HDP’nin Seçim Zaferi ve Komünistler

HDP’nin Seçim Zaferi ve Komünistler

Halkların Demokratik Partisi

Türkiye Komünist Partisi bu seçimlerde, üye ve taraftarlarının içinde yer aldığı HDP’yi tüm gücüyle destekledi. HDP’nin barajı geçerek gösterdiği başarı, Türkiye işçi sınıfının, tüm ezilen emekçi halkların, yoksul köylülerin ve ilerici güçlerin ortak zaferidir. Partimiz bu başarıya büyük önem vermektedir. Bu başarı birçok açıdan ülkemizdeki devrimci mücadeleye ciddi olanaklar sunmaktadır.

Birincisi, Erdoğan’ın “başkanlık sistemi” adı altında kurmak istediği gerici diktatörlük projesi iflas etmiştir. Barajın geçilmeme durumunda AKP’ye akacak olan milletvekillikleri, HDP’nin 80 milletvekili ile meclise girmesi sonucu AKP’nin elinden gitmiştir. Başka bir deyişle, Erdoğan’ın diktatörlük projesini suya düşüren esas unsur, HDP ve onun zaferi olmuştur. Bu, kitleler önünde her fırsatta vurgulanması gereken bir gerçektir.

İkincisi, tüm ülkede ciddi bir umut ve iyimserlik havası doğmuş, herkes son 10 yılda gerçekleştirilen faşist kanun ve düzenlemelerin, atılmış gerici adımların iptali için ciddi bir beklentiye girmiştir. “Başkanlık Sarayı”ndan faşist “İç Güvenlik Yasası”na kadar bir çok düzenlemenin iptali artık yasal olarak mümkündür ve yurttaşlar giderek yükselen bir sesle bunu talep etmektedir. Toplumdaki bu demokratik beklenti ve ısrar, komünistler ve devrimci güçler için son derece elverişli bir mücadele zemini teşkil etmektedir.

Üçüncüsü, HDP siyasal çizgisiyle gerçekten bir “ülke partisi”; sadece Kürtlerin değil, Türkler de dahil tüm halkların ve ezilenlerin partisi olduğunu göstermiştir. Faşist MHP’nin ve şoven “ulusalcı”ların hala Kürt ve “Apo düşmanlığı”ndan nemalanmaya çalışmasına rağmen, artık Kürt düşmanlığı Türk halkını gerek emekçi, gerekse aydın kesimlerinde ağır ağır kırılmaya başlamıştır. Bu çok ciddi bir kazanımdır. Geçmişte devrimcilerin “PKK yandaşı” olarak gösterilip ezilmesi karşısında kitlelerin gösterdiği duyarsızlık hatırımızdadır. Ancak bugün, içinde PKK’nin mücadelesine saygı duyan ve destekleyen birçok üyenin olduğu bir parti, devletten “Meclis yardımı” alma noktasına gelmiştir. Demokratikleşme ve Barış süreci sürdüğü takdirde, ucuz PKK düşmanlığı ile artık hiçbir yere varılamayacaktır.

Dördüncüsü, TC’nin AKP ve Erdoğan eliyle Ortadoğu’da giriştiği kanlı macera büyük darbe yemiştir. Suriye’deki iç savaşı körükleme, IŞID’a el altından sağlanan destek gibi Türkiye’de hiçbir kitle desteği olmayan maceracı politikalar, artık AKP meclis çoğunluğu ve CB yetkileri arkasına sığınılarak kolayca sürdürülemeyecektir.

Beşincisi ve en önemlisi, TC devletinin “geleneksel aklında“ oluşan belirsizliktir. 12 Eylül sonrası halka karşı suç işlemiş olan bütün “derin devlet” örgütleri hala ayaktadır ve bunların bir kısmı Erdoğan’ın emrine girmiştir. Ancak devletin 90 yıllık ideolojisi olan Kemalizm ve ordu vesayeti, Erdoğan tarafından Ergenekon davası sürecinde gözden düşürülmüştür. Artık CHP tabanında bile “Atatürkçü askeri darbe” heveslilerinin ağırlığı oldukça azalmıştır. AKP’nin Kemalizmin yerine ikame etmeye çalıştığı “siyasi İslam” ise son 4 yıl içinde yaşanılan hırsızlık ve yolsuzluk vakalarıyla dindar kesimde bile önemli ölçüde prestij yitirmiştir. Kitleleri manipüle etmekte kullanılan iki geleneksel ideolojik araç, yani gerek Kemalizm, gerekse siyasi İslam, kitleler gözünde etkinliğinden çok şey yitirmiştir. Burada yeni ve ilerici bir ideolojik çıkış için önemli olanaklar vardır.

