Bir ülkede devrimci durumun oluşması bilindiği gibi nesnel ve öznel koşullara bağlıdır. Özetle; Nesnel olarak “yönetenlerin eskisi gibi yönetemez”, öznel olarak da “yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemez” duruma gelmeleri ve buna bağlı olarak ekonomik ve siyasi olarak bir “ulusal bunalım” koşullarının gündeme gelmesiyle, devrimci durumun olgunlaştığı koşullar ifade edilir.
Bu koşulları kapitalizm bir yandan kendisi yarattığı gibi, diğer yandan devrimin ordusunun oluşumu bu koşulların etkisinde oluşurken, işçi sınıfının politik örgütü, Komünist Partisi’nin öncü rolü belirleyici öneme sahiptir. Komünist Parti her koşulda mücadeleye önderlik etmeye hazır olmalıdır.
Bugün Türkiye’de olgunlaşmış bir devrimci durum yok. “Yönetilenler” din ve milliyetçi manipülasyonlar sonucunda yanıltılmış olarak burjuva hükümetine destek veriyorlar. “Yönetenler” iktidarlarını soygun, talan, baskı ve terör aracılığı ile sürdürüyorlar. Ancak bu toplumsal koşullar değişebilir. Sınıfsal dinamikler öyle ani gelişmeler yaşarlar ki, toplumsal koşullar bir anda alt üst olabilir.
7 Haziran seçimleri, daha özcesi, seçim kampanyası süreci, işçi sınıfının ve ezilen emekçi halkların aydınlatılması için önemli olanaklar sunuyor. Bu olanak komünistler tarafından titizlikle değerlendirilmelidir. Özellikle, metal, tekstil, sağlık ve maden iş kollarındaki örgütlü hareketlilik sendikal anlamda her siyasi görüşten işçileri kapsayan sendikal örgütlenmeler çerçevesinde yürümektedir. Sınıf hareketindeki eylemsel gelişme ile seçim sürecindeki siyasi kampanyaların birleştirilmesi önemli olanaklar sağlıyor.
Bu çerçeveden ele alındığında bugün emekten yana demokratik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi mücadelesi seçim sürecinde belirleyici rol oynuyor. Bu sorunlar, onyıllardır ulusal hakları elinden alınmış Kürt emekçileri için de geçerlidir. İşçi sınıfının talepleri ile ezilen Kürt halkının ulusal demokratik talepleri çakışıyor. Lenin, Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı adlı tezlerinde şöyle diyor; “… Demokrasi uğruna savaşımın, proletaryanın dikkatini, sosyalist devrimden başka yöne çekeceğini, ya da bu devrimi gözden gizleyeceğini, ikinci plana iteceğini v.b. sanmak büyük bir yanılgı olur. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi uygulamayan sosyalizm başarılı olamazsa, aynı şekilde, proletarya, demokrasi uğruna, bütün alanlarda tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamaz. …” V.İ.Lenin, Tüm Eserler, Almanca, Cilt 22, S. 144-159, Dietz Verlag, Berlin, 1960).
Türkiye Komünist Partisi’nin pusulası Marksizm-Leninizm’dir. Onun içindir ki, 7 Haziran seçimlerinde, işçi sınıfının, ezilen emekçi halkların istemlerini seslendiren, barış ve demokrasi mücadelesinde bir süreci ifade eden Halkların Demokratik Partisi’ni destekliyor. Barış ve demokrasi mücadelesini Sosyalizm mücadelesi ile bağlayacak komünist tavır tam da budur.