HAMLE SÜRECİNİN İLK İKİ AYININ DEĞERLENDİRMESİ: SOSYALİZM PROPAGANDASI TEMELİNDE GÜÇLERİMİZİ YERELLERDE BİRLEŞTİRMEK

II. KADRİ EROL KOMÜNİST HAMLESİ (10 EKİM 2017 - 29 OCAK 2018)

HAMLE SÜRECİNİN İLK İKİ AYININ DEĞERLENDİRMESİ: SOSYALİZM PROPAGANDASI TEMELİNDE GÜÇLERİMİZİ YERELLERDE BİRLEŞTİRMEK

Kemal Tayfun Benol (Kadri Erol)

II. Kadri Erol Yoldaş Komünist Hamle’si ikinci ayını tamamladı. İki aylık dönemde varolan temel parti örgütlerimizin çalışmalarının iyileştirilmesi ve onların işyerleri ile yerellerde politik faaliyetlerinin niteliksel olarak geliştirilmesi konularına yoğunlaştık. Yanısıra, bu çalışmaların sonucunda elde ettiğimiz deneylerin yeni oluşan temel parti birimlerine aktarılması çabası çalışmalarımızın çerçevesini belirledi. Bu şekilde, daha önce kurulan temel parti örgütlerinde oluşum ve gelişim sürecinde yaşanan zorluklardan ders çıkararak, yeni kurulan temel parti örgütlerinde aynı zorlukların tekrarını engelleyici önlemler aldık.

ATILIM’ın Kasım sayısında MK Sekreterliğimizin Hamle konusunda yaptığı 10 Kasım 2017 tarihli yönlendirme metni tüm temel parti örgütlerimiz, yönetici ara organlarımız ve tek tek her bir yoldaşımız tarafından dikkatle incelendi ve değerlendirildi. Bu yönlendirme metni farklı örgütlenme ve uzmanlaşma alanları açısından partimizin yaklaşımını tartışmak için bir temel hazırlama amacını taşıyordu. Metin aynı zamanda partimizin taklitlerinden olan farklarını da ortaya koyarak bu alanlara yaklaşım farklarımızı ortaya koyuyordu.

Yürütülen inceleme, tartışma ve karar alma süreçlerinde temel parti örgütlerimizden alınan sonuçları birkaç noktada toparlayabiliriz;

1) Taklitlerimiz ve Bozguncular ile ilişkilerimiz ve onlara yaklaşımımız:

Hemen hemen tüm temel parti örgütlerimiz ve yönetici ara organlarımızda, biri birlerinden bağımsız olarak ortaya çıkan ortak görüş bu tür gruplaşmaların örgüt olarak dikkate alınmaması görüşüdür. Bunların hiç biri Leninci Parti anlayışı temelinde sınıf içinde örgütlenmeye, kadro politikası uygulamaya ve her tür savaşım yöntemi konusunda mücadeleye hazır yapılar olmadığı tekrar tespit edilmiştir. Legal olanından en “illegal” geçinenine kadar tümü, söylemleri ne olursa, ve ne kadar “keskin” olursa olsun, legalist, parlamentarist, sendikalist, akademik, reformist bir düşünce yapısının ötesine geçememektedirler.

Bu grupları dikkate almamakla beraber, onların özellikle tabanlarında ve yerellerde, Marksçı-Leninci düşüncenin savunuculuğunu yapan, yığın bağları sağlam olan, işyeri ve fabrikalarda doğal işçi önderliği karakterine sahip diri kadrolar ile ilişkilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kadrolar, tüm bilimsel inançları ve fedakarlıkları ile Sosyalizm hedefli devrimci mücadele içinde ilerletici bir rol üstlenmek isterlerken içinde bulundukları çevrelerden gerekli beslenmeyi ve desteği alamamaktadırlar. O ihtiyaçları konusunda gerekli desteği vermek partimizin varlık sebebi ve görevidir. Bu o kadroların varoldukları çalışma alanlarından, çevre ve bulundukları örgütlerinden uzaklaşmaları anlamına gelmemelidir. Bu kadrolarımız ile düzenli, istikrarlı ve disiplinli bir teşkilat çalışması yürüterek, onlara, bulundukları alanlarda güç katmalıyız.

