TİP GİRİŞİMİ ÜZERİNE YAŞANMIŞLIKLAR VE SESLİ DÜŞÜNCELER

TİP GİRİŞİMİ ÜZERİNE YAŞANMIŞLIKLAR VE SESLİ DÜŞÜNCELER

Türkiye Komünist Partisi kuşkusuzdur ki her ilerici hamleyi destekler. Ancak bir hamlenin ilerici olması için, önceden bulunduğu düzeyden daha ileriye doğru sıçramalı bir atılımı tarif etmesi gerekir. Değilse, varolan durumun gerisine düşecek bir gelişme ileri bir sıçrama olarak nitelenemez.

HTKP, kurulduğunda kendisini “işçi sınıfının partisi” olarak lanse etti. Bir süre sonra, ayakları yere basarak, gerçeği dile getirmeye ve “işçi sınıfının partisi olmak için diğer komünistlerle birlikte katkı sağlamaya çalışan bir parti” olarak tarif etti. Aynı dönemde partimizle de ilişki kurulmaya, görüşmeler, politik tartışmalar ve müzakereler geliştirilmeye başlandı. “Biz TKP ile bir bağ kurmak istiyoruz, geçmiş ile bugünü birleştirerek geleceğe yürümek istiyoruz” dendi. Bizler TKP olarak bu yaklaşıma soğuk durmadık. “Geçmiş yaşanmışlıklar, savaşım deneyleri ve 40’lı, 50’li, 60’lı, 70’li yılların ayakta kalan TKP kadrolarının illegal mücadele deneyimleri, teorik, ideolojik ve politik birikimleri ile 80’li, 90’lı ve 00’li TKP’ye gönül vermiş genç, legal mücadele deneyimine sahip kadroların harmanlamasını sağlayabiliriz. Bu partiyi siz ileriye taşırsınız, bizler üzerimize düşen görevleri eksiksiz yerine getiririz. Böylece şimdiden sizin ve bizim çevremiz hemen ikiye katlanmış olur. Bu da yetmez, bu birlikteliğin gücüyle kısa zamanda dörde beşe katlanır” tespitini birlikte yaptık.

Ama nedense bu gelişmeden rahatsız olanlar oldu. Bu sürece dışarıdan müdahale edildi. Yazık oldu. Fakat bu partimiz için dünyanın sonu değildi ve olamazdı da. Çünkü toplumsal yaşamın her alanında faaliyetlerimizi aksatmadan devam ettirdik ve yeni kanallar açtık. Hatta dar anlamda baktığımızda yararı oldu. Gençliğe, hem de işçi gençliğe yönelik çalışmalara hız verdik ve kısa zamanda ciddi ilerlemeler kaydettik. Yapamadığımız değil, yapmadığımız tek şey, yasal parti kurmak oldu. Parti örgütleri ve kadroları ile çevremiz arasında yürüttüğümüz tartışmadan sonra böyle bir girişimin şu aşamada gereksiz olduğu sonucunu çıkardık. Ama değişik yasal partiler içinde kendimizi gizlemeden çalışmalarımızı sürdürmeye devam ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Biz yasal bir  örgütlenme ve çekim merkezi olarak farklı iki görüş üzerinde durduk. Birincisi yasal ve içinde Komünist kavramı geçen bir parti. Kuşkusuz bu parti ilkeleri itibarıyla Marksist-Leninist olmakla beraber, illegal bir kadro partisi gibi örgüt yapısına sahip olmayacak. Leninci parti örgüt ilkelerini uygulamakla birlikte, nicelik olarak daha yığınsal bir nitelikte olacaktı. Ya da ikincisi; dışımızdaki farklı devrimci, sosyalist güçlerle birlikte legal kitlesel bir sosyalist parti olacaktı. İki durumda da partimiz illegal yapısını koruyacak ve kadro partisi olarak bu iki seçenekten birinin gerçekleşmesi için somut örgütsel kadro desteği verecekti.

