Devrimci Alternatifi Hazırlamak Güncel Görevdir

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 3 Ağustos 2017 Tarihli Açıklaması

Devrimci Alternatifi Hazırlamak Güncel Görevdir

Ülke çok çelişkili ve bir o kadar da karmaşık bir süreçten geçiyor. Günlük burjuva basının etkisinde irdelenmeye çalışıldığında gerçek tabloyu görmek zordur. Ancak keskin bir göz ve akıl Saray Diktatörlüğü’nün açıklama ve uygulamalarını tersten okuduğunda toplumsal ve politik gerçekleri görebilecektir. Saray Diktatörlüğü sosyal, siyasal ve ekonomik alanda tıkanmıştır. Çözümsüzdür. Tek çözümü, OHAL koşullarında Saray’da hazırlanan KHK’ler ile ülkeyi yönetme çabasıdır.

Baskı, terör ve toplumsal yaşamın tüm alanlarına yönelen anti-demokratik müdahaleler güçlülüğün değil, güçsüzlüklerinin işaretidir. Onbinlerce devlet memurunun işten çıkarılması, basın yayın organlarının susturulması, sosyal medya paylaşımlarının dahi tutuklamalar ile sonuçlanması normal değildir. Fakat aynı önlemleri ekonomik alanda da uygulamaya koydular. Çıkardıkları bir KHK ile OHAL koşullarında ticari şirketlerin iflas erteleme ve iflas başvurusu yapmalarını yasakladılar. Bu karar dahi ülke ekonomisinin durumunu ifade etmeye yeter de artar.

Saray Diktatörlüğü, ülkeyi yönetemez duruma gelme gerçeğini OHAL koşulları ve çıkardığı KHK’lar ile gizlemeye çalışıyor. Partimizin 2015 yılında yaptığı tespiti hatırlarsak; “AKP - Saray Rejimi 2013 yılından beri uzatmaları oynuyor” analizinin tek bir cümle olmasına rağmen çok şey ifade ettiğini irdelememiz gerekir. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devrimci demokratik güçlerin Selahattin Demirtaş adaylığı ile gerçekleştirdikleri çıkış, 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin yenilgiye uğratılması ve devrimci demokratik güçlerin parlamentoda ciddi bir temsil oranı yakalaması, AKP-Saray Rejimi’nin bu gelişmeye devlet terörü sürecini başlatarak yanıt vermesi, meşru seçimleri yok sayması ve terör ile sansür koşullarında yeniden seçim yaptırması, ardından 15 Temmuz 2016 senaryosu ve gerçek darbenin gerçekleştirilmesi, bunun sonucunda yürürlüğe konan OHAL koşullarında 16 Nisan Anayasa Referandum’una gidilmesi ve tüm bu önlemlere rağmen ancak manipülasyon ile EVET sonucu çıkarılması son dört yılda 2013 Taksim Gezi Direnişi ile başlayan, yaşadığımız hareketli dönemi izah etmektedir.

Bu döneme damgasını vuran en önemli ve belirleyici olgulardan biri de Kürt Özgürlük Hareketi ile devletin yaşadığı dialog sürecinin tam da müzakere aşamasına geldiği ve Dolmabahçe Deklarasyonu’nun ortak açıklama niteliğinde kamuoyuna sunulmasından sonra devlet tarafından tek taraflı olarak kesilmesi ve savaş politikalarına dönüş yapılmasıdır. Kürt ulusal sorunu adil, demokratik ve barışçıl çözüm üretme amaçlı politik bir sürece evrilmediği sürece Türkiye’de demokratik gelişmenin kırıntısından söz edilemez. Kürt ulusal sorunu bu derece Türkiye’nin demokratikleşmesi ile bağlantılı bir olgudur.

İç politikadaki bu diktatoryal gelişme devletin dış politikalarına da bire bir yansımıştır. İç politika ile dış politikanın birbirinden koparılarak ayrı düşünülmesi bilimsel olarak mümkün değildir. Türkiye, bir diktatörlük rejiminden beklenen tüm yayılmacı, sömürgeci, saldırgan ve savaşçı politikaları en başta komşu devletlere yönelik olmak üzere yürürlüğe koymuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşmesi ile Bölge’de, Ortadoğu’da barışın tesis olması birbirine çok bağımlı iki amaçtır. Ortadoğu’da Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadeleler sonucunda elde ettiği belirleyici konum, Arap halkları ve diğer halkların barış içinde demokratik ortamda bir arada yaşayabilmeleri için elde edilebilecek sonuçlar açısından stratejik önem taşımaktadır. Türkiye’nin barış, demokrasi ve sosyalizm güçleri bu gerçeği görerek ülke ve bölge için çözüm politikalarına yön vermelidir.

Türkiye’nin barış, demokrasi ve sosyalizm güçleri, Saray Diktatörlüğü’ne karşı kendi devrimci alternatiflerini oluşturmak zorundadırlar. Bu konuda salt politik tespitlerde bulunmak yeterli değildir. Politik tespitlerin gereğini yaşamda uygulamak Saray Diktatörlüğünün baskısı ve ideolojik manipülasyonları sonucunda onun etkisi altına girmiş olan geniş işçi, emekçi, köylü ve yoksul yığınların mücadeleler içinde bilinçlenmelerini beraberinde getirecektir. Türkiye Komünist Partisi’nin savaş tarihi bunun örnekleri ile doludur. Bedel ödemeden, göğüs göğüse çarpışmadan diktatörlük rejimlerine son vermek mümkün değildir. Yığınların güven duyacağı, diktatörlüğü yıkmak için harekete geçeceği süreçler ancak ve ancak ortaya fiilen konacak Devrimci Alternatif’in bu mücadeleyi örgütlemesi ve önderlik etmesi ile mümkündür. Türkiye’de bu güçler vardır. Türkiye devrimci, demokratik, sosyalist güçleri ile Kürt devrimci demokratik özgürlük güçlerinin birleşik mücadelesi Devrimci Alternatif oluşturma yeteneğine sahiptir. Tüm güncel tartışma, politika ve mücadele süreçlerini bu olgu temelinde geliştirmek, en başta partimiz TKP olmak üzere tüm diktatörlük karşıtı devrimci güçlerin öncelikli görevidir.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
3 Ağustos 2017