Tek Ülke, Tek Sınıf, Tek Parti !

Tek Ülke, Tek Sınıf, Tek Parti !

Komintern IV. Kongre Afişi

Bu ilkeyi sakın ola Erdoğan’ın tekleri ile karıştırmayalım. Biz çok daha eski, tarihsel geçmişi olan bir ilkeden söz ediyoruz. Komintern geleneğinin bugüne yansımasıdır bu ilke. İki şekilde açıklanabilir. İlk anlamı, o dönemde Komintern’in karar ve girişimleri sonucunda tüm dünya ülkelerinde Komintern üyesi tek bir komünist partisi kuruluşudur. Bu parti o ülkede Komintern’in, daha sonraki yıllarda ise SBKP’nin tek muhatabı idi. Partiler arası ilişkiler ise “kardeş parti” nitelemesi ile bu çerçevede açıklanırdı. Komintern sonrası bu görevi SBKP üstlenmişti.

Sovyetler Birliği’nde 91 karşı-devriminden sonra uluslararası anlamda bu ilke bozulmamakla beraber, komünist partilerde çıkan tartışmalar, yaşanan bölünmeler, yeniden kuruluşlar sonucunda bir ülkede birden fazla partinin temsili de sağlandı. Bunun nedeni ise, tüm ülke komünist partilerini bağlayıcı, yönlendirici bir merkezin olmamasıdır.

Bu anlamda kimi ülkelerde komünizan eğilimi olup da, kazanılmak istenen partiler de uluslararası toplantılara davet edildiler. Ancak ne olursa olsun, kardeş parti tanımlaması karşılıklı olarak komünist partilerin Merkez Komiteleri kararları ile belirlenir. Bu konuda belli karışıklıkların da olduğu sır değildir.

Bugün komünist partiler arasında farklı görüş ve tartışmalar var. Bu farklılıkların giderilmesi konusunda ise çok başarılı olunduğu söylenemez. Bu görüş farklılıkları tabii ki maddi temellere dayanıyor. Sosyalizm için mücadelenin taktikleri ve stratejileri ile ilgili farklılıklar mevcut. Çin Halk Cumhuriyeti’ne, Küba’ya, Vietnam’a bakış açılarında farklılıklar var. Lenin’in Emperyalizm teorisi konusunda tartışmalar söz konusu. Dünya Sosyalist Sistemi’ne yönelik karşı-devrimin nedenleri konusunda farklı görüşler ve değerlendirmeler var. Bu konuların tümü bir yandan tartışılıp netleştirilmeyi, diğer yandan da söz konusu ülkelerdeki gelişmeleri görmeyi gerektiriyor. Emperyalizm konusundaki tartışma ise, stratejiyi ve bağlaşıklıklar politikasını doğrudan etkilendiğinden farklı bir önem arzediyor.

Partimizin bu konulardaki görüşlerini önümüzdeki dönemde, gerek program tartışmalarımızın sonuçlarında, gerekse de yürütülecek bilimsel akademik çalışmaların sonucunda sizlerle paylaşabileceğiz.

Tek Ülke, Tek Sınıf, Tek Parti ilkesinin layıkıyla uygulanabilmesi bu tartışmaların sonucunda ve uluslararası alanda bir otoritenin oluşması ile çözüm konusunda yeni bir niteliğe kavuşacak.

