Zalim çarlık rejimi, Rusya’da halka kan kusturuyor, onu sefalete, yoksulluğa, savaşın getirdiği ölümlere ve siyasal esarete mahkum ediyordu. İşçi, köylü düşmanı bu rejim, 1917 Şubat’ında, Bolşevikler’in bile beklemediği bir anda ve hayal edilemeyecek kadar kolay ve çabuk yıkıldı. Oysa Lenin, devrimin patlak vermesinden haftalar önce, “kendi kuşağının devrimi göremeyebileceğini” söylemişti.
Tüm diğer büyük devrimler gibi, Şubat Devrimi de, emekçi yığınların doğrudan inisiyatifi ile gerçekleşti. Ne Bolşeviklerin ne de diğer sol grupların, başlangıçta Şubat Devrimi’nin gelişimi üzerinde belirleyici bir etkisi olmadı. Bolşevik önderlerin çoğu zindanlarda, yurt içinde ya da dışında sürgün durumundaydı. Tutuklamalar, sürgünler ve polis operasyonları nedeniyle güçsüz düşen illegal Bolşevik Parti’nin yerel komiteleriyle parti merkezi arasındaki iletişim, bu kadar hızla gelişen olaylara aynı hızla karşılık verebilecek bir durumda değildi.
Bu nedenle de partinin gerçek devrimci ruhu olan Lenin’in yurtdışından dönüşüne kadar, Bolşevik Parti içerisinde önemli bir kargaşa, kafa karışıklığı yaşanıyordu. Bolşeviklerin Petersburg Komitesi ile Parti Merkezi arasında ve hatta Petersburg’un kimi yerel komiteleri ile il komitesi arasında anlaşmazlıklar baş göstermişti.
Rusya’daki Bolşevikler arasında devrimin ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin en önemli ayrım noktaları, Geçici Hükümete karşı takınılacak tutum ve Menşevikler'le ilişkiler sorunları üzerinde odaklanıyordu. Örneğin, Petersburg’un en önemli sanayi bölgesi olan Viborg bölgesindeki Bolşevik parti örgütü, Geçici Hükümet'i tanımayarak 1 Mart’ta, “Petersburg Sovyeti’nin kendisini geçici devrim hükümeti ilan etmesi”ni talep eden bir bildiri yayınlamıştı. Bu yaklaşım, sürgünden dönüşünde Lenin’in açıklayacağı “Bütün İktidar Sovyetlere” belgisiyle örtüşüyordu.
Ne ki, Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler gibi, Bolşeviklerin Petersburg Komitesi de Geçici Hükümet’in desteklenmesinden yana tutum takınmıştı!
Son derece yaşamsal bir sorun hakkındaki tartışma, Stalin ve Kamenev gibi önderlerin 12 Mart’ta sürgünden dönmeleriyle netleşti. Fakat bu netleşme Geçici Hükümet lehine gerçekleşmişti! Stalin ve Kamenev’in yazı kuruluna girdikleri Bolşevik Pravda gazetesi, Geçici Hükümet’i destekleme ve üstelik bu desteği “şartlı destek”ten “tam desteğe” çevirme çizgisini izledi ve Bolşevikler arasında bu görüşün yayılmasına yol açtı. Dahası Kamenev, savaşa karşı tutum almayı ve savaştan çekilmeyi “ahmaklık” olarak nitelendiren yazılar kaleme aldı.
Lenin ise çok farklı düşünüyor ve bu uzlaşmacı çizgi ile asla bir arada olamayacağını belirtiyordu. Mart ayı içerisinde, henüz İsviçre’de sürgündeyken, beş ayrı mektup yazarak görüşlerini dile getirdi. 7 Mart tarihli ilk mektubunda, Geçici Hükümet'i, kapitalist büyük toprak sahiplerinin ve burjuvazinin emperyalist hükümeti olarak değerlendiriyor, onların zaten çoktandır ekonomik egemen sınıf olduğunu, 1914-17 arasında görülmemiş bir çabuklukla tüm yerel erk aygıtlarını ve Duma’yı ele geçirdiğini, bu burjuva sınıfın 1917 başlarında iktidara “hemen hemen tamamen” geçtiğini, Şubat Devrimi’yle birlikte ise, resmen erke geldiğini belirtiyordu.