Yediği darbeyi hazmedemeyen Erdoğan ve çevresi, yeni provokasyonlarla ortamı bulandırmak ve bir iç savaş ortamı yaratarak oluşan demokratik kazanımı iptal etmek peşindedir. Diyarbakır’da son yaşanan cinayetler bunun göstergesidir. Rojava Kürdistanı ve Suriye’ye yönelik provokasyonlar, savaş girişimleri gündeme gelebilir. Kürt Özgürlük Hareketi ve ilerici güçler, sağduyulu politikalarıyla bu kışkırtmalara geçit vermeyecektir.

HDP’nin zaferi, başta Kürt Özgürlük ve Demokrasi Hareketi olmak üzere tüm ilerici güçlerin ortak başarısıdır. HDP başkanı Selahattin Demirtaş’ın seçim başarasının hemen ardından yaptığı açıklamada, diğer örgütlerle birlikte Partimize adını vererek teşekkür etmesi, geçmişten gelen ve geleceğe uzanan dayanışmanın ve ortak mücadelenin ifadesidir.

HDP elbette ki bir sınıf partisi, ya da Marksist-Leninist bir örgüt değildir. Ancak bu atılımıyla gerici bir projeyi boşa çıkarmış ve ilerici toplumsal atılımlar için zemin hazırlamıştır. HDP bir anlamda bir Demokratik Cephe Partisidir. Mevcut durumda, HDP’nin yanı sıra işçi sınıfına, emekçi halklara ve sosyalist değerlere sahip çıkacak, kitleleri sosyalizm ve devrim için seferber edecek yığınsal bir örgütlenmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç, bugün komünistlerin ve devrimcilerin önünde acil bir görev olarak durmaktadır. HDP’nin bileşeni olmaya devam edecek böyle bir güç Sosyalizm için mücadelenin teminatı olacaktır.

“KP” ADINI TAŞIYABİLMEK

Bu seçim süreci tartışmalarında eski SİP’in uzantısı olan iki örgüt, “KP” ve “HTKP” de yer aldı. Her ikisi de HDP’yi desteklememek için bin dereden su getirdiler; kof ve keskin lafların arkasına sığınarak kitlelerde oluşan demokrasi ve özgürlük atılımının dışında kaldılar. Her ikisini de belirleyen, devletin sola enjekte ettiği Kürt düşmanlığından başka bir şey değildir. KP, toplam 13.000 oy alarak geçmişte aldığı oyların dahi beşte birine düşmüş, belediye başkanlığına sahip olmakla övündüğü Ovacık’ta tek bir oy dahi alamamıştır. HTKP ise bol miktarda lafazanlık yaparak son dakikada “HDP’yi destekliyormuş” gibi görünmeye çalışmış, ancak pratikte bu desteğin dışında kalmıştır.

Bu iki partinin aralarındaki farkın ne olduğunu kimse anlayabilmiş değildir. Her ikisi de SİP’in eski bildirilerini yayınlayarak o mirasa sahip çıkmanın derdindedir. Oluşan sözde “bölünme”nin, aslında tabanlarına karşı oluşmuş yıpranmayı aşmak için planlanmış bir “tiyatro” olduğunu düşünmek için çok sebep vardır.

“TKP geleneği”nden, “Marksizm-Leninizm”den, “Komintern çizgisi”nden bahsederek kazandığı belirli sayıda genç kadroyu, devletin belirlediği sınırlar içinde kalan bir politikaya hapsederek fiilen likide eden bu iki hareketin önderleri, bu değerlere sahip çıkan üyelerini ülkede oluşan muazzam ilerici atılımın ve coşkunun dışında tutmuş, siyasi mücadele açısından atıl kılmıştır. Bu “önderler”in devletle olan ilişkilerinin mahiyeti, her geçen gün daha iyi ortaya çıkmaktadır. Partimizin değerleri doğrultusunda yayın yapan “Politika” gazetesi, daha 6 ayını doldurmadan bir kontr-gerilla saldırısına maruz kalırken, söz konusu “parti”lerin 14 yıldır devlet tarafından hiçbir ciddi saldırıyla karşılaşmamış olmaları büyük bir soru işaretidir.

HDP’nin başarısıyla başlayan süreç, Türkiye Devrimci Hareketi’nde taşların yerine oturmasını hızlandıracaktır. Bu hareketlerde yer alan devrimci unsurların, kendi önderlerinin iç yüzünü görmesi ve içine hapsedildikleri Kemalist çizgiden kurtulması, komünistlerin önümüzdeki dönemde üzerine yoğunlaşacakları hedeflerden biridir.