Birleşik Devrim Mücadelesi Ve Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi’nin Önemi Üzerine

Birleşik Devrim Mücadelesi Ve Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi’nin Önemi Üzerine

Türkiye Komünist Partisi

Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı Türkiye devriminin yolunu birleşik devrim süreci olarak tarif ediyor. Kesintisiz bir süreç olarak Sosyalist Devrim’e yükselecek olan Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi nitelemesi ve onun açılımı bu sürecin görevlerini önümüze koyuyor.

Türkiye devrimi, işçi sınıfı öncülüğünde ve işçi sınıfının iktidarı olan Proletarya Diktatörlüğü hedefiyle ön görülmektedir. Partimizin tüm taktik ve stratejileri bu temele oturmaktadır. Kürt halkının özgürlüğü, diğer ulusların eşit hakları, hakları gaspedilen ve asimile edilmeye çalışılan Alevi toplumunun kültürü, yok sayılan Ermeni, Rum, Asuri-Süryani, Ezidi ile tüm azınlık kültürlerden ve uluslardan yurttaşlarımız ancak birleşik bir devrimci mücadele sonucunda elde edilecek kazanımlar ve ulaşılacak hedeflerle özgürleşebileceklerdir. Ancak partimiz ulusal ve kültürel özgürlük ve hak eşitliklerinin elde edilmesini Sosyalist Devrim miladına bağlamamaktadır. Sürdürülecek kesintisiz devrimci mücadele süreci bir bütün olarak bu özgürleşmenin adımlarını içerecektir. Mücadeleye katılmak dahi özgürleşmenin ilk adımını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, hem günümüz koşullarında birleşik devrim mücadelesinin gereklerini yerine getirmek, hem de süreci sonuna kadar ilerletecek mücadelenin bir parçası olmak, bugünden adım adım mesafe kat etmemizi beraberinde getirecektir.

Kürt ulusal sorununun çözümü nihai olarak Sosyalizm koşullarında mümkün olabilecekse de, o amaca ulaşmak için ihtiyaç duyulan mücadele anlayışı ve kültürünü yaratmak bugünden mümkündür. Bugün bu mücadelenin yükseltilmesi, güçlerin birleştirilmesi, giderek genişletilmesi her zaman için egemen sınıfların planlarını bozacak bir özellik taşımaktadır. Onlar ezdikleri ve sömürdükleri sınıf, halk ve kültürlerin kendileri dışında örgütlenmelerini istemezler. Onun için kendi kurdukları partilerin çevrelerine toplamak isterler. Bu tabuyu kıran örgütlenme anlayışları onlar için tehlike arzettiğinden, burjuva demokratik alanda dahi olsa yaratılan birleşik mücadele araçlarını düşman görürler ve yok etmeye çalışırlar. Buradan çıkarmamız gereken en doğal sonuç, düşmanın istediği ve rahatsız olduğu araçları yaratma görevidir.

Bugün Sosyalizm amacı olmayabilen, ancak sınıfsal olarak ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı, ulusal ve kültürel olarak sosyal ve demokratik nedenlerden dolayı bir araya gelmesi mümkün olan kesimleri birleşik mücadeleye yöneltmek işçi sınıfının politik örgütünün güncel en önemli görevleri arasındadır. Bugünden bu kesimleri bir araya getirmeden, çeşitli araçlarla örgütlemeden, sayılarını her geçen gün genişletmeden, yarın için Sosyalizm mücadelesine nasıl kazanabiliriz? Bu nedenden dolayı, tüm ekonomik, sosyal ve demokratik istemler alanında mücadeleyi, zaten bu sorunların gerçek çözümü Sosyalizm’de olacak mantığı ile ertelemek, komünistlerin yaklaşımı olamaz.

