Erdoğan Birinci Turda Yenilmiştir. Sıra Onu Göndermekte. Yeni Görevlere Hazır Olmalıyız.

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 16 Mayıs 2023 Tarihli Açıklaması

Erdoğan Birinci Turda Yenilmiştir. Sıra Onu Göndermekte. Yeni Görevlere Hazır Olmalıyız.

14 Mayıs 2023 Pazar günü ülkemizde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde sonuçlar açıklanmaya devam ediliyor. Sonuçların açıklanması sırasında onbinlerce sandıkta yapılan itirazların açık bir nedeni var. Seçime hile karıştırılmıştır. Bu beklenen bir durumdu.

AKP-MHP faşist rejiminin hilesiz kazanması mümkün değildir. Hile ile ve devlet olanaklarını partisel amaçları için sonuna kadar kullanarak milletvekilliği seçimlerinde Meclis çoğunluğunu kazanmış gibi görünüyorlar. Ancak, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda seçilecek oy sayısını alamayarak birinci turda yenilmiştir, kaybetmiştir. Kazanmış olsaydı birinci turda almış olurdu.

Tüm bu yaşananların öncesinde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Anayasaya göre yasal değildir ve parlamento muhalefeti bu konuda gerekli tepkiyi oluşturmamıştır. Erdoğan’ın özünde aday olması dahi engellenmeliydi. Kendi imzaladığı diktatörlük kararnamesi ile YSK kararlarına itiraz yolunu kapatmış ve yasal itiraz olanakları ortadan kaldırılmışsa, muhalefetin yapması gereken sine-i millete dönerek halkların Erdoğan’ın adaylığını engellemesini sağlamaktı. Bu yapılmadı ve Erdoğan’ın çizdiği kurallar çerçevesinde mücadele kabul edildi. Asıl yenilgi budur.

CHP ve Millet İttifakı halklarımıza ihtiyaç duyduğu güveni vermiş olsaydı tüm hilelere rağmen Kılıçdaroğlu’nun ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Millet İttifakı partilerinin milletvekilliği seçimlerinde daha fazla oy alması mümkün olacaktı. Millet İttifakı’nın söylemleri ve seçim vaatleri halklarımızda özellikle ekonomik sorunların çözümü açısından yeterli inandırıcılığı sergilememiştir. Millet İttifakı partileri doğaları gereği kapitalizmin restorasyonu çerçevesinde vaatlerde bulunarak aslında hiçbir sorunu çözemeyeceklerini açıklamışlardır.

Halklarımızın duymak istedikleri özelleştirilen ve yağmalanan tüm kamu işletmelerinin toplumsallaştırılması, devletin eğitim, sağlık, emeklilik, işsizlik alanlarında sübvansiyon tedbirlerini uygulamaya sokması, enflasyonu durduracak inandırıcı tedbirleri açıklaması, işsizliği azaltması, istihdamı artırması, tarım ve hayvancılığı desteklemek yoluyla geliştirmesi, konut fiyatlarını ve kiralarını düşürmesi, toplu taşımanın sübvanse edilmesi gibi ekonomik tedbirlerdi. Bu konuda hiçbir söz sarf edilmemiştir. Anayasa’nın değiştirilmesi suretiyle Kürt halkının anayasal olarak eşit haklı bir düzeye getirileceğinden söz dahi edilmemiştir. Bu tür önlemlerin Millet İttfakı’ndan beklenmesi ne kadar olanaksız ise, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ise ana görevi bu tedbirleri bağlayıcı olarak ortaya koymaktır.

Ülkede faşist uygulamalar nedeniyle baskı, yasaklamalar ve sansürün kaldırılması yetersiz ele alınmış, yüz kızartıcı suçlar haricinde siyasi tutsakların tümünü kapsayan bir genel af ilan edilmesi Millet İttifakı’nın konu etmediği önemli bir konuydu. Belediyelere uygulanan tüm yasadışı kayyumların kaldırılacağı ilan edilmeliydi. Yapılmadı. Bu ülkeye demokrasi getireceğim demek yetmiyor. Nasıl getirileceğini burjuva demokratik anlamda dahi olsa ayrıntıları ile ve yaygın olarak ortaya koymak gerekir.

Kürdistan illerinde Kılıçdaroğlu’nun ortalama yüzde yetmişten fazla oy alması, Kürt halkının barış ve demokrasiye olan inancının ve ihtiyacının işaretidir. Kılıçdaroğlu ne kadar bu ihtiyaca uygun politikalar savunur konusu ise ayrı bir soru işaretidir. Fakat Kürt seçmen sorumluluğunu fazlasıyla yerine getirmiştir. Kılıçdaroğlu kendi oy deposu olarak gördüğü metropollerden daha fazla oyu Kürt illerinden almıştır. Şimdi Kılıçdaroğlu bu davranışa uygun sorumlulukla davranmalı ve politika yapmalıdır. İkinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Kürt halkının Anayasa çerçevesinde eşit haklar elde edeceği sözünü vermeli ve Belediyelerde uygulanan yasadışı kayyumların derhal kaldırılacağını ilan etmelidir.