Taklitçi ve Bozguncu grup ve çevreler ile zaman yitirmek, politik olarak üretici olmayan tartışmalar yürütmek, manipülasyon dolu demagojik görüşleri ile uğraşmak, siyasi bir çevrenin ciddiyetinden uzak anlayışları ile karşılaşmak, önümüzde yapılacak bunca önemli çalışma varken gereksizdir ve ancak bizi geriletir. Sınıf savaşımını ileriye taşıyacak, geliştirecek her türlü görüşme, tartışma, çalışma, eylem ve güç birliğine her zaman hazırız. Neki bu, mücadelenin gereksinimi sonucu ve tüm tarafların samimi, dürüst ve disiplinli yaklaşımı ile gelişmelidir.

2) İşyerlerinde, Fabrikalarda, Yerellerde yürütülecek çalışmalar:

Hangi çevre veya devrimci örgüt ile ilişkili olursa olsun, hatta sadece demokratik veya sendikal örgütlenmeler düzeyinde bir çalışmanın içinde bulunsun, işyerlerinde, fabrikalarda, yerellerde, işçi sınıfının, emekçi halkın somut güncel sorunları temelinde yürütülen her bir çalışmaya katkı veren, güç veren her devrimci birey partimiz açısından çok değerlidir.

Daha önce farklı devrimci ve sosyalist örgütlenmeler içinde bulunmuş, hatta partimizin geçmişte çalışmalarında aktif veya pasif görev almış arkadaşlarımız özellikle yerel çalışmalarda birlikte yürüme becerisi göstermemiz gereken arkadaşlarımızdır. Kuşkusuzdur ki, her bir arkadaşımızın aktif örgütlü yaşamdan, bireysel politik yaşama geçmelerine neden olmuş haklı sebepler vardır. Yaşanan süreçler, bu arkadaşlarımıza da, örgütlü komünist faaliyet dışında başarı olanağının yok denecek düzeyde olduğunu göstermişse ve bizlerin yaklaşımında onların daha önceki çevrelerinden uzaklaşmalarını gerekçelendiren nedenlerin olmadığı kendileri tarafından anlaşılmışsa, onlar bizim yol arkadaşlarımızdırlar ve biz onlara, onlar bize yoldaş olabiliriz.

Arkadaşlarımızın deneyleri ortak mücadelemiz, sınıf mücadelemiz ve politik hedeflerimizin gerçekleşmesi açısından önemlidir. Yığın bağları olan, çevrelerinde sayılan ve sevilen, devrimci geçmişlerine saygı duyulan, bilgilerine güvenilen bu arkadaşlarımızın örgütlü mücadeleye kazanılması ülkemiz devrimci sınıf hareketi açısından önemli bir kazanımdan başka hiç bir anlam taşıyamaz. Bizlerin biri birimizden öğrenecek çok şeyimiz vardır. Bu tür ilişkiler tek yanlı değildir.

Dikkat edilmesi gereken, büyük sözler sarfedip, devrimci pratik açısından hiç bir katkı sunmayan, yığın bağları sıfır olan unsurlarla olan ilişkilerdir. Onları değersizleştirmek bizim görevimiz değildir. Ancak hak etmedikleri değeri vererek yaşanmışlıkların tekrarını yaşamak da bizlere ancak zaman kaybettirir. Buna ihtiyacımız yoktur.

Bu alanda gözbebeğimiz kadın ve erkek genç işçilerdir. Onlara özel ihtimam göstermek, zehirli ve zararlı görüşlerin etkisinden kurtarmak, milliyetçi izler varsa silmek, ilgi duydukları konu ve alanlarda gelişmelerini teşvik etmek, eğitmek, okumalarını ve okuduklarını çevreleri ile paylaşmalarını sağlamak işyeri ve yerel çalışma alanlarında önem verdiğimiz konuların başında gelmektedir. Devlet terörünün en şiddetli biçimi ile karşı karşıya kalmış, aileleri ve çevrelerinde kayıplar vermiş, işkence ve eziyetler yaşamış Kürt gençleri, kadın ve erkekleri, içlerinde biriktirdikleri öfke ve kini doğru yöne, sınıfsal mücadeleye akıtmak onlara verebileceğimiz en önemli değerdir. Kürt olmalarından kaynaklanan ulusal haklarını savunmaları bunun önünde engel değildir, çünkü Kürt ulusunun ayrılma hakkı dahil, kendi kaderini belirleme hakkı partimizin sadece desteklediği değil, birleşik, ortak mücadele ile gerçekleşebilecek bir hak olarak programatik olarak savunduğu bir ilkedir. Kürt ulusunun özgürlüğü ile Türkiye’nin savaşsız ve sömürüsüz bir düzene kavuşması birbirini dışlamayan, iç içe geçmiş hedeflerdir. 