İşçi sınıfının mücadelesi tüm sözü edilen bu katmanların istemlerini kapsamaktadır. Bu doğrudur. Ve onun için, nasıl ki, işçi sınıfının mücadelesini her gün adım adım örüyor ve örgütlüyorsak, bu halkların ve kültürlerin mücadelelerini de at başı birlikte örgütleme görevi ile karşı karşıyayız. Son tahlilde tüm bu faaliyetler sınıf mücadelesinin kanalından büyük bir güce dönüşecektir.

Bu konu güncel olarak neden bu kadar önemlidir? Bu sorunun yanıtını vererek konuyu biraz daha açmaya çalışalım. Partimiz, Ant-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi’ni şöyle tarif ediyor: “Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi, reformlarla yetinen, kapitalizmin çerçevesine sıkışıp kalan bir süreç değildir, anti-kapitalist, anti-oligarşik ve anti-faşist bir içeriğe sahiptir. İşçi sınıfı öncülüğünde gelişecek Devrimci Halk Ayaklanması’nın ilk sonuç alıcı aşaması olacaktır. Bu aşama, burjuva iktidarının çözülmesi, emperyalizme bağımlı ekonomik ve politik yapının sarsılması, ulusal kaynaklara dayalı sanayii ve üretimin geliştirilmesi, ulusal sorunun çözümü konusunda ilk somut sonuçların elde edileceği bir süreçtir.”  Bu amaç, Türkiye egemen sınıflarının, burjuvazisinin ve devletinin uykularını kaçıran bir amaçtır. Ama sadece ülkede yönetiyor gibi gözüken devlet ve iktidarların değil. Aynı zamanda Türkiye’deki İşbirlikçi Oligarşi’nin patronları olan başta ABD Emperyalizmi olmak üzere emperyalist merkezlerin de… Unutulmamalıdır ki, ülkede devleti ve yönetimi elinde bulunduran tekelci burjuvazi işbirlikçidir, ipleri emperyalist merkezlerin ellerindedir. Bu emperyalist merkezler ise dünya, bölge ve Türkiye’nin bu üçgen içinde oturması gereken yerde tutulabilmesi için çeşitli senaryolar ve tercihler geliştirebilirler. Dün TSK’nın vesayeti altında ülkenin yönetimini elinde bulunduranlar da, sonrasında Erdoğan, Fethullah ikilisini göreve getirenler de, daha sonra da Erdoğan ile Fethullah ortaklığının son bulması ile Erdoğan, Fethullah ve Gül üçgenini birbirlerinin alternatifi olarak ellerinde tutup türlü senaryolar hazırlayanlar da aynı emperyalist merkezlerdir.

Bugün faşizan, MHP destekli AKP-Saray Diktatörlüğü de ABD sayesinde Ergenekoncu, Gladyocu güçler ile Erdoğan ve avanesinin vitrine oturtularak uzlaştırılması ile sahada bulunmaya devam edebilmektedir. Alternatif oyuncular hazırdır. Gül himayesinde Babacan ve çevresinin daha burjuva demokratik söylemler ile yedekte tutulması ve varolan Rejimin ensesinde Demokles’in kılıcı gibi hissettirilmesi yine ABD’nin alternatif senaryosudur. Devlet ve iktidar kurumlarında pay ve söz sahibiyken sınıf mücadelesinin, devrimci güçlerin, komünistlerin ve yetmiyormuş gibi Kürt Özgürlük Hareketi’nin en sert karşıtı olan Fethullah Çetesi, bugün gerçek komünistlere göz kırpamıyor ama “sol”, “sosyalist” ve kendini “komünist” olarak adlandıran bir dizi çevre, grup ve partiyle sadece görüşmekle kalmıyor, onları çeşitli biçimlerde destekliyor. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı ile beş yıl öncekinden tam tersi taktik yaklaşımlar sergiliyor ve bizim aklı evvel “solcularımız” da bu yaklaşımlara çanak tutuyor.