Ama, “resmi olmayan, henüz gelişmesinin başlangıcında, görece güçsüz bir işçi hükümeti, asıl hükümet” de ortaya çıkmıştı. Bu hükümet, Petersburg İşçi Temsilcileri Sovyeti’ydi. Ne ki Sovyet, Geçici Hükümet'ini destekliyordu.
Lenin’in bu durumdan çıkardığı sonuç, “yanılgılar içindeki işçilerin kuyruğuna takılarak Geçici Hükümet'e “eleştirel destek vermek değil, işçilere hükümetin burjuva ve gerici doğasını ısrarla ve sabırla açıklamak gerektiği” idi.
Lenin, ona destek vermek “işçilere, proletarya, barış ve özgürlük davasına ihanet etmek demektir” diyordu. Görev, işçi hükümetinin, yani Sovyet’in, “işlev, önem ve gücünün pekişmesi, yaygınlaşması ve gelişmesi”ni sağlamaktı. Tek güvence, silahlanmış işçilerdi. Devrimin “birinci evresi”nden “ikinci evresi”ne geçiş dönemiydi sözkonusu olan. İşçiler kendi utkuları için hazırlanmalıydılar.
Mektup şu şekilde bitiyordu: “Proletarya, güncel geçiş döneminin özelliklerinden yararlanarak, önce demokratik cumhuriyetin fethine ve köylülerin büyük toprak sahipleri üzerindeki tam utkusuna, ardından da savaşta gücü tükenen halklara barış, ekmek ve özgürlük verecek tek şey olan sosyalizme yürüyebilir ve yürüyecektir de.”
Lenin’in mesajı çok açıktı. Ve bu nedenle de Stalin-Kamenev denetimindeki Pravda’da bu mektup sadece özet şeklinde yayınlandı.
Lenin, 2., 3. ve 4. mektuplarında bu hususların farklı boyutlarını ele aldı. 5. mektupta ise, işçi hükümetinin sovyet tarzında örgütlenmesi, burjuva devlet aygıtının parçalanması ve yerine silahlı halk milisinin geçirilmesi, büyük toprak mülkiyetine el konması için yoksul köylülüğün desteğinin kazanılması, üretimin kontrolünün ve önemli ürünlerin dağıtımının sağlanması, kırlarda tarım işçileri sovyetlerinin kurulması gereğinden söz ediyordu. Devlet erki, işçilerin ve yoksul köylülerin eline geçmeliydi. Bu tedbirler “bütünlükleri ve evrimleri içinde düşünülürse sosyalizme doğru bir geçişi” oluşturacaktı!
Ne ki, ilki hariç bu mektupların hiçbiri Stalin-Kamenev denetimindeki Pravda’da yayınlanmadı! Dahası, 1924’e kadar bu mektuplar basılmadı. Lenin’in düşünceleri parti örgütleri içinde bilinmiyordu. Parti örgütlerinin çoğu, Stalin-Kamenev’in Geçici Hükümeti destekleyen ve Menşevikler'le işbirliğini savunan çizgisinden yanaydılar.
Mart ayı sonunda Petersburg’da toplanan Bolşevikler'in Rusya Konferansı, Stalin-Kamenev’in başını çektiği çizgiyi onayladı: Geçici Hükümet desteklenecek ve Menşevikler'le işbirliğinin yolları aranacaktı! Lenin’in çizgisi, açıkça bir azınlık durumunda kalmıştı.
3 Nisan’da Rusya’ya ancak dönebilen Lenin, “bizim parlamenter bir cumhuriyete, burjuva demokrasisine ihtiyacımız yok “ diyordu. Gerekli olan sovyet hükümetiydi. 4 Nisan’daki Parti toplantısında ünlü Nisan Tezleri’ni okudu. Bu tezler özetle şöyleydi: 1) Savaşın sürdürülmesi politikasına hiçbir ödün verilemez, 2) Erki burjuvaziye vermiş olan devrimin birinci aşamasından, erki proletaryaya ve köylülüğün yoksul kesimlerine verecek olan ikinci aşamasına geçilmelidir, 3) Geçici hükümet hiçbir şekilde desteklenmemelidir, 4) Sovyetler, “mümkün olan biricik” devrimci hükümet olabilir, 5) Bir parlamenter cumhuriyet değil , komün tipinde bir devlet; işçiler, ücretliler ve köylü temsilcileri sovyetlerinin cumhuriyeti, 6) Büyük toprak sahiplerinin topraklarına el koyulması, bütün toprakların ulusallaştırılması, yoksul köylü sovyetlerinin denetimi, kolektif çiftlikler, 7) Bankaların tek bir banka halinde devletleştirilmesi, 8) Derhal sosyalizme girmek yani kapitalist işletmelere el koymak değil, işçi denetimi, 9) Partinin programını ve ismini değiştirmek, 10) Yeni bir Enternasyonal kurmak.