3) Güncel sorunlar için mücadele ile Sosyalizm hedefimizin diyalektiği:

Hakikaten yığınlar ile sıkı bağlanmış ve günlük toplumsal mücadeleler içinde etkisi olan parti temel örgütlerimizin karşılaştığı en önemli sorun, işçilerin ve emekçilerin nezdinde devrimcilerin ve sosyalistlerin yarattığı olumsuz izlenimdir. Devrimciler ve sosyalistler sanki herşeye muhalif olan, itiraz eden, yüzeysel açıklamalar ile karalayan bir tablo sergilememelidirler.

60’lı yılların sonu, 70’li yılların başında inşası süren Boğaz Köprüsü’ne dönemin devrimci ve sosyalistlerinin neden karşı çıktıklarını insanlar anlamamaktadırlar. Hatta, “hem karşı çıktılar, hem de kullandılar” diyebiliyorlar. Aynı konu günümüzde Marmaray Raylı Sistemi veya Avrasya Tüneli, ikinci ve üçüncü Boğaz Köprüleri ile Orhangazi Köprüsü için geçerlidir. Devrimciler, sosyalistler bu yapılara karşı çıkarken neden karşı çıktıklarını ve alternatif olarak ne önerdiklerini açıklamazlarsa emekçi halkımız da çıkar “Amed’e kadar duble yol yaptılar”, “Karadeniz’e tüneller yaptılar” diyebilir ve diyorlar da.

Aynı konu Sağlık hizmetleri açısından da geçerli. Evet eski adları ile Kızılay Sağlık Ocakları, yeni adları ile Aile Sağlık Merkezleri sağlık hizmetlerinde bir kolaylık sağladı. Ancak Devlet Hastahanelerinin tümünün SGK’ya devri ile başlayan süreç ve “Sağlık Endüstri Sektörü” mantığı ile yerli ve yabancı kapitalist tekellere peşkeş çekilmesi ile gelişen Özel Hastahane furyası SGK hastanelerinde doktor ve sağlık elemanı bırakmadı. SGK’lı yoksul emekçi ve emekliler yine SGK hastahanelerinde eziyet çekmeye ve hastahane kapılarında can vermeye devam ediyorlar. Özel sektöre “yap işlet devret” modeli ile devasa Şehir Hastahaneleri inşa ettirmek, bu hastanelerde doktor ve sağlık personeli yetersizliğinden hizmet verilememesinin önündeki engelleri kaldırmıyor.

Eğitim ve Öğrenim hizmetleri de aynı akibete uğradı. Özel okulların ilköğrenimden üniversitelere kadar yayılması, fahiş paraları talep etmeleri, üniversite giriş sınavlarındaki fırsat eşitsizliği, ülkenin neredeyse her iline yapılan yeni üniversitelerin hocasızlıktan kaliteli ve bilimsel eğitim hizmeti verememesi birer gerçekken, ve devrimciler ile sosyalistler bu uygulamalara karşı çıkarken, yoksul emekçi halkları harekete geçirecek ve aydınlatacak argümanlar geliştiremiyorlar. Bunun sonucunda da herkesin gördüğü eksikliklere öfke ile muhalefet eden ama yerine somut öneri getiremeyen bir konumda bulunuyorlar. Bu o kadar ileri gitti ki, ülkede tüm düz liseler İmam Hatip Liseleri’ne dönüştürüldü, eğitim kalitesi daha da geriledi ve veliler bu gelişme karşısında bireysel tepki dışında etkinlik yaratamadılar.

Bu ve benzeri örnekler, ulaşım, kültür, spor hizmetlerinde konut sorunu çözülmemişken yapı alanındaki rantçı uygulamalarına ve hatta özel süpermarket ve hipermarket zincirlerinin, AVM’lerin çarpık ve haksız gelişimine kadar genişletilebilinir. Trafik sorunu, genç kadın ve kızlara yönelik cinsiyetçi saldırılar konusu, sigara, alkol ve yakıt fiyatlarına uygulanan fahiş vergiler, bunların tümü yerellerde, mahalle ve semtlerde yurttaşlarımızın sürekli meşgul oldukları konulardır.

