II. KADRİ EROL KOMÜNİST HAMLESİ (10 EKİM 2017 - 29 OCAK 2018)

II. KADRİ EROL KOMÜNİST HAMLESİ (10 EKİM 2017 - 29 OCAK 2018)

Kadri Erol

Partimizin Örgüt Çalışmalarında Karşılaşılan Kimi Sorunlar Üzerine

 
Yoldaşlar;

Partimizin Hamle sürecinde yürütülen çalışmalarından biri de partinin yeniden örgütlenmesinde karşılaşılan sorunları içeriyor. Bunlar doğal sorunlardır. Her Komparti tarihinde benzer sorunlarla karşılaşmıştır. Partimiz de farklı dönemlerde yine aynı tür sorunlarla karşı karşıya gelmiş ve her seferinde çözerek yoluna devam etmiştir.

Kendini TKP’li olarak tarif etmekle TKP kadrosu olmak arasında farklılıklar vardır. Bu farklılık parti tüzüğü temelinde bir parti yaşamına hazır olup olmamakla ilgilidir. Dikkat ederseniz “özel yaşam” kavramını hiç kullanmıyoruz. Çünkü bir parti kadrosunun parti yaşamı dışında ayrı bir özel yaşamı yoktur. Özellikle yasaklı koşullarda ağır polis ve istihbarat servisleri baskısı altında konspiratif çalışma yürüten Komparti’ler için bu kural daha katı uygulanmaktadır. Neki, yasal çalışma olacağı elde ettiş, hatta yığınsallaşmış partilerde dahi partiyi taşıyan ana omurga için bu kural geçerlidir.

Parti kadrolarının özellikleri, yaşam ve mücadele biçimleri üzerine çok fazla söz sarfetmeye gerek yok. Bunlar tartışmaya açılmayacak derecede kesin ve belirlenmiş kurallardır.

Kendisini TKP’li olarak tarif eden parti sempatizan ve çevresini ise ikiye ayırmak gerekmektedir.

Birinciler; gerçekten partinin politikasını sonuna kadar savunan, politikasının gelişmesine durdukları yerden katkı sağlayan ve parti politikasının yaygınlaştırılması için aktif görev üstlenen yoldaşlarımızdır. Bu yoldaşlarımız aynı zamanda parti çalışmalarına legal alanda ciddi katkılar sağlayarak, yığınlar arasında siyasi parti çalışmasında önemli görevleri yerine getirmektedirler. Bu yoldaşlarımız bir eksiklik yapıyorsa, bu parti örgüt ve kadrolarının onlara yaklaşmakta, eğitmekte ve yönlendirmekte yaptıkları hatalardan kaynaklanmaktadır. Değilse o yoldaşlarımızı suçlamak ve eleştirmek eksiklik olur. Bu yoldaşlarımız daha esnek gruplar içinde yarı legal ve legal alanda çalışma yürüterek partimize güç katmaktadırlar. Sendikalarda, fabrikalarda, DKÖ’lerde, legal yayın faaliyetlerinde, yerel semt çalışmalarında, Barış, İnsan Hakları, Çevre, Meslek platformlarında, bileşeni olunan partilerde, kooperatiflerde öne çıkan, görev alan yoldaşlarımız bu yoldaşlarımızdır. Bu yoldaşlarımız üzerinden düşmanın partinin çekirdeğine ulaşması mümkün değildir. Doğru olan da budur.

İkinciler; partinin politikasını savunuyor gözüküp, hatta açık açık savunmayıp, ancak kendilerini TKP’li tarif edip, parti çalışmalarını ve politikalarını sürekli eleştiren unsurlardır. Müzmin muhalif olarak da adlandırabileceğimiz bu unsurlar, kendileri bir taş üzerine yeni bir taş koymadıkları gibi, bu eylemi gerçekleştirenleri de eylemlerinden vaz geçirme çabası içindedirler. Bu yoldaşlar neden birer parti kadrosu olamıyorlar veya koşullarını ona uygun görmüyorlarsa neden parti çevresinde yararlı çalışmalara katkıda bulunmuyorlar? Bu onların farklı bir gündemlerinin olmasından kaynaklanıyor. Öncelikle çok savunuyor gözükmelerine rağmen Leninci Parti ilkelerini uygulamak ve ona tabi olmak işlerine gelmiyor. İkincisi, partiyi kendi anladıkları anlamda bir çevre örgütlenmesine ve tartışma kulübüne dönüştürmek istiyorlar. O arkadaşlarımızın tüm “keskin” laflarına rağmen korumak zorunda oldukları bir özel yaşamları var. Ve belirleyici olan da bu oluyor. Onun için konuşurlar ama icraata gelince frene basarlar. Gözaltı, ev baskını, tutsaklık “bu saatten sonra” onların katlanacağı konular değildir. Ancak bunu açık açık ifade edip, yapabileceklerini yapmak yerine bozgunculuk yolunu seçerler.

