Türkiye Komünist Partisi yeni Program Taslağı partimizin niteliksel düzeyinin ideolojik ve politik alanda ifadesidir. Parti tarihimizde, her halde 1920 yılında onaylanan 1.Parti Programı’nın hazırlanmasında izlenen, tüm yoldaş ve parti örgütlerinin aktif katılımının sağlandığı tarzda sürdürülen bir tartışma yaşıyoruz. Bu tartışma süreci aynı zamanda tüm parti örgütü için ve yakın destekçi çevresi için bir araştırma ve öğrenme özelliği taşıyor. Böyle bir sürece partimizin kesinlikle ihtiyacı vardı. 1983 programından sonra partimizde yaşanan ideolojik deformasyonun aşılması, Marksist-Leninist ilkelerin hatırlanması, TKP’nin ülkenin bugününe ve geleceğine ilişkin rotasını belirlemesinde ihtiyaç duyulan bilimsel alt yapının yenilenmesi gerekiyordu. Düşününüz ki, 1983 sonrası parti hattını belirleyen yönetici kadroların hiç bir tanesi bugün parti içinde yoklar. Dahası, ezici çoğunluğu Marksizm-Leninizm’e sırtlarını dönmüş vaziyetteler. Bu bir günden öbür güne oluşacak bir olgu değildir. Bir süreçtir. Ve tam da bu süreç 1983 yılından sonra partimizin tüm ideolojik-politik yönelimine olumsuz yönde etkilerde bulunmuştur.
Likidasyon sadece örgütsel anlamda parti örgütünün dağıtılması, yok edilmesi anlamına gelmemektedir. Her örgütsel olumlu ya da olumsuz örgütsel sürecin ideolojik ve politik arka planı vardır. Ayrıca, örgütün likide olması pratikte de yaşadığımız gibi, kadroların da likide olmasını beraberinde getirmiştir. Likidasyon kavramı bu durumu açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Daha iyi açıklamak için, örgütün ve kadroların ‘atomize’ olmasından söz ediyoruz. Bu tahribatı aşmak kolay değildir ve olmadı da.
Bu likidasyonu aşmak ve atomize olma halinden çıkış için ilk aşamada gereken ideolojik-politik netliğin tekrar sağlanması gereği idi. Uzun ön çalışmalar, konsültasyonlar, kardeş partiler ile görüşmeler, tartışmalar sonucunda ortaya bugün üzerinde tartıştığımız Program Taslağı çıktı. Bu da yeterli sayılmadı, bu program taslağı yaklaşık üç yıldır tartışılıyor ve geliştiriliyor. Önümüzdeki dönemde bu taslak, tüzüğümüzün ön gördüğü organlar tarafından onaylansa dahi bu programın daha da geliştirilmesi çalışması sonuçlanmayacak. Program Taslağı’nın kimi konularının daha da mükemmelleştirilmesi gerekecek. Ancak bu sadece bizim tek başımıza sonuçlandırabileceğimiz bir çalışma değildir. Uluslararası Komünist Hareket’in bileşenleri kardeş partilerin de aynı doğrultuda yürüttükleri çalışmalar, karşılıklı etkileşimimiz, yapılan ikili görüşmeler, ortak çalışma grupları, bizim de programımızı geliştirmemiz için önemli katkılar sağlıyor.
Dolayısıyla, program tartışması, tüm parti örgütü için çok somut bir eğitim ve gelişim özelliğini de içinde barındırıyor. 1920 programına atıfta bulunmamız, o dönemdeki dinamiklerin ve yaklaşım biçiminin bugünkü program tartışmasında yaratılmış olmasından kaynaklanıyor. Gerçek bir tartışma süreci yaşıyoruz.
Bunun sonucunda hiç bir mükemmellik iddiası taşımamakla beraber, ülkemizin tüm sorunlarına sadece eleştirel yaklaşan değil, alternatifler de üreten bir program taslağı ortaya çıkmıştır. Bu programı okuyan işçi ve emekçiler, dost veya düşman, komünistlerin, TKP’nin Türkiye için ön gördüğü çıkış yolunu ve Sosyalist bir Türkiye’nin nasıl şekilleneceğini programatik olarak görebileceklerdir. Bu önemlidir. Kısacası TKP Program Taslağı sadece olması gerektiği için, tabiri yerinde ise “adet yerini bulsun” düşüncesi ile değil, Türkiye işçi sınıfına ve emekçi halklarına bir çıkış yolu göstermek açısından niteliksel önem taşımaktadır. Program taslağı bu özelliğe ve niteliğe sahiptir.