Bu tezler, apaçık bir biçimde gündeme bir proleter devrimi ve onun utkusuyla kurulacak komün tipi bir devleti sokuyordu. Bu nedenle de tezler, Bolşevikler arasında şaşkınlık yarattı. Tezler 7 Nisan'da Pravda’da yayınlanırken, yazı kurulu şu notu koyuyordu: “Lenin’in genel şeması burjuva demokratik devrimin tamamlandığı ve sosyalist bir devrime geçişi önerdiği için bizce kabul edilemez görünüyor.”
8 Nisan’da Bolşevikler'in en önemli örgütü olan Petersburg Parti Komitesi, tezleri 2’ye karşı 13 oyla reddetti! Lenin için en çetin savaşlardan biri başlamıştı.
9 Nisan’da ‘Erk İkiliği Üzerine’ adlı bir makale daha yayınladı. Bu makalede, erk ikiliği durumunu açıklıyor ve komün tipi devleti tanıtarak, sovyetlere dayalı bu tipte bir devletin gerekliliğini savunuyordu. Ardından 10 Nisan’da ‘Taktik Üzerine Mektuplar’ adlı bir broşür kaleme aldı. Bu broşür, Nisan Tezleri’ni teker teker ele alarak açıklıyor, bu tezlerec yönelik eleştirileri yanıtlıyordu. Nisan ayı sonunda gerçekleşecek Bolşevik Parti Konferansından hemen önce Lenin’in deyişiyle “platform taslağı olarak” kaleme alınan bu broşür de yayınlanamadı ya da yayınlanmadı! Konferans delegelerine ancak daktilo ile çoğaltılarak ulaştırılabildi.
Lenin görüşlerini parti çoğunluğuna kabul ettirebilmek için parti üyeleri arasında kıyasıya bir savaşa girişmişti. Nisan ayı sonunda toplanan 7. Tüm Rusya Bolşevik Konferansı, yine tartışmaların ve çetin bir mücadelenin sonucunda, Lenin’in Nisan Tezleri'nin ilk sekiz tanesini onayladı. Tezler, farklı düzeylerde onay görmüştü. Örneğin savaşı desteklememe tezi, 133 oy hakkına sahip delegeden yalnızca 7’sinin çekimser oyu dışında oybirliği ile kabul edilirken, sosyalist devrime hazırlanılması gerektiğine dair karar, 39 aleyhte, 8 çekimser oya karşılık 71 oyla ancak kabul edilebilmişti. Dahası Lenin’in son derece önem atfettiği, partinin isminin Komünist Parti olarak değiştirilmesi ve yeni bir Enternasyonal’in inşasına girişilmesi önerisi (9. ve 10. tezler), tek bir lehte oy alarak reddedildi. O tek oy da Lenin’in oyuydu.!
DEVRİMCİ ÖNDERLİĞİN ÖNEMİ
Lenin’in kurduğu parti, bir aydan uzun süren büyük bir savaşım sonucunda, en azından Rus Devrimi'nin acil görevleri hususunda Lenin’in çizgisine önemli bir çoğunlukla tekrar kazanılmış ve proleter devrim çizgisine oturtulmuştu. Ne ki, Lenin’in tüm ısrarlarına rağmen, partinin adının, programının değiştirilmesi ve Komünist Enternasyonal’in kurulmasına girişilmesi konusunda gösterilen zaaf hiç de küçümsenecek türden değildi. Nisan Tezleri’nin bu son iki maddesi birer ayrıntı olmanın sonsuz derecede ötesinde bir önem taşımaktaydı. Lenin, dünya savaşının her ülkede devrimlere gebe bir ortam yarattığını hissediyordu.