ATILIM’ın Aralık 2017 sayısında bu konuya çok uygun bir Lenin alıntısı yayınlandı. Orada Lenin şöyle diyor: “(…) Parti'de, "azınlık" adı altında çeşitli türlerde unsurlar bir araya toplanmışlardır, bunlar, çevre ilişkilerini, parti-öncesi dönemin örgüt biçimlerini bilinçli ya da bilinçsiz, koruma çabasıyla birbirlerine bağlıdırlar. Eski çevrelere mensup en etkili sivrilmiş şahsiyetlerden bazıları, parti disiplininin gerektirdiği örgütsel kısıtlamalara alışkın değildirler, bunlar, çevrecilik döneminde gerçekten de sık sık birbirine karışabilen genel parti çıkarlarını ve kendi çevre çıkarlarını alışkanlıkla birbirine karıştırma eğilimindedirler — bir dizi böyle şahsiyet, çevrecilik için parti ilkesine karşı mücadelenin başına geçmişlerdir. (…)”

Partimizin de 1986-1991 tasfiye girişimi döneminden bugüne dek geçen uzun yılları kapsayan dönemde tekrar toparlanıp ayağa kalkması Lenin’in de bu sözlerinde altını çizdiği çevre yaratarak olmuştur. Bugün dahi hala biz belirli yasal alanlar için çevre nitelemesini kullanıyoruz. Bir “gazete çevresi” diyoruz örneğin. Burada kastettiğimiz aslında parti çevresidir. İşte, 90 öncesi hatta 1976-1986 arası parti çalışmaları döneminde kurulan ilişkilerden arta kalan “dostluk” ilişkileri ile partimizin 1991 yılından itibaren başlayan ve 1999 yılından sonra ete kemiğe bürünmeye başlayan, 2009’dan sonra da görülür hale gelen tekrar toparlanma ve örgütlenme dönemi boyunca kimseyi dışlamadan yaratılan çevre içinde çalışmalar daha örgütlü hale geldikçe bu emareler baş göstermiştir.

Burada Lenin iki nokta belirtiyor. Birincisi; “çevre ilişkilerini, parti-öncesi dönemin örgüt biçimlerini bilinçli ya da bilinçsiz koruma”. Bilinçsizce bu yaklaşımda olanlar bu alışkanlıklarını çabuk terkederek ya kadrolaşıyorlar, ya da partinin gerçek çevresi olarak TKP’li olarak legal alanda mücadeleye katılıyorlar. Bu işi bilinçli yapanlar ise bunu bilerek sürdürüyorlar. Neden?

Bu soruya yine Lenin aynı paragrafta yanıt veriyor ve diyor ki; “… şahsiyetlerden bazıları, parti disiplininin gerektirdiği örgütsel kısıtlamalara alışkın değildirler …”. Parti disiplininin gerektirdiği örgütsel kısıtlamalar! Ve devam ediyor Lenin; “… bunlar, çevrecilik döneminde gerçekten de sık sık birbirine karışabilen genel parti çıkarlarını ve kendi çevre çıkarlarını alışkanlıkla birbirine karıştırma eğilimindedirler… ” Bu durumda olanlar kuşkusuz ki bu sıkıntılarını açıkça dile getirmeyecekler ve parti disiplinini farklı yorumlayarak örgütsel yapılanmaya itiraz edecekler, bu da yetmeyince kendilerine ideolojik-politik kılıflar uyduracaklardır. Hatta dahil olmadıkları bir mücadeleye muhalefet etme çabasına gireceklerdir.

Partimizin böyle bir çevreye de kadro olamayan kadrolara da gereksinimi yok. Çevre olarak kalsalar ve parti çalışmalarına yapıcı destek verseler yapabileceklerinin azamisini yapmış olacaklar ve parti ile aralarında yarattıkları sorunlar olmayacaktır. Ancak maalesef onlar buna her zaman hazır olamıyorlar. Nedeninin yanıtını yine Lenin’den alalım: “… bu unsurların ideolojik damgasını ve etkinliğini, ancak çevrecilik muhafaza edebilirdi. Nihayet, Partimize muhalefetin ana kadroları olarak hizmet eden unsurların esas olarak tümü, çoğunlukla entelektüel kesimden gelmekteydiler. Proletarya ile karşılaştırıldığında, aydınlar daha bireycidir, bu, onlara güçlerini doğrudan doğruya geniş çapta birleştirmeye izin vermeyen ve böylece, örgütlü ortaklaşa çalışma yoluyla doğrudan bir eğitim sağlamayan, yaşamlarının ve çalışmalarının temel koşulları yüzündendir. Bu yüzden, parti yaşamının disiplinine uyum sağlamak, aydın unsurlara daha zor gelir ve bunların arasındaki, bu görevin hakkından gelemeyenler, doğal olarak gerekli örgütsel kısıtlamalara karşı ayaklanma bayrağı açarlar ve mücadele ilkesi diye kendiliğinden bir anarşizmle başkaldırırlar, ki buna daha tali bir biçimde "özerklik" çabası, "hoşgörülü davranma" (katlanma) talebi vb. adını verirler. …”