Bu iki proje tartışılırken, özünde HTKP birinci seçenek için uygun bir platform sunuyordu. İki yıla yakın bir süre devam eden hazırlıkların açıklanması ruhunu burjuvaziye satmamış, likidasyon sürecini mücadele ederek aşmış, dimdik ayakta kalan TKP kadroları, sempatizan ve yandaşları arasında heyecan yarattı. Bu görüş dışımızdaki devrimci ve sosyalist örgütlerden ayrılıp da bağımsız durumda olan sosyalistleri de heyecanlandırdı. Onun da ötesinde hareket niteliğinde, dergi çevresinde örgütlenen kimi sosyalist ve devrimci oluşumlar içinden bizimle ilişki kurarak böyle bir çalışmaya katılma önerileri geldi. HTKP çerçevesinde amaçlanan gerçekleştirilemedi ama geçen süreç içinde bu örgütlenmeler içinde yer alan kadroların TKP içinde partilenmeleri gerçekleştirildi ve onlar bugün kendi çevreleri ile çalışmalarını TKP’li olarak yürütüyorlar.

Belirli sayıda HTKP kadrosunun partilenip, TKP’nin bir parti örgütü olarak merkezi düzeyde çalışmalarını sürdürmeleri yeterli olacaktı. Bu konu da açıkça tartışıldı. Onun için “yaptığımız görüşmeler ve süreç ‘birleşme’ amaçlı değil, tekleşme amaçlıdır” dedik. Bunu sadece TKP olarak biz değil, HTKP’li yoldaşlar da aynı şekilde ifade ettiler. Belki aralarında ve kafalarında başka düşünceler vardı ama bunu bizim karşımızda ifade etmiyorlardı. Biz ön açıcı ve açıklayıcı olması için ayrıca, “Politika Çevresi, HTKP’nin çalışmalarını destekleyecek ve gerek merkezi düzeyde gerekse de yerellerde HTKP çalışmalarına aktif katılacak” görüşünü “Komünistler Buluşuyor” toplantılarında ifade ettik ve bu görüşümüzde samimiydik, çünkü bu ifadeyi TKP MK kararı doğrultusunda dillendirebiliyorduk. Ne yazık ki HTKP’li genç yöneticiler bu eşsiz olanağı değerlendiremediler ve kopamadıkları bugüne dek Türkiye sosyalist hareketine olumlu hiç bir katkısı olmayan ağabeylerinin etkisinde kaldılar. Bu ağabeyler, aslında bu gelişen olanağı değerlendirme yolunda gençleri teşvik etselerdi, belki de 50 senedir faydalı olamadıkları kadar üretken, yaşamda karşılığı olan ve Türkiye Komünist Hareketi’ne yarar sağlayacak tarihi bir adım atmış olacaklardı. Bu duruşları onları da onurlandıracak ve işçi sınıfımızın tarihi sayfalarında yerini alacaktı. Nedenini ve niçinini kuşkusuz ki kendileri daha iyi bileceklerdir. Ancak bizim bildiğimiz bir tek olgu vardır ki, o da, bu müdahalenin Marksizm-Leninizm’in ilkeleri doğrultusunda gelişen örgütlenmeye zarar verdiği ve likidasyon süreçlerini farklı biçimde sürdüren bir sonuç doğurduğudur. Eğer abiler bu onurlu duruşu sergilemiş olsalardı partimizin öyle bir ilişkiyi reddetme veya karşı çıkma tavrı kesinlikle olmayacaktı. Konunun bu yanı da gerek TKP MK olarak gerekse de MK toplantıları arasında PB  ve MK Sekreterliği olarak güvence altına alınmıştı.

