Saray 2019’a Hazırlanıyor, Ya Biz?

Saray 2019’a Hazırlanıyor, Ya Biz?

Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı ATILIM

Henüz daha iki sene süre olmasına karşın Saray 16 Nisan Anayasa Referandumu sonrası hiç zaman yitirmeden 2019 seçimlerine hazırlanmaya başladı. “Uyum Yasaları” adı altında geçici iki yıllık süre için Başkanlık Sistemi’ni yürütebilecek kanunları onadı, Meclis göstermelik duruma geldi, kendisi AKP’nin başına geçti ve ülke yönetim merkezi olarak Saray mekan haline getirildi. Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nu kendisi atayan “Başkan” bu kurum ve mevkileri artık kendi verdiği kararları uygulayan bir yürütme organı biçimine dönüştürdü. Yaptıkları bu anti-demokratik değişikler ile de 2019 hazırlıklarına başlandı.

Bu aceleciliğin bir nedeni olmalı. Birinci nedeni kuşkusuz ki, referandum sonucunun EVET değil HAYIR olduğunu ve manipülasyon sonucunda “resmi” sonucun elde edildiğini en iyi kendilerinin bilmesidir. İkincisi; bu bilgiye dayanarak 2019 seçimlerini kaybedeceklerinin farkında oldukları için, sonucu değiştirmek amacıyla hareket etme zorunluluğu görmeleri.

Gerici ve faşist bir diktatörlük rejimi koşullarında onların bu önlemleri almaları kendileri açısından nasıl bir zorunluluk ise diktatörlük karşıtı güçlerin de bu önlemlere rağmen Saray Diktatörlüğü’ne son vermek için 2019 dahil hazırlanmaları da bir o kadar zorunluluk olmalı. Diktatörlük karşıtı güçlerin bu çerçevede 2019’u beklemeleri, başka bir ifadeyle 2019 seçimlerine odaklanmaları da gerekmiyor. Bu diktatörlüğe en kısa sürede son verecek hazırlıklar yapmaları zorunluluğun ötesinde devrimci, demokrat, sosyalist, komünist güçlerin nezdinde varlıklarının gerekçesini ifade ediyor.

Bu noktada iki önemli kıstasa dikkat çekmeyi gerekli görüyoruz. Anayasa Referandum’u sürecinde hangi nedenle olursa olsun HAYIR propagandası yapan devlet güçlerini bu zorunluluğun bileşenleri olarak görmemek gerekiyor. CHP, DSP, MHP’den ayrılan Akşener grubu ve kuracakları parti bu tarifin içinde yoktur. Saray Diktatörlüğü TC Devleti’nin diktatörlüğüdür ve onun tüm bileşenlerini aralarındaki tüm çelişkilere karşın temsil etmektedir. “Mesele vatan ise gerisi teferruattır” tarifi, bu alanda kırılma noktalarıdır ve bunu kimse değiştirebileceğini ummamalıdır.

Güncel olarak Türkiye’nin toplumsal ve politik sorunlarını ilerici yönde çözebilecek ve sosyalizme yönelecek tek yol Kürt devrimci-demokrat özgürlük hareketi ile, Türkiye işçi sınıfının devrimci demokratik güçlerinin birleşik örgütlenme ve mücadele ile oluşturacakları devrimci alternatiftir. AKP, CHP, MHP ve bilumum burjuva partisinin tabanında bulunan ve onlara oy veren geniş işçi, emekçi, köylü ve yoksul yığınların bu güç ortaya çıktığında yöneleceği tek alternatif de budur.