Barikatlar

Barikatlar

Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı ATILIM

Dönemin TKP MK Genel Sekreteri İ.Bilen yoldaş 1977 Konya Konferansında okuduğu Politik Rapor’da “barikatlara çıkacağız” saptamasında bulunmuştu.

Bilen yoldaşın siyasi öngörüsü ve tespiti yaşamda karşılığını buldu. 1977 ile 1980 arasında partimiz proletaryanın içinden örgütlenen öncü işçi kadrolarıya, partinin yolunda savaşıma katılan İlerici Gençler’i ile fabrika önlerinde, işçi yatağı semtlerde, liselerde, üniversitelerde barikatlara çıktılar.

Gelişmeden korkan egemen sınıflar gelişen direnişin bir ayaklanmaya dönüşmesini engellemek için 12 Eylül’de askeri faşist bir darbe ile gelişen devrimci hareketi bastırdılar. Partimiz dahil devrimci hareketler de birkaç istisna dışında direnemedi veya direnmedi. Partimiz, 12 Eylül sabahı grevde olan metal ve otomotiv  işçilerini direnişe çağıracağına vardiyalarda yer almaya çağırdı. Bu ciddi bir özeleştiri ve detaylı değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu karar daha sonra partimizi likidasyona sürükleyen ve ruhlarını burjuvaziye satan dönemin kimi yöneticilerinin affedilmeyecek eseridir.

Aradan 38 yıl geçti. Ülke tekrar faşist bir diktatörlüğün pençesi altında. 12 Eylül’den sonra, iç ve dış etkenlerin etkisinden dolayı henüz tam olarak toparlanamayan sınıf hareketi cılız. Ancak, ülkede içten içe korkunç bir ısınma var. Bu ısınma kaynama noktasına geldiği vakit, sınıf hareketinin önünde hiç bir güç duramayacak.

Bilen yoldaşın genç kadın ve erkek yoldaşları şimdi bu dönemde zor bir görevin üstesinden gelmeleri gerekecek. Sınıf savaşı kızıştığında, işçiler, emekçiler, yoksullar sokaklara çıktığında, fabrikaları, madenleri, tersaneleri, rafinerileri, işyerlerini işgal ettiklerinde partimizin her kıvılcımın içinde bir parti hücresi ile temsil edilmesi gerekiyor.

İşçi yatağı tüm semtlerde, stratejik iş kollarında, büyük sanayii kuruluşlarında parti hücreleri olması gerekiyor. Sendikal ve demokratik kurumların yönetimlerine etkide bulunabilmesi, onun için de bu örgütlerin hem orta ve alt kademelerinde, hem de üst kademelerinde parti hücreleri kurmuş olması gerekiyor.

Eğer Bilen yoldaşın genç yoldaşları bu görevi başaramazlarsa gelişecek olası yığınsal direniş bir saman alevi gibi yanıp sönecek, iktidar direnen işçi ve emekçilerden intikam alacaktır. Gezi Direnişinin sönümlenmesini doğru değerlendirdiğimizde de işçi sınıfının ve geniş emekçi yığınların örgütlü bir şekilde gelişen bu halk hareketinin içinde yer almadığını ve partimizin rolünün yetersiz kaldığını tespit ediyoruz. Onun için parti hücrelerinin her alanda gelişmesine ve onun etrafında geniş bir taraftar çevresinin oluşmasına önem vermek durumundayız.

İşte o zaman Bilen yoldaşın doğru olarak öngördüğü o barikatlar devrimci sınıf hareketinin tüm bileşenleri tarafından doldurulacak. Gidişat oraya… Bundan kimsenin şüphesi olmasın.