Şimdi bu arkadaşlarımız yeni bir kitlesel sol parti girişimi başlattılar. Partimizi, TİP’i kurdukları andan, Kasım 2017’den itibaren bilgilendirdiler. Ancak bilgilendirme dışında, partimizin de katkı sağlayabileceği hiç bir ortama, hazırlık toplantısına, kendi deyimleri ile “dar toplantılara” davet etmediler. Parti temsilcimiz, bilgilendirildiği ilk görüşmede böyle bir girişim için eski TİP yönetici, vekil ve kadrolarından müteşekkil 15 kişilik bir listeyi telefon numaraları ile HTKP’li yoldaş ile paylaştı. Bu listede Tarık Ziya Ekinci, Yavuz Ünal, Can Açıkgöz, Alp Selek, Zerrin Sakalsız, Ersen Şansal, Genco Erkal, Dinçer Doğu,  Güray Tekin Öz, Cemal Kıral, Halit Erdem, Ahmet Muhtar Sökücü de vardı, Adnan Serdaroğlu, Metin Ebetürk, Celal Uyar da vardı. Sadece eski TİP’li Hamza Tığlay ve Zeki Tombak konusundaki önerimizi dikkate aldıklarını anladık ki, bu arkadaşlarla da zaten 6-7 aya dayanan bir ilişkileri mevcuttu. Bu konuda herhangi bir ilişki kurma girişimi olmadığını önce bu arkadaşların kimilerinden, sonra da kendilerinden öğrendik. Belki de bu şahsiyetlerin varlığı, bu projeyi ortaya atan üst aklın işine gelmedi. Halbuki, gerçekten yeni, daha fazla sosyalist şahsiyeti kucaklayacak, toplumda etki sağlayacak bir parti kuruluş girişimi “herşeyi ben belirleyeyim, bu şahsiyetler bizim başımızı ağrıtırlar” yaklaşımı ile gerçekleşemez. Fakat anladığımız kadarıyla, izlenen yol tam da bu oldu. Bu arkadaşlara gidilseydi bizim de haberimiz olurdu. Bu sürece bizi de katmak istemediler. Çok sonra, yaklaşık 6 ay sonra, arada iki görüşme yapmamıza ve bize herhangi bir öneri getirilmemesine, bizim ise baştan itibaren diplomatik ifade biçimiyle “biz girişiminizi destekleriz” ifadesini kullanmamıza rağmen, çağrılarını yayınlamadan bir gün önce, yasal alanda görev yapan yoldaşlarımıza “Çağrıyı siz de imzalasanız iyi olur, ama yine de siz bilirsiniz” içerikli bir davet gönderdiler. Bu davet ‘adet yerini bulsun’ davetiydi. Biz de “program ve tüzüğü ile politikaları konusunda bilgi sahibi olmadığımız, hazırlık sürecine katılmadığımız bir partinin çağırıcıları arasına imza koymamız mümkün değildir” yanıtını vermek durumunda kaldık ve kendilerine başarılar diledik.

Onların iddia ettikleri gibi “işçi sınıfının partisi”, Parti MK’mızın değerlendirmesine göre “legal sol parti” girişiminin sağlıklı temellerde gelişmesi için bizim bu girişime katkı göstermemiz şarttır gibi bir yaklaşımımız kesinlikle yoktur. Ancak, HTKP olarak yerine getiremedikleri görevleri, ellerinde var olan ilçe ve il örgütlerini dahi koruyamayan, yenilerini kurmayı “bizi daraltıyor, insanlar parti binalarına gelmiyor” gerekçesi ile gündemlerine almayan, “dernekçilik” politikasına dönen ve o dernekleri dahi geliştiremeyen bir örgütlenme politikası. Veya, partinin yedek gücü olması gereken genç komünistleri örgütleyecek sosyalist bir gençlik örgütü yaratmak yerine sadece 29 Ekim tarihinde heyecanlanıp eyleme yönelen ve Kemalist yetiştiren bir FKF. Bu anlayış değişmedikten sonra TİP adı altında nasıl başarılı olunabilecek? Mesele sadece isim meselesi değildir. Anlayış meselesidir. Ama bunu zaman gösterecek. Biz başarılı olmasını isteriz. Ancak, Mevlana Tekkesi gibi; “Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” mantığı ile “Gel Kardeşim” sloganı ile sağlıklı bir yapı ne kadar oluşturulabilir. Bizce bu bir soru işaretidir. Kurucu çağırıcılar arasında HTKP üyelerinin dışındaki az sayıdaki, 2-3 eski TİP’li ve 2-3 TKP’li arkadaşın ideolojik ve örgütsel politik olarak nasıl farklılıklar içinde olduklarını yakinen bilmekteyiz. Gördüğümüz odur ki, kısa bir süre sonra bu farklı duruşlar arasında sorun çıkması kaçınılmazdır. Sorun çıkmadı, hepsi bir arada kalabildi, çıkarları onu gerektirdi diyelim. O zaman da bu partiye kendi hayal ettikleri gibi “Marksist-Leninist işçi sınıfı partisi” nitelemesi yapabilmek oldukça zor olsa gerekecek. “Pluralist (çoğulcu) kitlesel bir sol parti” tanımlaması niteleme açısından yerine oturan bir tarif olacaktır.

