Ağır sağlık sorunlarına rağmen halklarımızın “barış elçiliği” görevini üstlenmeyi kabul eden Sırrı Süreyya Önder yoldaşımızın vefatının derin üzüntüsü içindeyiz. Komünist şairimiz “dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını” demiştir ama yastayız, onun kaybının doldurulamaz boşluğunu hissediyoruz. Canını hiçe sayıp barış için somut sonuçlar almak için mücadele kararlılığını asla unutmayacağız.
Sırrı Süreyya yoldaşın cenaze töreni yürüttüğü mücadeleye layık bir nitelikte gerçekleşmiştir. Devrimci ve demokrat kitlelerin, sosyalistlerin, komünistlerin Taksim 1 Mayıs alanını ve İstanbul’un bulvarlarını nasıl zapt edebilecekleri dost ve düşmanın gözleri önünde ortaya konmuştur. Yığınların karalılığı ve mücadele azmi karşısında hiçbir barikat direnç gösteremez.
Sırrı Süreyya, kendi sözleri ile “kindarlığı yüreğine yük sayan” bir yoldaştı. Ama bu milyonlarca insanı yoksulluk içinde sömüren ve ezen bu sistemin sahiplerine karşı öfkesine helal getirmedi. Gençlik yıllarından itibaren yeteneklerini, halkların mutlu, refah bir hayat sürmesi için seferber etti. Barış mücadelesinde, Gezi Direnişinde, Özyönetim Direnişlerinde, gençlerin eylemlerinde militan bir duruş sergiledi. Farklı dönemlerde üç defa zindanlarda yattı. En son tutsaklığı 2013 sözde barış sürecinde üstlendiği rol ile ilgili terör propagandası yapmak ve terör örgütü üyeliği nedeniyleydi. Neki, aynı devlet O’nu 2024 sürecinde tekrar sürecin yürütülmesinde taraf olarak dahil olmasını kabullendi. 2013 ile 2025 arasında yaşanan bu süreç dahi devlet tarafından sergilenen komedinin ve tutarsızlığın kanıtıdır. Sırrı Süreyya yoldaş ise bunun bilincinde olarak siyasal rolünü yerine getirdi.
Kürt ulusal sorunun demokratik çözümü için verilen barış mücadelesine yürekten bağlılığı, savaşın başta Kürt halkı olmak üzere bütün halklarımızın yüreğinde açtığı acıları derinden hissetmesi, kavramasının sonucudur. “Hele bakalım ne olacak” diyerek halkların barış talebi karşısında izleyicilikle yetinenlerin, bir de üstüne “bu iktidarla barış mı olur?” diyecek kadar körleşenlerin varlığı koşullarında Sırrı Süreyya yoldaş, nevi şahsına münhasır üslubuyla, umutla ve gülümseyerek barış mücadelesinde sebat etmiştir. Bunu gençliğinden beri benimsediği sosyalist dünya görüşünün de bir gereği olarak kabul etmiştir. Sırrı Süreyya yoldaşın siyasete taraflı ama gerçekçi bakışı materyalist ve diyalektik felsefeyi içselleştirmiş, onu bir yaşam tarzı haline getirmiş bir Marksist-Leninist’in duruşudur. Marksizm Leninizm’i kitabi olarak yorumlayanların, Rusya, Çin, Vietnam ve Küba’da sosyalist devrimlerin nasıl gerçekleştiğinden bihaber olanların Sırrı Süreyya yoldaşın ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin politik stratejilerini anlamaları mümkün değildir.
O’nun kaybı elbette sosyalizm mücadelesi için büyük kayıp olmuştur. Kimi zaman bir meddah, kimi zaman bir derviş ama her zaman bir militan olarak barış, demokrasi ve sosyalizm için mücadele etmiştir. O’nun vasiyeti elbette neferi olduğu mücadelenin sürdürülmesidir. Ortadoğu’nun en önemli toplumsal ve sınıfsal sorunu Kürt ulusal sorununun “barış ve demokratik toplum” çerçevesi içinde çözülmesi için mücadele her türlü görevin üzerindedir. Yüz yıldır savaş, işgal, katliam çemberi içinde acı çeken bölge halklarımızın kaderi bu mücadelenin başarısına bağlıdır. Barış mücadelesini, hala devlet nezdinde iktidar ile sürdürülen görüşmelerle sınırlı bir olay gibi görmek, kendi üzerimize düşenleri görmemek büyük bir gaflettir. Barış, egemenlerin değil, ezilenlerin, savaşın ve sömürünün mağduru halkların, işçi sınıfının talebidir, onların mücadelesinin bir parçasıdır. Kürt ulusal sorununun adil, demokratik ve barışçıl çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşmesi ve sosyalizme yönelmesi arasındaki diyalektik bağ Sırrı Süreyya yoldaşın pratik politik faaliyetlerinin temelini oluşturuyordu.
Sırrı Süreyya yoldaşımıza sözümüz, bu mücadeleyi bütün gücümüzle kararlılıkla sürdürmektir. Savaş politikaları ile halklarımızın kaderini acı ve kan ile yazmak isteyenlere karşı barış, demokrasi ve mücadelesini yükselteceğiz.
Başta ailesi olmak üzere tüm dost ve yoldaşlarının acılarını paylaşıyoruz.
Anısı ve mücadelesine saygıyla…
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
5 Mayıs 2025