Birleşik Devrimci Mücadele Belirleyici Olacaktır

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 7 Şubat 2016 Tarihli Açıklaması

Birleşik Devrimci Mücadele Belirleyici Olacaktır

Türkiye işçi sınıfı ve devrimci hareketi önümüzdeki dönemde ciddi bir sınavla karşı karşıya kalacak. 10 Ekim 2015 Ankara Katliamı sonrası üzerine örtülen ölü toprağını kaldırıp atmak ve 10 Ekim öncesinden çok daha mücadeleci bir nitelik ve nicelik kazanmak gerekiyor. 7 Haziran seçimleri öncesi yaratılan aktif, mücadeleci, yüksek moralli eylemlilik ölçü alındığında, bunun da ötesine geçilmek zorundadır.

7 Haziran öncesi atmosferin ötesine geçmek demek, üretim birimlerinde, iş yerlerinde, fabrika, maden ocakları, inşaat ve tersanelerde, hizmet sektöründe toplu istihdamın olduğu iş alanlarında mücadeleyi yükseltmek demektir. Unutulmamalıdır ki, bu alanda yol açılmadan Türkiye’de işbirlikçi oligarşinin saldırılarını engellemek mümkün değildir. İktidar çok yönlü saldırıya geçmiş durumda. Bir yandan işçi ve emekçi haklarının son kırıntılarını gasp etmek, diğer yandan da ülkede oluşan en ufak bir kıpırdanmayı baskı ve terör ile engellemek.

Kürt halkına karşı açılan savaş, uygulanan stratejinin çok belirleyici bir yanı. Bir yandan Kürt halkının tüm kazanımları yerle bir edilmek isteniyor, diğer yandan tüm Türkiye işçi ve emekçi halklarına, haklarınıza sahip çıkmak ve geliştirmek isterseniz size de savaş açarız demek istiyorlar. Halbuki gündemde olması gereken, hem Kürt sorunun adil, demokratik ve barışçı çözümünün yolunu açmak, hem de Türkiye işçi sınıfı ve yoksul emekçi halklarının ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını geliştirmektir. Ne ki, işbirlikçi oligarşinin yaklaşımı bu yönde değil. Bu yaklaşım, işbirlikçi oligarşiden medet uman güçlere ders olmalıdır. Ne kendilerini, ne de işçi sınıfı, yoksul emekçiler ve Kürt halkını sahte umutlar ile oyalamamak gerektiği artık anlaşılmış olmalıdır.

Tek çözüm ve gündeme alınması gereken strateji, işbirlikçi oligarşinin iktidarına son vermek, toplumda nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı ve yoksul emekçi halkların iktidarının kurulmasıdır. Bu hedefi gerçekleştirmek kesinlikle bir hamle ile mümkün olmayacaktır. Hedefe ulaşmak için ekonomik, demokratik, sosyal talepler temelinde yürütülecek kısmi mücadeleler, yaygınlaştıkça, büyüdükçe ve genişledikçe hedefi gerçekleştirebilecek güç nitelik ve nicelik olarak bir olgu haline gelecektir. İşbirlikçi oligarşi tam da bu gücün oluşmasını engellemeye çalışıyor ve onun için en ufak bir direnci şiddet ile bastırma stratejisi izliyor.

Unutulmamalıdır ki, kapitalizm sınırları çerçevesinde yaratılacak çözüm yoktur. Halk dilinde söylendiği gibi “gelen gideni aratacaktır”. Devrimci dönüşümlere ve iktidar sorununun çözümüne yolu açacak olan demokratik alternatiflerin güçlenmesi bu süreçte belirleyici önemdedir. Bu alternatifi yartırken ise oligarşinin şiddetine anladıkları dilden yanıt vermek de önem taşımaktadır. Bu mücadelede işçi sınıfı ve devrimci güçlerin karşısındaki güç sadece Erdoğan’nın kontrolündeki AKP değildir, işbirlikçi oligarşinin TSK, devlet bürokrasisi ve işbirlikçi tekelci burjuvazi dahil tümüdür. Erdoğan bu güçlerin tümünün figüranıdır ve ihtiyaçları olduğu sürece onu koruyacaklardır.

Türkiye işçi sınıfının devrimci hareketi ve Türkiye’nin tüm ilerici, demokratik güçleri ile Kürt ulusal demokratik hareketinin birleşik mücadelesi sonuç alıcı olacaktır. Birleşik mücadele, fabrikalar başta olmak üzere tüm üretim birimlerinden mahallelere, parlamenter mücadeleden parlamento dışı mücadelenin tüm alanlarında uyum içinde geliştiği sürece sonuç alıcı olacaktır. 2013 Haziran Gezi Direnişi, 2014 Kobane ile Dayanışma Direnişi, 2015 Otomotiv Metal Fırtınası Direnişi, her biri ayrı nitelikte ancak yığınların ayaklanmasıdır. Bu çizgi birleştirilmeli, bir yay gibi toplumun bütün hücrelerine etki etmelidir. Suruç, Diyarbakır ve Ankara Katliamlarında yitirdiklerimize karşı sorumluluğumuz bu direnişi örmek ve devrimci bir ayaklanmaya yükseltmektir.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
7 Şubat 2016