Bu niteliği, niceliğe yükseltmek tüm parti örgütleri ve kadroların emek yoğun, fedakar, örgütçü çalışmaları ile mümkün olacaktır. Bu ne demektir? En sade anlatımıyla, programatik görüşlerimizin ve bu programatik görüşlere koşut olarak geliştirilen parti politikalarının öncelikle örgütlü komünist faaliyete katılmak gereksinimi duyan devrimci, sosyalist ve komünizan kadrolara götürülmesidir. Bu kadroların önce parti programı ve politikaları doğrultusunda düşünsel olarak kazanılması ardından da parti saflarına kazanılmalarıdır. Parti saflarına kazanılmaları için, teorik, ideolojik ve politik netliğin dışında, bu netliğin yaşamla olan bağının da kurulmuş olması gerekiyor. Yani, bu kadro adaylarının bir işyerinde veya yerleşim biriminde, etraflarında belirli sayıda işçi ve emekçiyi, veya genci ve kadını etkiler durumda, onları yönlendirir durumda olmaları gerekiyor. Sadece doğruları sözde savunmak değil, pratik yaşamda da onun etkilerinin somut olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Çalıştığı veya yaşadığı alanda hiç bir bireyi hareket ettiremeyen, bir çalışmaya yönlendiremeyen, gerektiğinde bir eyleme taşıyamayan bir unsur, ne kadar bilgili ve becerili olduğunu iddia etse de, bunun yaşamda karşılığı yoktur. Lafazanlık ve kimlik yaratmanın ötesinde hiç bir anlamı olmayacaktır.
Parti tüzüğü, üyeliği tarif ederken, “Partinin program ve tüzüğünü kabul eden, partinin temel örgütlerinden birinde çalışan, parti kararlarına uyan, üyelik ödentilerini düzgün ödeyen herkes TKP’ye üye olabilir ” der. Partinin temel örgütleri partinin hücreleridir. Konspiratif koşullarda en fazla üç üyeden oluşurlar. Ve bu üç üye, temel örgüt toplantısı yaptığı zaman somut konuları ele alır. Partinin genel politik hattının sadece hazmedilmesi değil, onun yığınlar içinde parti çalışmasında yaşama geçirilmesini öngörür. Yani, her üyenin somut bir çalışma alanı ve ilişkilendiği çevre vardır. Bu çevresi içinde de parti politikaları doğrultusunda çalışma yapar. Yaptığı çalışmalar parti temel örgüt toplantılarında değerlendirilir. Partimizin fabrikalarda, işyerlerinde, mahalle ve semtlerde örgütlenmesi, parti politikalarımızın sınıfa ve yığınlara ulaştırılması bu yolla gerçekleşir. Parti temel örgütleri, partimizin sınıf içindeki hücreleridir. Sınıfın nabzını tutar, kendi sorunları temelinde onların örgütlenmesine, yığın hareketlerinin gelişmesine öncülük eder. Bu amaçla, sendikalar, dernekler, yerel oluşumlar içinde çalışır, sınıfın ekonomik bilincini siyasal sınıfsal bilince yükseltmek için programlı çalışma yürütür. Bu çalışmalarda parti yayınlarından yararlanır.
Parti yayınlarının, gazete ve dergilerin sadece anonim olarak satılması yeterli değildir. Kuşkusuz ki genel militan satışların yararı vardır, ancak parti yayınları parti kadrolarının temel örgüt çalışmalarının bir ürünü olarak planlı, programlı, hedefli ve değerlendirilerek ulaştırılması gerçek komünist çalışma tarzının ifadesidir. Bu şekilde, yayınlara yığınların nabzı da aktarılabilinir ve bizzat okuyucu çevrelerinin gazeteleri içerik olarak şekillendirmesi sağlanır. Komünist basın böyle karşılıklı bir iletişim ile gelişir ve partinin sınıf ve yığınlar içinde kök salmasını sağlar.
