Ankara Katliamı ve Sınıf Mücadelesi

Ankara Katliamı ve Sınıf Mücadelesi

Sınıf mücadelesi uzlaşmaz bir çelişki üzerine kurulmuştur. Emek-sermaye çelişkisi. İşçi sınıfının, yani proletaryanın, sınıf mücadelesinde zor kullanımı kendi tercihi değildir. Sermaye sınıfı, yani burjuvazi zor kullanarak zoru dayatır. Burjuvazi, işçi sınıfından, halktan gasp ettiği, haksız olarak üzerine oturduğu değerleri, yani servetinin kaynağını her ne pahasına olursa olsun korumaya, savunmaya yeminlidir. Bu savunmayı yapmak için de kendi iktidarını korumaya ihtiyacı vardır. Sonuçta iktidarı da onu korur.

Burjuvazi, fabrika kantininde yemeklerin düzelmesi istemlerine de, haftalık çalışma saatinin kısaltılması istemlerine de, ücretlere zam istemlerine de aynı derecede kesin tepkiler verir. Değişik yöntemlerle işçi sınıfını, ve işçi sınıfının bir parçası olduğu emekçi halkları bölmeye, karşı karşıya getirmeye çalışır. Bunu yaparken genellikle dini ve milliyetçi duyguları motif olarak kullanır. Sınıfı böler, parçalar. Başka konularla meşgul olmasını sağlar. Yeter ki işçi sınıfı, emekçi halklar sınıf bilinci kazanmasın. Haklarına sahip çıkmasını bilmesin.

Burjuvazi, endüstriyel sporu dahi bu amaçla kullanır. Sınıfı, futbol takımlarının taraftarları olarak böler. Onları birbirine düşman eder. Aynı işçi sınıfının evlatları bir futbol karşılaşması için birbirine girer. Veya, pazartesi, salı, çarşamba, geçmiş haftanın maçları temel sohbet konusudur. Perşembe, cuma da gelecek hafta oynanacak maçlar. Zannedersiniz ki, işçilerin, emekçilerin başka hiç sorunu yok.

Devrimcilere, demokratlara, sosyalistlere “bölücü” yaftasını yakıştırır. “Ülkeyi bölmek istiyorlar” diye ortalığı ayağa kaldırır. Aslında sorun o değildir. Burjuvazi, Kürt, Türk ve diğer uluslardan işçi ve emekçilerin sınıf temelinde birlikte mücadele etmelerinden korkar. Asıl bölücü kendisidir.

Burjuvazinin bu planları yürüdüğü sürece sorun yoktur. Ülkeyi istediği gibi idare eder. Sömürüsünü katmerleştirir. Ama bir de işçi sınıfı ve ezilen, sömürülen emekçi halklar kendi istemlerini seslendirmeye başlamasınlar. Kendi öz istemleri için sokaklara, meydanlara çıkmayagörsünler. İşte o zaman eli titremez burjuvazinin.

10 Ekim 2015 Ankara Katliamı tam da budur. Türkiye işçi sınıfının sendikal örgütleri ve emekçi halkların meslek örgütleri, burjuvazinin, Kürt halkının ulusal demokratik haklarını boğmaya yönelik girişimlerine DUR demek ve Savaşa Karşı Barış belgisini haykırmak için meydanlarda bir araya gelmişlerdi. Bu birliktelik 1 Kasım seçimlerinde burjuva iktidarına zarar verir, devrimci-demokratik muhalefeti güçlendirir durumdaydı.Parlamenter alanda bu birlikteliğin somutlandığı alan HDP idi. Bu bir araya geliş tam da burjuvazinin ve onun temsilcisi iktidarın istemediği bir gelişmeydi. Olmamalıydı birlikte mücadele. Onun için gözünü kırpmadan, ellerini titretmeden katliama girişti. Ankara katliamı aynen Diyarbakır ve Suruç Katliamları gibi sınıf savaşımında kademeli olarak yükseltilen saldırıların görünen yüzüdür. Burjuvazinin niyetinin ve “kararlı” sınıf mücadelesinin işaretidir.

Kürt özgürlük hareketinin kırk yıla yaklaşan son direniş hamlesi ile elde etmiş olduğu mevziiler, egemen sınıflar, statükocu güçler tarafından yok edilmek isteniyor. Bugün HDP’nin gerek Kürt halkı, gerekse de Türkiye toplumunun genelinden aldığı destek buna bir yanıt anlamına gelmektedir. Burjuvazinin halkları bölmek ve birbirine düşürme amacına karşılık, halkların kardeşliği ve dayanışması ile ortak barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin yükselmesi dikkate alınması gereken çok önemli bir olgudur ve tüm provokasyonlara, bozma girişimlerine karşın, daha da gelişmektedir. Gelişirken de yeni nitelikler kazanıyor.