Sürgünden Rusya’ya geri dönüşünde trenden inerken yaptığı konuşmayı “Yaşasın sosyalist dünya devrimi” sloganı ile bitirmişti. Onun gibi, devrimlerin ancak sapasağlam bir devrimci partiyle gerçekleştirilebileceğine inanan bir devrimci açısından, yaklaşmakta olan sosyalist dünya devrimini muhakkak yeni bir Komünist Enternasyonal ile karşılamak gerekiyordu. Aksi takdirde, dünya devrimi olanağı heba edilecek ve bu durumda Rusya’da da bir proleter devrimin ayakta kalma şansı olmayacaktı.
Lenin’in öngörülerinin ne denli sağlam ve doğru olduğu birkaç yıl içinde tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. Avrupa’da devrimler patlak verdi ve hepsi de yenilgiyle sonuçlandı. Komünist Enternasyonal’in inşasına girilmekte çok geç kalınmıştı. Başta Alman devrimi olmak üzere, yenilen Avrupa devrimiyle birlikte Ekim 1917 devrimiyle kurulmuş olan işçi devleti de, büyük sıkıntılarla boğuşmaktan ve en sonunda bürokrasi tarafından boğazlanarak yok edilmekten kurtulamadı.
Lenin olmasaydı Rus devriminin kaderinin ne olacağı sorunu çok tartışılmıştır. Bu kısa özetten bile şu sonucu çıkarmak rahatlıkla olasıdır: Lenin olmasaydı, Bolşevikler Şubat Devrimi sınavından geçemeyeceklerdi! Lenin’in bizzat inşa ettiği Bolşevik Parti içinde enerjik bir çalışmayla yıllar içerisinde sağladığı ve her kritik aşamada yeniden tesis ettiği siyasi otorite olmasaydı, yolunu kaybetmiş bir şekilde Menşevizm'e doğru kaymaya başlayan Bolşevik Parti, Rus Devrimi'nin üstü kapalı, dar ve uzun geçitinde kaybolup giderdi. Lenin’in müdahalesi olmasaydı, Nisan Konferansı'nda rota düzeltilmez ve bu durumda Ekim Devrimi de olası olmaz, Rus Devrimi “Eski Bolşevikler'i” de yanına katarak Menşevizm'in uzun yıllara yayılan kapitalist gelişme perspektifine saplanıp kalırdı.
Devrimci durumlar, devrimci parti ve örgütlerin kararlarıyla ortaya çıkmazlar. Proleter yığınların, erki ele geçirme savaşı, devrimci partilerin emriyle başlatılamaz. Ne ki, bu temel gerçekten, devrimci partilerin, hatta ve hatta bu partilerin tek tek önderlerinin devrim süreçlerinde belirleyici bir etkisi olmadığı sonucu asla çıkartılmamalıdır.
Aksine, tüm sınıf savaşımları tarihinin çok acımasızca kanıtladığı gibi, devrimci partiler ve bu partilerin başında gerçekten devrimci, deneyimli, birikimli, kitlelerin nabzını tutabilen ve politik atmosferi ve güç dengelerini doğru okuyabilen bir önderler ekibi olmadan, proleter devrimler asla utkuyla sonuçlanamaz. Tarihin devrimci momentlerinde, gerçekten devrimci bir kurmayın, ve bu kurmaya bağlı disiplinli bir devrimciler ordusu olan devrimci bir partinin varlığı sıradan bir öznel etken olmanın çok ötesinde bir anlam ve önem taşır. Böyle bir kurmayın ve onun devrimci ordusunun varlığı devrimin zafere ulaşmasının en temel koşuludur. Onun yokluğu, devrim sürecinin başarıya ulaşamaması demektir. Günümüzün örgütsüzlük koşullarında, 1917 Şubat-Ekim sürecinden çıkan bu dersin altını tekrar tekrar çizmemiz gerekir.
Lenin’in tezlerinin hepsi stratejik tespitler olarak Rus Devrimi'yle tek tek doğrulandığını görüyoruz. Köylülüğün proletaryadan ve burjuvaziden bağımsız bir çizgisinin olamayacağı, dolayısıyla geri ülkelerde demokratik devrimin görevlerini ancak yoksul köylülerin desteğini kazanmış bir proletarya erkinin tam olarak çözebileceği ve zaferini ancak uluslararası arenada tamamlayarak garanti altına alabileceği doğrulanmıştır.
1917 Şubat Devrimi, partimiz TKP’nin yakın amacı olan, işçi sınıfının öncülüğünde, işçi-köylü bağlaşıklığı temelinde, halklarımızın birleşik güçlerinin gerçekleştireceği Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi'ne ışık tutuyor.