Partinin temel örgütlerini, parti organları ve parti kollektifleri ile karıştırmamak gerekir. Görevi ne olursa olsun, hangi organ veya kollektifte görev yapıyorsa yapsın, her parti üyesinin üyesi olduğu bir parti temel örgütü olmalıdır. Yöneticilik veya farklı görevlerde olan yoldaşlar, görev süresi boyunca da üyesi olduğu temel parti örgütünün çalışmalarına katılmak zorundadır. Görev süresi bitiminde de yoldaşların çalışmalarını sürdürecekleri yer temel parti örgütüdür.
Bu nitelikte örgütlenmiş, Leninci parti üyesi kadrolar teorik, ideolojik, politik ve örgütsel niteliğin niceliğe dönüşmesini sağlayabilirler. Niteliğin niceliğe dönüşmesi bu anlamda doğal bir sonuçtur. Eğer, nitelik niceliğe dönüşmüyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir. Sorgulanmalı ve müdahale edilip düzeltilmelidir. Parti örgütünün tümü bu denli canlı bir organizmadır. İnsan vücudu gibi tek tek hücrelerden oluşur, kalbi ve beyni vardır. Herhangi bir organında aksaklık varsa ve bu organın diğer organlar ile ilişkisinde sorun varsa, bu sorun zamanla bütün vücuda, tüm parti örgütüne yansır. Buradan şöyle bir sonuç da çıkartabiliriz. Hücreleri ölen bir insan vücudu nasıl ki yaşayamazsa, parti temel örgütleri düzenli ve doğru çalışmayan bir parti de yaşayamaz, gelişemez, tarihsel misyonunu yerine getiremez.
Demek ki, niteliği niceliğe dönüştürmek hedefinden söz ediyorsak, öncelikle parti temel örgütlerinin düzenli çalışması, eğitimi, gelişimi ve faaliyetlerinden söz ediyoruz demektir. Beyin ile en küçük hücreler dahil tüm parti organizması uyumlu ve karşılıklı etkileşim içinde çalıştırılamazsa yapılan çalışmalar, harcanan emek ve zaman sonuç getirmez.
Bir diğer benzetme yapmak gerekirse, o da partiyi sınıfın tümünün beyni olarak farzedelim. Partinin sinir sistemi ve kan damarlarını ise sınıfın ve toplumun içine dağılan organlar, örgütler, kollektifler olarak görelim. Eğer parti bir semtte veya bir fabrikada örgütleniyorsa, o alanın tüm oluşumlarına nüfuz etmek zorundadır. Örneğin bir mahallede varolan tüm toplumsal örgütlenmelerin içinde ne olup bittiğini izlemek durumundadır. Antenleri çok güçlü olmalıdır. Orada yaşayan her ferdi ilgilendiren tüm konular ve gelişmeler parti örgütünün de gündemi olmalıdır. Fabrikalarda sendikalar, hemşehri grupları, üniteler, semtlerde, mahalleler, sokaklar, kahveler, parti temsilcilikleri, dernekler, okullar, camiiler. Bu birimlerin tümü o alandaki ilgili parti örgütü veya örgütlerinin, varsa yönetici organının dikkatinde olmalıdır. Parti örgütü kendi alanına hakim olduğu düzeyde yerele yönelik politika geliştirebilir, uygulayabilir ve partinin genel politikası doğrultusunda faaliyet yürütebilir.
‘Kadri Erol Yoldaş Komünist Hamlesi’ doğrultusunda bölgelerde çalışma yürüten kadro ve örgütlerimiz bu doğrultuda faaliyetlerini gözden geçiriyorlar, eksikliklerini tamamlıyorlar, varsa yanlışlarından arınıyorlar. Başarıyla sonuçlanacak bir program tartışması salt kuru bir tartışma değil, yaşamla bağının kurulması sonucu, temel örgütlerin ve dolayısıyla tüm parti örgütünün saat gibi çalışması ile mümkün olacaktır. Yaşadığımız pratik, bu çalışmanın doğru uygulandığı alanlarda nasıl sonuç alıcı olduğunu, eksikliklerin olduğu alanlarda ise nasıl aksamalar yarattığını bize göstermektedir. Komünist hamlemizin ortasında yapacağımız ara değerlendirmeler, önümüzdeki kalan dönemde eksikliklerimizi gidermek için bir vesile olacaktır.