Bu ilkenin diğer bir anlamı ise, ülke değiştiren her parti üyesinin, kendi özel görevleri dışında, ikamet ettiği ülkenin komünist partisi saflarında mücadeleye katılma ilkesidir. Biz gidilen ülkedeki komünist partisini “ev sahibi parti” olarak nitelendiriyoruz. Almanya özelinde bu konuya değinmekte yarar var. 91’e kadar, ülkelerinde baskıcı rejimlerin olduğu ilke partileri ev sahibi partinin özel izniyle o ülkede ayrıca örgütlenme hakkına sahipti. Bu özellikle Türkiye, İran, Irak, Şili ve daha önceleri Yunanlılar, Portekizliler için geçerli idi. Bu kararın verilmesinde Türkiyeli, Yunanlı, Portekizli, İspanyollar gibi Almanya’da göçmen işçi kitlesinin varlığı da dikkate alınıyordu. Bugün artık bu koşullar değişti. Göçmen işçi kitlesi için de ev sahibi partinin örgütlenmesini ve göçmen işçi kitlesini ortak sınıf düşmanına karşı örgütlemek gerekiyor. Kendi ülkeleri ile ilgili oy kullanma, ülke politikaları ile ilgili tartışmalar konusunda çalışmaları ise parti üyelerinin göçmenlerin demokratik örgütlenmeleri çerçevesinde yürütmeleri pratiği uygulanıyor. Kuşkusuz ki, her ülke partisinin Almanya’da bir parti komitesi oluşuyor, ancak bu komite çalışmalarını Alman Komünist Partisi ile koordinasyon içinde yürütüyor. Yaygın yerel örgütlenme ise sadece kendi ülkelerinin sorunları çerçevesinde sürdürülüyor.

Türkiyeli ve Kürdistanlı kitleye bakıldığında komünistlerin de içinde bulunduğu veya etkin oldukları demokratik göçmen örgütlenmelerinin ev sahibi parti ile koordinasyonu önem taşıyor. Bu kuruluşlar, Almanya’da vatandaşlarını veya alman vatandaşlığını üstlenmiş vatandaşları arasında DKP’nin politikaları konusunda çalışma yapmak durumundalar. Böylece hem DKP’nin göçmenlere yönelik politikalarının gelişmesini desteklemiş, hem de sendikalarda ve yerellerde DKP’nin örgütlenmesine doğrudan katılmış oluyorlar. Dar çıkarlar dikkate alınarak Sol Parti içinde kariyer yapma, devlet kurumlarından veya toplumsal fonlardan maddi yardım almak için DKP’yi atlayarak çalışma yapmak yanlıştır. Bu tür olanaklar kullanılacaksa dahi DKP’nin bilgisi ve onayı sonucunda kullanılmalıdır. İlgili kardeş partiler Almanya’da partimizin DKP olduğu, DKP üyesi olmak ve örgüt çalışmalarına katılma gerekliliği konusunda net olmalıdırlar.

Aynı konu gençlik örgütlenmesi için de geçerlidir. Göçmen federasyonları kendi vatandaşları içinde örgütlenip, bu demokratik örgütlenmeyi SDAJ ile bağlaşıklık içinde geliştirmelidirler. Ancak hiç bir demokratik göçmen gençlik örgütlenmesi kendi vatandaşları dışında gençlere yönelmemelidirler. Bu görev SDAJ’undur, Almanya’da geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gereken siyasi gençlik örgütlenmesi SDAJ örgütlenmesidir.

Göçmen işçi ve emekçilerin dernekler, çalışma grupları, temsilcilikler çerçevesinde yürüttükleri demokratik, ekonomik ve toplumsal faaliyetlerin içeriği DKP’nin politikaları ile uyum içinde olmalı ve DKP’nin göçmenlere yönelik görüş, politika ve faaliyetlerini desteklemelidir. TKP’liler bu komünist geleneğe ve ilkelere bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bağlı kalacaklardır, kalmaktadırlar.

Farklı politik ve programatik yaklaşımlarımızın olduğu Fransa, Hollanda, Belçika, İsviçre kardeş partileri ile aynı ilkeler doğrultusunda ilişkilerimizi sürdürmek ve parti içi tartışmalarda görüşlerimizi dile getirme, pozisyonlarımızı anlatma olanağına sahip olabiliriz. Aynı ilke İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de, Kanada’da, ABD’de, İngiltere’de ve Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kıgızistan, Türkmenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Irak ve Suriye’de yaşayan yoldaşlarımız için de geçerlidir. Hangi ülke olduğu değil ilkeye uygun davranmak belirleyicidir. TKP’nin ilkeleri ve bağlı olduğu Komintern geleneği bu yaklaşımı gerektirmektedir.