savunduğu “barış” ile komünistlerin savunduğu barış anlayışı arasında ciddi niteliksel farklar vardır. Aynı konu demokrasi konusuna bakış açısında da niteliksel farklılığı gösterir. Komünistler barış ve demokrasi savaşımını Sosyalizm için savaş ile bir bütünsellik içinde ele alırlar ve başta işçi sınıfı olmak üzere kitlelerin bilinçlenmesi için ekonomik - sosyal mücadeleler gibi önemli olduğunun altını çizerler.