Başta ABD olmak üzere emperyalist merkezler çoklu senaryo ve alternatifleri ile Türkiye’de ne olursa olsun söz sahibi olarak kalmak amacındadırlar. Bu amaçla Alevi Demokratik Hareketini de, Kürt Devrimci Demokratik Hareketini de, kimi “sol” ve “sosyalist” görünümlü liberal çevreleri de kontrol altında tutmaya, içlerine sızmaya ve kendi amaçları için yönlendirmeyi sürdürüyor. İşte, Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi’nin güçleri ve onların oluşturacağı Devrim Cephesi bu oyunu bozacak yegane yapılanmadır. Bu konuda Program Taslağı şöyle diyor: “Temel olarak Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi’nin Devrimci Güç’lerinin taşıyıcısı olacağı; Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketi’nin, Devrimci-Demokratik Alevi Hareketi’nin, Anti-Kapitalist, Devrimci Müslümanların, Demokratik Çevre Hareketleri’nin ve Devrimci-Demokrat Kemalist güçlerin birlikteliği ile bu süreç geliştirilebilecektir. Türkiye Komünist Partisi, özünde tümü TKP kökenli olan, Türkiye Devrimci Hareketi içinde 1971 öncesi ve sonrası oluşan tüm siyasi hareketleri, parti ve cepheleri, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin, Devrim Cephesi’nin, partimiz TKP ile birlikte, temel politik bileşenleri olarak nitelendirmektedir.”

Bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. ABD’deki düşünce ve strateji kuruluşları üç alternatif üzerinde çalışırken sınıf güçlerinin mücadelesinin güçlenmesi koşullarında ülkede bir iç savaş yaratmaya yönelik hazırlıkları da elden bırakmıyorlar. Bir yandan verili MHP destekli AKP-Saray Diktatörlüğü’nün sivil ve paramiliter faşist silahlı örgütlenmesini destekliyorlar, diğer yandan potansiyel olarak ellerinde ülkeyi bir savaş ocağına çevirecek Sünni-Alevi çatışmasının alt yapısını oluşturuyorlar. Kürt Özgürlük Hareketi’ni bölücülük ile suçlayan merkezler, aslında kendileri emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına uygun ve koşut olarak sonu bölünme ve parçalanmalarla sonuçlanacak iç savaş planları geliştiriyorlar. Bu amaçları için ise hem verili iktidarı, hem faşist güçleri, hem de Alevi ve Kürt çevreler içinde hazırlıklarını sürdürüyorlar. Unutulmamalıdır ki, Emperyalist merkezler, Türkiye İşçi Sınıfının Devrimci Güçleri ile Kürt Devrimci Demokratik Özgürlük Hareketi’nin birleşik mücadelesinden son derece rahatsızlar. Onun için de, iki güç içinde kendilerine özgü sızma ve yönlendirme çalışmaları sürdürüyorlar. Alevi Demokratik Hareketi açısından da konu benzerdir. ABD merkezli düşünce ve strateji kurumlarında görevlendirilen devrimci mücadeleye ihanet etmiş ajanlar Alevi hareketini ABD ve Alman emperyalizminin politikaları doğrultusunda yönlendirme çalışması yürütüyorlar.

Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi’nin toplumsal güçlerinin birleşik mücadelesi ve politik yönetimi, emperyalist merkezlerin tüm bu sızma, yönetme ve yönlendirme stratejilerinin tek panzehiridir. Anti-Faşist, Anti-Kapitalist ve Anti-Oligarşik bir karaktere sahip olacak olan Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi, emperyalizmin tüm verili ve alternatif planlarını boşa çıkaracak nitelikleri içeriğinde barındırmaktadır. Türkiye Komünist Partisi’nin Program Taslağı’nın sınıf düşmanımızın ötesinde, sağdan ve “sol”dan bu denli hedefe konulmasının altında yatan temel nedeni de, Sosyalist Devrim’e yükselecek Birleşik Devrim Mücadelesi’nin anlamı da budur.