Burjuvazi dize getiremediği Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesi ile Türk, Kürt ve diğer uluslardan tüm işçilerin ortak paydası olan sınıf mücadelesinin birlikte yükseltilmesinden, güçlenmesinden korkuyor. Bu saldırılar niteliksel olarak gelişecektir. Burjuvazi sınıf güçlerine karşı zor kullanmayı dozunu sürekli artırarak sürdürecektir. Buna karşı en etkili silah, başta Türk ve Kürt olmak üzere tüm uluslardan işçilerin sınıfsal temelde bir araya gelip daha güçlü bir mücadele birlikteliği oluşturmalarıdır. Bu birlikte mücadeleyi toplumun en ince kılcal damarlarına, semtlere, mahallelere, fabrikalara, atölyelere indirmeleridir. Kürt özgürlük hareketinin mücadele pratiği, halka mal olan ve halkın desteğini alan haklı bir mücadelenin karşısında hiç bir gücün başarılı olamayacağının ispatıdır. Şimdi, Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkları bu deneyi ülke genelinde geçerli kılmak, yaygınlaştırmak, ve burjuva iktidarına karşı sonuç alıcı niteliğe yükseltmek için mücadeleyi geliştirmelidir.

Parlamentoya yansıyacak olan sonuçlar, parlamento dışı mücadelenin başarısı ile doğru orantılıdır. HDP’nin seçim başarısı tamamen Kürt özgürlük hareketinin parlamento dışı ama halk yığınlarının ve Türkiye’nin devrimci, demokratik en diri kesimlerinin desteğini alarak geliştirdiği mücadelenin sonucudur. Şimdi bu deney sınıf hareketi ile birleştirilerek bir üst aşamaya taşınmalıdır. Bu mümkündür. Ankara Katliamı’nın perde arkasındaki nedeni ise tam da bunu engelleme amacıdır.

Türkiye Komünist Partisi, bu nedenle, tüm emek, barış, demokrasi ve özgürlük güçlerinin bir veya birden fazla platformda bir araya gelerek mücadeleyi geliştirmeleri olgusuna büyük değer biçiyor ve bu oluşumların içinde fiilen yer alıyor, katkı sunuyor, kimilerinin oluşumunda ise öncü rol üstleniyor. Birden fazla platform oluşması, burjuvazinin terörist saldırılarına karşı meşru savunma hakkının da farklı biçim ve düzeylerde gelişecek olmasıdır. Bu amaçla, örneğin akademisyenler ile bir platformda ortak forum düzenlenmesine katılırken, diğer yandan herhangi bir fabrika veya semtte işçi sınıfının diğer devrimci demokrat güçler ile gelişen yerel halk meclisleri girişimlerine de katılıyor. TKP, politik olarak Marksizm-Leninizm ilkeleri doğrultusunda mücadele yürüten örgüt, parti ve çevreler içinde yer alan komünist kadrolar ile de ayrıca, Marksist-Leninist ilkeler temelinde işçi sınıfının öncü politik örgütlenmesini birlikte geliştirmek, güçlendirmek ve tarihsel misyonunu yerine getirmesi için gereken hazırlıkların gerçekleştirilmesi için aralıksız çaba sarfediyor. TKP, tüm bu görevleri eksiksiz olarak ve başarıyla yerine getirebilmek için, uğradığı hain likidasyon sonrasında yeniden örgütlenme sürecinde yeni parti kadrolarının yetiştirilmesi ve parti örgütlerinin olması gerektiği gibi kurulması amacıyla büyük bir özveri ile çalışıyor.

Burjuvazi, Ankara Katliamı’nda, aynen Suruç Katliamı’nda olduğu gibi, bu ülkenin en değerli evlatlarını katletti. Mensup oldukları siyasi oluşum hangisi olursa olsun, bu kayıplarımızın tümü devrimci sınıf mücadelesinin birer neferidirler. Her biri kendi alanlarında sevilen, sayılan, mücadelede örnek olan devrimci kişiliklerdi. Onların anılarını mücadele içinde yaşatmak, uğruna can verdikleri idealleri bu topraklarda gerçekleştirmek, onlara karşı olduğu kadar kendimize karşı da en önemli görevimizdir. Her bir arkadaşımız, yoldaşımız binler, onbinler tarafından uğurlandı. Onları uğurlayan o onbinleri, topladığımız zaman yüzbinleri, sınıf savaşımının aktif birer neferi düzeyine yükseltmek, her birinin kendi alanında örgütlü mücadeleye katılmasını sağlamak Ankara Katliamı’nın bize verdiği en önemli mesaj ve görev olmalıdır.