Biz tüm bu düşüncelerimizi açıkça ve dürüstçe ifade etmek zorundayız. Politikada dargınlık, kırgınlık olmaz. İlişkileri ilkeler ve ideolojik, politik, programatik yaklaşımlar belirler. Bu nedenle kimse görüşlerimizi açıkça yazdığımızdan dolayı bize darılmasın. Yazmayıp da, başkalarının yaptığı gibi yüzlerine gülüp, tabiri caizse “gazı verip” arkalarını döndükleri anda aleyhlerinde konuşanlardan çekinsinler. Bizler sınıfın sorumluluğu ve ilkeler temelinde görüşlerimizi belirtiyoruz ve de samimiyiz.

Sınıf siyasetinde ve örgüt anlayışında en tehlikeli unsur popülizmdir. İşçi sınıfının politik örgütünün popülizme ihtiyacı yoktur. Sınıfa ve emekçi halklarda etki yaratacak onları kucaklayacak ve sınıf savaşımının ağır koşullarında ilerleyecek bir yapı popülizm ile yürümez. İşçi sınıfının politik örgütü, mevsimlere göre değişkenlik gösteren, sonbaharda yaprakları sararan ve dökülen ağaçlar gibi değildir. Sedir ağacı gibi yazın 30 derecede de, kışın eksi 30 derecede de yemyeşil ve dimdik ayakta duran, boy salan bir organizmadır. Böyle bir organizmayı kurup geliştirmek, yaşatmak ve sürekli yeniden üretmek, tek tek sedir ağaçlarından bir orman yaratmak saf duygu ve hayallerle mümkün değildir. Politika yapmak nasıl bir sanatsa, örgüt politikası da ona bağlı olarak ayrı bir sanattır. Biz bir örgüt biliminden söz ederiz. Örgütlenmek, savaşmak, her savaşım koşullarında sadece ayakta kalmak değil sınıf düşmanına karşı etkili bir darbe vuracak nitelikte olabilmek, toplantı, eylem, miting örgütlemekten, dernekçilik ve legal parti lokali kurma becerisinden çok farklı bir nitelik ve anlayış gerektirir.

Bütün bu görüşlerimizi saklı tutarak bu girişimin başarılı olmasını isteriz. Bunu dışarıdan bakarak ve izleyerek söyleyebiliyoruz. Bu görüşlerimizi dile getirmemizin nedeni de bu anlayışımıza dayanıyor. Günlük yaşamda kişiler arası ilişkilerde “seni sevdiğim için sana kızıyorum, eğer seni sevmesem umurumda dahi olmazsın” nitelemesi çerçevesinde değerlendirmek gerekir bu yaklaşımımızı.

Bu yazımızda konunun örgütleniş biçimine ilişkin görüşlerimizi kaleme aldık. İçerik konusuna fazla girmedik. Asıl onemlisi “Biz Sosyalist İktidarcıyız” yazılarını unutup  stratejik yönelimlerini HTKP olarak “Devrimci Cumhuriyet” söylemine indirgeyen, yani açıkça söylemek gerekirse utangaçça Demokratik Devrim stratejisine dönüştüren anlayışı ve HTKP için yürütülen söz konusu Program tartışmasından “yeni” TİP Programı üreten anlayışı değerlendirmek gerekecektir. Hem “Gel Kardeşim” demek, yeni kurulan partiyi sanki birlikte şekillendiriyor görüntüsü vermek, hem de “HTKP mutfağında pişen yemeği gel TİP’li olarak birlikte yiyelim” demek ne kadar ilkeli bir yaklaşımdır? Bu konu başka bir yazımızın konusu olsun diyelim ve bu yazımıza burada son verelim.