Dikkat ediyoruz, son on yılda dönem dönem bu tür davranış içinde giren unsurlar ya 70’li yılların sonunda, ya da 80’li yıllarda “İşçinin Sesi”, “Devrimci Kanat” veya “10 Eylül” adı altında partiye muhalefet eden kesimlerin içinde bulunmuşlar, veya 80 sonrası dönemde partiden bağımsız hareket ederek çalışmalardan uzaklaşarak kendilerini korumuşlar veya örgütsüz olarak yurt dışına çıkmışlardır. Aynı süreçte parti örgüt çalışmaları ile ters düşerek ayrılan ve atılan unsurlar da bunların içindedir. Biz bu dönemlerin kolay dönemler olduğunu savunmuyoruz. İdeolojik, politik ve örgütsel bir dizi hata yapılmıştır da. Ancak partililik bu durumlarda dahi partisine sahip çıkarak bir partili olarak ve parti disiplininin gerektirdiği şekilde örgütlü yaşamını sürdürmektir.

Partimiz bütün bu unsurları ayrımsız kucaklamaya çalışmış, dönemin koşulları ve zorlukları nedeniyle çalışmaların dışına düşen yoldaşları böyle kritik bir yeniden örgütlenme döneminde dışlamamıştır. Bu yoldaşların kimisi bu yaklaşıma değer biçerek gerekeni yapmışlar, kimileri de maalesef önce ikircimli davranarak, sonra sunni gündemler yaratarak partinin çalışmalarına ve gelişimine yarardan fazla zarar sağlamışlardır. Sonuna kadar toleranslı ve sabırlı tüm yaklaşımlara ve görevlendirmelere rağmen parti çıkarlarını kendi nefsinin önüne koyamayanlara daha fazla verecek mesaimiz olamayacaktır.

***

Partimizin bu Hamle döneminde üzerinde durduğu çalışmaların bir tanesi de bu konulardı. Kendilerini TKP’li olarak lanse edip olmayacak derecede sapkın görüşler savunanların parti çalışmalarına zarar verdiği bilinen bir gerçektir. Düşününüz ki; adımızı kullanan bir grup “Vatan-Cumhuriyet-Emek” belgisini ana belgi olarak kullanıyor. Bir diğerleri “Cumhuriyetin kazanımlarından geri gidilmemesinden” söz ediyor. Bir diğerleri Kürt ulusal sorununa devletçi çözümler üretiyor. Ve tümünü birleştiren ortak nokta iki tane: Birinci olarak; Leninci Parti örgütlenmesinden bihaberler. İkinci olarak; Sosyalist Devrim’i programatik hedef olarak belirtiyorlar, fakat TC Devletini yıkmak, proletarya diktatörlüğünü kurmak gibi bir amaçlarını ne yayınlarında işliyorlar ne de üyeleri arasında yerleştiriyorlar. TKP sözcüğünü bu durumda sürekli tekrarlamak TKP adına zarar verme dışında hiç bir anlam taşımıyor.

Bir de bunların dışında “komünistlerin birliği” hedefini kendilerine amaç olarak koyanlarımız var. Bunların gündemi bambaşka. Kemalizm, Kürt Ulusal Sorunu ve Devlet ile Devrim sorunu üzerine boyalı sözler üreterek birtakım çok bilinmezi TKP geleneği adı altında bir araya getirmeyi hedefliyorlar. Örgüt sorusu yanıtsız! Devlet ve Devrim sorusu yanıtsız! Var gibi gözükse de Troçkist bir bulamaçtan öte değil. Günümüzün politik sorunlarına yönelik Marksçı-Leninci hiç bir açılıma sahip değiller. Tabiri yerinde ise “bulanık suda balık avlama peşindeler”. Bu görüngüler de değerlendirildi. Sinsice yürütülen bu tür girişimlerin tümü ele alındı, deşifre edildi. Yoldaşlarımız ve parti örgütlerimiz gerekli sonuçları çıkardılar.

Parti örgütlerimiz gençliğe yönelmeyi ve likidasyon süreci içinde oluşan kuşak farkını kapatma görevini birincil görev olarak görmektedir. Gençliğin içinde de genç işçi ve emekçi kadın ve erkeklere yöneliyor. Bu alanda elde edilen kazanımlar genelleştirilerek sistemli bir biçimde yaygınlaştırılacak. Partimizin örgütsel alanda geleceği bu çizginin ısrarla sürüdürülmesi ile teminat altına alınmıştır. Örgütsel anlamda tüm diğer konulardan daha önem taşıyan gençlik alanı bu hamle sürecinde derinlemesine ele alınan üçüncü alan olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıntıları ayrı bir değerlendirme konusudur.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi Sekreterliği
5 Ocak 2018