YSK ve AA rejimin hizmetinde. Tarafsız olması gereken bu organlar rejimin kontrolünde ve safında. Onbinlerce sandıkta oylar yeniden sayılıyor ve ulaşılabilen hatalar düzeltiliyor. Sandık örgütlenmesinin eksik olduğu alanlar açısından bu hileleri düzeltmek mümkün değil. Açıklandığı kadarıyla oldukça fazla sandıkta bu durum geçerli ve faşist rejim partileri bu zaafı tespit edip kendi lehlerine kullanmış durumdalar.

Emek ve Özgürlük güçleri açısından sonuçlara bakıldığında gerçekçi olmak durumundayız. Hedeflediğimiz 100 vekil sayısına ulaşamadık. Bu hedef ideal olan idi. Ancak bugün değerlendirdiğimiz zaman geçen dönem ile aynı vekil sayısını çıkarmış olmamız bir başarı olarak değerlendirilmelidir. HDP’nin kapatılması tehdidi altında ve seçimlere kısa bir süre kala seçim partisinin değiştirilmesi her gücün başaramayacağı bir manevranın yerine getirilmesi oldu. Onbinlerce kadrosu, eski vekil, eş başkanları, belediye başkanları tutsak olan, yüzlerce yöneticisi ve binlerce kadrosu politik göçmen olarak yurt dışında bulunan bir hareketin elde ettiği bu sonuç koşullara göre önemli bir başarıdır. Durumu olduğundan kötü göstermek ve moral bozukluğu yaratmak yanlıştır.

Emek ve Özgürlük İttifakı tek liste ile seçime girebilseydi Yeşil Sol Parti ve Türkiye İşçi Partisi oylarında artış yaşanabilecekti. Son tahlilde mecliste vekil sayısı çok fazla bir önem taşımamaktadır, ancak meclis dışında yürütülen faaliyetlerin yansıması olduğunu da unutmamak gerekir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın önümüzdeki süreçlerde önemi artacaktır. EÖİ bizim görüşümüze göre toplumsal mücadelede etkin rol oynayacak bir Cephe niteliğinde örgütlenmeli, Meclislerini kurmalı ve kendi adıyla bir seçim partisi kurma konusunda tartışmalıdır. Emek ve Özgürlük Cephesi, Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri ile Kürt Özgürlük Hareketi güçlerinin birleşik mücadelesinin yasal platformu olarak toplumun içinde etkin ve devrimci alternatif bir güç durumuna gelmelidir.

Seçimler önemsiz değildir ancak ülkenin kaderini belirleyecek olan sınıf mücadelesi ve en geniş anlamıyla toplumsal mücadeledir. Yolsuzluğun, hırsızlığın, hile ve entrikaların bu kadar yaygınlaştığı, baskı, sansür ve zulmün etkin olduğu bir ülkede, devlet yöneticileri ahlaksız halleriyle hala yerlerinde durabiliyor, seçimlere katılabiliyor ise bunun önünü almak ancak işçi sınıfı ve Kürt halkı başta olmak üzere geniş halk yığınlarının mücadelesi ile mümkün olacaktır. Her devrimci kendini seçim atmosferi ve psikolojisinden kurtarmalı asli görevlerini yerine getirecek savaşıma odaklanmalıdır. Var olan çerçeveyi itiraz ederek dahi olsa kanıksamak, bu koşulları kabul etmek anlamına gelmektedir. Bizler ise her tür mücadele yöntemini değerlendirerek bu zulüm rejimine kökünden son vermek durumundayız.

Oy sandıklarında hileler düzeltilebildiği kadar düzeltildikten sonra eğer Cumhurbaşkanı adaylarından birinin 50+1 oranına ulaşamaması durumunda Cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilenecektir. Meclis’te faşist ittifakın çoğunluk olması düzeltmelerden sonra değişmezse bu şekliyle uygulanacaktır. İkinci turda taktiksel olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemek ve Erdoğan’ın seçilmesini engellemek kısa vadeli stratejik bir amaç olarak karşımıza çıkıyor. Bu başarıldığı taktirde ülkede devlet krizi içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Bir yanda tüm yetkilerle donanmış bir Cumhurbaşkanı ve onun Bakanlar Kabinesi, diğer yandan ise çoğunluğu faşist blokun elinde olan bir Meclis ile karşı karşıya kalacağız. Bu durum ülkede sınıf mücadelesini kızıştıracaktır. Çözümün Meclis’te olmadığı ortaya çıkacak ve toplumsal mücadele belirleyici düzeyde önem kazanacaktır. Partimizi bu koşullara yönelik politik açılımlar ile donatmak ve savaşım çizgimizi ona uygun geliştirmek için hazırlıklarımızı tamamlamak durumundayız. Erdoğan seçimleri kazandığı taktirde ülke daha karanlık ve derin bir faşist diktatörlük ortamına girecek, bu durumda da partimizin aynı şekilde savaşımına yön vermek durumundayız.

Emek ve Özgürlük güçlerinin daha etkin mücadelesini örmek, ülkenin geleceği konusunda devrimci alternatifi oluşturmak partimizin savaşım gücünü artırmak ile doğrudan ilintilidir. Tüm kadrolarımızı, örgütlerimizi, parti dostu çevremizi partimizin sesine kulak vermeye ve gelişen koşullara göre göreve hazır olmaya çağırıyoruz.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi

16 Mayıs 2023