Emperyalist Kapitalist Sistem Çıkmazda… “Toplumların Tarihi Sınıf Mücadelelerinin Tarihidir!”

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 11 Kasım 2020 Tarihli Açıklaması

Emperyalist Kapitalist Sistem Çıkmazda… “Toplumların Tarihi Sınıf Mücadelelerinin Tarihidir!”

Geçtiğimiz günler uluslararası alanda ve Türkiye’de yeni gelişmelere sahne oldu. ABD’de seçimler gerçekleşti ve büyük bir olasılıkla Trump kaybetti, Türkiye’de ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “Damat” ünvanına rağmen şüpheli bir şekilde istifa etti.

Trump’ın kaybetmesi ABD’deki sermaye fraksiyonları arasındaki savaşta bir tarafın diğer bir tarafa üstün gelmiş olması anlamına gelecek. Biden “demokrat” ünvanı ile kazansa dahi ABD’nin doktrinini, iç ve dış politikalarını niteliksel olarak değişikliğe uğratacak gelişmeler olmayacak. Bu tür beklentileri olanlar boş beklenti sahipleridir. Uygulamalarda farklılıklar olabilir ama öz değişmeyecektir. ABD askersel sanayi kompleksinin kontrolünde olan sermaye grupları dünya çapında savaş ve gerginlik politikalarını sürdürmeye devam edecekler. Askersel, ekonomik ve politik çatışmalar devam edecek. Boğazına kadar borç batağı içinde olan ve dünyada bu denli sömürü mekanizması kurmuş olmasına rağmen varlığını sürdürmek için daha da saldırgan politikalar izlemek zorunda kalan ABD’de farklı bir yönelim beklemek köklü değişiklikler olmadığı sürece mümkün değildir. ABD ve bağlaşıkları ülkelerinde ve uluslararası alanda sürdürdükleri insanlık dışı uygulamalarının er ya da geç toplumsal patlamalara neden olacağını bildikleri için bugünden bu tepkileri kontrol altında tutacak mekanizmalar yaratmaya çalışıyor. “İlerici Enternasyonal” adı altında gerçekleştirilmeye çalıştıkları oluşum, devrimci sınıfsal tepkilerin reformist yoldan frenlenmesine yönelik, kapitalizmin sınırlarını tehlikeye atmayacak “çözümler” öngören bir girişimdir. İşçi sınıfı mücadelesinin uluslararası güçleri, dünya komünist ve işçi partileri bu konuda dikkati elden bırakmıyorlar. Komünistler 1800’lü yıllardan beri bu tür girişimleri iyi bilirler. Sermaye her zaman kendisine hizmet edecek “sol” maskeli örgütlenmeleri, kurum ve kişileri piyasaya sürmüştür. Bu yöntem yeni değildir.

Berat Albayrak’ın şüpheli istifası tıkanmanın ve çözülmenin yansımalarıdır. Düşününüz ki, ülkedeki diktatör Cumhurbaşkanı’nın damadı olan paranın ve ekonominin başındaki bakan sosyal medya üzerinden istifasını duyuracak ve “at izinin it izine karıştığını” kağıda döken “anlamlı” ifadeler kullanacak. En ufak bir eleştiriye anında tepki veren Saray ise bu istifaya 27 saat sonra resmi yanıt verdi ve istifa olarak değil “görevinden af talebi” olarak nitelendirdi. Bu zavallı ve gülünç bir açıklamadır. Konunun aslını AKP’ye oy verenler dahil ülke nüfusunun ezici çoğunluğu çözmüş durumdadır.  Türkiye’de egemen siyaset trajikomik bir tiyatro oyunu görünümündedir. Bu yeni değildir. En geç “17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk Olayı” bu tiyatronun ikinci sahnesinin başlangıcıdır. Sözde “Çözüm Süreci” adı altında adım atarken Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı topyekün saldırıya geçilmesi, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının yok sayılması ile devam eden, 15 Temmuz 2016 Darbe Senaryosu ile tıkanmışlıklarını aşmaya çalışan ve liberal demokratından komünistine kadar tüm muhalefete saldıran yöntemlerle devam etmiştir. Ülke nüfusunun gözlerinin içine baka baka bu kadar yalan söyleyen, bu derece pişkinlik gösteren, ahlaktan ve şereften yoksun bir ülke yönetimi görülmemiştir. Cumhuriyet kuruldu kurulalı bu ülke kaynaklarını burjuvaziye peşkeş çekmek, soymak bir gelenektir. Özal döneminin düzeysiz görüntüleri ve neo-liberal ekonominin başlangıç uygulamaları akıllardadır. Neki, Erdoğan’ın eline su dökecek daha bugüne kadar çıkmadı. Hele tüm bu rezilliklerin ve yasadışılıkların dini hassasiyetler ile perdelenerek yapılması tiyatro senaryosunun yeni boyutudur. Pişkinlikle, işçi sınıfına, Kürt halkına, en ufak bir muhalif söyleme azgınca saldırarak biriken tüm bu yolsuzlukların, yağmanın, hırsızlıkların, baskının, terörün, cinayetlerin sınıfsal ve toplumsal tepkileri önlemeye çalışmak nafiledir. Daha önce tespit ettik. Bu ülkeyi yönetenler duvara dayanmıştır, deniz bitmiştir, uzatmaların uzatmalarını oynamaya çalışıyorlar. TC doktrininin ana devlet güçleri ile 180 derece manevra yaparak uzlaşıp, onların hizmetine girmek de çözüm olmayacaktır.

Uluslararası alanda emperyalist-kapitalist sistemin sürekli yeni yapay düşmanlar üreterek çatışma ve savaş politikaları izlemeleri, ülkede ise baskı, terör, sansür ve yasaklarla toplumsal muhalefetin bastırılması sürekli ve sonuç alıcı olamaz. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya ve Türkiye özlemi maddi bir güce dönüştüğü aşamada bu uygulamaların sahiplerini kimse kurtaramayacaktır. “Toplumların tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir” söylemi doğru ve günümüze kadar gerçekleştiği gibi bundan sonra da gerçekleşecek nesnel bir olgudur.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
11 Kasım 2020