21. ULUSLARARASI KOMÜNİST VE İŞÇİ PARTİSİ BULUŞMASI ÜZERİNE BİR KAÇ ÖNEMLİ NOT:

21. ULUSLARARASI KOMÜNİST VE İŞÇİ PARTİSİ BULUŞMASI ÜZERİNE BİR KAÇ ÖNEMLİ NOT:

Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Buluşması

Dünya Komünist Hareketi’nin üyeleri değerli Komünist Parti yöneticileri;
Değerli yoldaşlar;

18-20 Ekim 2019 tarihlerinde İzmir - Türkiye’de düzenlenecek Komünist ve İşçi Partileri’nin 21. Uluslararası Buluşması davetini aldınız. Konu ile ilgili iki konuda görüşlerimizi dikkatlerinize sunmak ve bu görüşlerimizi organlarınızda değerlendirmenizi rica ediyoruz.

Birincisi; Bu buluşmanın düzenlenmesinin planlandığı Türkiye Cumhuriyeti, demokrasinin “d” harfinden söz edilemeyecek faşizan ve gerici bir rejim altında yönetilmektedir. Ülke adeta açık bir cezaevi durumundadır. Hapishaneler düşünce ve ifade suçlarından gerekçesiz olarak tutuklanan devrimciler, demokratlar, sosyalistler ve komünistler ile doludur. Bırakın sosyalist ve komünistleri liberal demokrat aydınlar, sanatçılar, yazarlar ve öğretim üyeleri profesörlere dahi tahammül edilememektedirler ve onları da tutuklamaktadırlar. Barış ve Demokrasi’den yana bir kişinin öğretim görevlisi, öğretmen veya devlet memuru olmasına izin verilmemektedir. Seçilmiş milletvekilleri yıllardır gerekçesiz olarak cezaevlerindedir. Henüz iddianamesi yazılmamış ve davası açılmamış onbinlerce kişi beş yıldan fazla bu koşullarda gerekçesiz cezaevlerinde tutulmaktadır. Seçimlerle işbaşına gelen belediye başkanları görevlerinden alınıp yerlerine kayyımlar atanmaktadır. Ülke derin bir ekonomik ve siyasal kriz içinde bulunmakta, ekonomik krizin yükü işçi ve emekçilerin sırtına yüklenmek istenmektedir. Bu koşullarda rejim işçi grevlerine, direnişlerine ve sendikal örgütlenmelere devlet terörü ve şiddet ile cevap vermektedir. Ülke nüfusunun yüzde yirmibeşini oluşturan Kürt halkı ağır baskı ve imha koşulları altında yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Kürt illeri birer askeri kışla durumundadır. Polis halka her türlü haksız şiddeti gerekçesiz olarak uygulamaktadır. Kürt köylerinde halka baskı ve terör uygulanmakta insanlar gerekçesiz gözaltına alınıp kaybolmaktadır. İnternet ve sosyal medya paylaşımlarında devlet yönetimini eleştirdikleri için insanlar ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadırlar. Ülkede özgür ve demokratik basın kalmamıştır. Tüm günlük gazete ve TV’ler iktidarın ve onların yakın çevrelerinin sahipliğindedir. Bütün gazete ve TV’ler aynı haberleri aynı veya benzer manşetlerle duyurmaktadırlar. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Türkiye Cumhuriyeti bağımsız Suriye devletine karşı savaş ilan etmiş dün itibarıyla topraklarını işgale yönelmiştir. Suriye hava sahası ihlal edilmekte ve Kuzey ile Kuzey Doğu Suriye illeri, ilçeleri, köyleri savaş jetleri ile bombalanmakta ve siviller katledilmektedir. Yerleşim bölgeleri yanmaktadır. Suriye’nin Kuzey doğusunda Arap, Kürt, Ermeni, Süryani, Çerkes ve Türkmen halklarının birlikte oluşturdukları Rojava Demokratik Özerk Halk İktidarı bölgesi Türkiye Cumhuriyeti tarafından yok edilmek istenmektedir. ABD ve NATO bu savaşta belirleyici rol oynamaktadır. Suriye’nin 24.000 kilometrekarelik toprakları TC tarafından işgal edilmek istenmektedir.

İkincisi; Türkiye’de bu kadar ciddi politik baskılar yaşanırken, insanlar sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanırken adına “TKP” diyen bir parti devlet tarafından türetilmiş ve sizlerin arasına sokulmuştur. “TKP” adını kullanan partinin TC devleti ile bir sorunu yoktur, işçi sınıfıyla bağları yoktur. Daha önce adı “Sosyalist İktidar Partisi - SİP” olan bu parti 2001 yılında devletin icazetiyle adını değiştirerek “TKP” yapmıştır. Burada amaç 1920 yılında Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından kurulan sizin gerçek kardeş partiniz olan Türkiye Komünist Partisi - TKP’nin önünü kesmektir. Gerçek TKP bu ülkede kanunlarca hala yasaklıdır ve illegal olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. 1921 yılında Kemalist burjuvazi tarafından katledilen TKP önderleri Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’ların, daha sonra Nazım Hikmet’lerin, 12 Eylül 1980 faşist askersel cuntası tarafından işkencede katledilen MK üyemiz Mustafa Hayrullahoğlu’nun, bugün yıldönümü olan 10 Ekim 2015 Ankara Katliamı’nda 102 kişi ile daha katledilen MK üyemiz Kemal Tayfun Benol’un partisi TKP sizi davet eden devlet icazetli sahte “TKP” değildir. Bu sahte “TKP” gerçek TKP’nin kurucu önderlerini katledenleri yücelten Kemalist ve devletçi bir politik çizgi izlemektedir.

Türkiye Komünist Partisi 1920 yılından beri binlerce üyesini toprağa düşürmüş, işkencelerden geçmiş sakat kalmış, yurtdışı sürgünlerine muhatap kalmış komünistlerin partisidir. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığında ülkemizde yaşanan faşizan gerici rejim koşullarında sizi davet eden Türkiye işçi sınıfının politik öncü örgütü TKP değildir. Bu davet faşizan, gerici, baskıcı ve terörist Recep Tayyip Erdoğan rejimini aklamaya yöneliktir. Değilse bu ülkede tweet bile atamayan komünistlerin bu ülkede böyle anlamlı bir buluşma için biraraya gelmeleri mümkün olamaz. Erdoğan’ın AKP rejimi tüm konukları komünist, terörist ve Kürt teröristlerin destekleyicileri olarak görmektedir.

Size samimiyetle sesleniyoruz: Sahte “komünist partisi”nin oyununa gelmeyin. Bu toplantıyı başka bir ülkede gerçekleştirin. Erdoğan rejimine yasallık kazandırmayın. Ayrıca Türkiye işçi sınıfının öncü politik örgütü Türkiye Komünist Partisi’nin bu toplantılara neden çağrılmadığını sorgulayın lütfen. Düşünün ki İzmir’de çağrısı yapılan bu buluşmaya gerçek TKP’nin temsilcileri katılacaktı. Hemen tutuklanırlardı. Bu gerçeği lütfen göz ardı etmeyin.

 

-   Türkiye’nin Suriye’yi işgaline ve savaşa son!

  • Yaşasın Marksizm-Leninizm!
  • Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!

 

Sedat TANER

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
Genel Sekreteri

10 Ekim 2019 / İstanbul