Asgari ücretin açlık sınırının altında oluşu, kıdem tazminatlarının budanması, emeklilik yaşının yüksekliği ve emeklilik maaşlarının düşüklüğü, küçük esnafın iflasları, işyerlerinde toplu sözleşmelerde zam oranlarının düşüklüğü ve sosyal hakların sürekli kesintiye uğratılması, bunun karşılığında işkolu sendikalarının yetki ve toplu sözleşme hakkı sorununun işçi sınıfının aleyhine sürekli daha da kısıtlanması, sendikal örgütlenmenin işçinin gözünde önemsizleştirilmesi gibi sorunlar, ele alınması ve titizlikle değerlendirilmesi ve politik örgüt ciddiyetiyle ele alınması gereken konulardır.

İşçi, emekçi ve yoksullara gittiğimiz zaman bu sorunlarla karşılaşıyoruz. Parti temel örgütlerimiz bu konuların konuşulduğu, tartışıldığı yerlerde işçi ve emekçilerle iç içe olarak bir yandan günlük mücadeleler içinde yer alarak ve bu sorunlardan etkilenenlerin de bu mücadeleye katılmasını sağlayarak varlık nedenlerine uygun davranmaktadırlar. Bunun henüz yapılamadığı il ve ilçelerde de bu alana yönelmemiz vazgeçilmez görevimizdir.

Bu alanlarda yürütülecek çalışmalarda partimize düşen ödev, Sosyalizm propagandası yaparak işçi ve emekçileri, yoksulları bilinçlendirmek, onların en ileri unsurlarını saflarımıza kazanmaktır. Sosyalizm propagandası kof, içi boş, yüzeysel bir propaganda değildir. Bu maddede sıralamaya çalıştığımız örnekler temelinde Sosyalizm’in işçi, emekçi ve yoksullara, kapitalizmde her gün yeniden üretilen ve ağırlaşan sorunların kökünden çözülmesi için tek alternatif olduğu gösterilmelidir. Emek-sermaye çelişkisinin, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet sorunu çözülmeden çözülemeyeceği ve bunun ancak Sosyalizm’de, işçi sınıfının iktidarında mümkün olabileceği sabırla anlatılmalıdır. O zaman çalışma, kadın hakları, ulaşım, eğitim, sağlık, konut, şehircilik, tüketim, temel gıda ve ihtiyaç maddeleri konusunda bugün karşı çıktığımız sorunların ortadan kalkacağını örnekleri ile özümsetmeliyiz. Sovyetler Birliği ve Reel Sosyalizm’in pratikleştiği ülkelerde elde edilen kazanımları yaşanmış ve belgelenmiş deneyler olarak aktarmalıyız. Bugün o pratiğin daha iyisini, daha güzelini gerçekleştirmenin sadece ve sadece bizlerin tümümüzün eseri olabileceğine ikna etmeliyiz.

Bu somutlukta ve bu bakış açısıyla yaklaştığımızda, taklitçi ve bozguncu grupların saflarında yer alan dürüst, inançlı ve mücadeleci kadroların ve de örgütsel mücadeleden uzaklaşmış diri kadroların böyle bir çalışma içinde özneler olarak yer almalarının önünde hiç bir engel yoktur ve olamaz. Böyle bir ortaklaşma ve birlikte mücadele örgütler arası yukarıdan değil, bizzat mücadelenin yürüdüğü alanlarda, işyerlerinde, fabrikalarda, madenlerde, tersanelerde, mahalle, semt ve sokaklarda, tabanda oluşacak bir mücadele birliği ve yoldaşlık ilişkisidir.

İşçi sınıfının Marksçı-Leninci bilimini kendisine rehber edinmiş ve bu uğurda yığınlar içinde parti çalışması yürüterek Sosyalizm ve Komünizm amacımızın gerçekleşebileceğine inancını yitirmeyen tüm kadrolar bu savaşımın içinde eşsiz görevler gerçekleştirebilirler. Bu tarz bir örgüt çalışmasını yerellerde ve işyerlerinde yaşama geçirmek temel parti örgütlerimizin ana gündemidir.

II. Kadri Erol Komünist Hamlesi süreci bize elde edilen bu deneyleri genelleştirme ve merkezi parti örgütü disiplini içinde uygulamayı tarif ediyor. Tüm TKP parti örgütü ve savaşçı kadroları için bu bir yönergedir. Eksiksiz uygulanması gerekir.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi Sekreterliği
10 Aralık 2017