Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı (5)

Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı (5)

Türkiye Komünist Partisi Program Taslağ

VII. SOSYALİST DEVRİM SÜRECİ

Sosyalist Devrim Süreci, bugünden ve önceden hesap edilemeyecek toplumsal dinamiklere bağlı gelişir. Türkiye Komünist Partisinin stratejik amacı Sosyalist Devrimi gerçekleştirip Proletarya İktidarını kurmaktır.

Öznel ve nesnel koşullar bir devrimci duruma uygun olduğunda bu hedefin önünde bir engel olmayacaktır. Bu toplumsal koşullar oluştuğunda, sonucu, başta işçi sınıfının politik öncüsü, Türkiye Komünist Partisi olmak üzere, tüm devrimci güçlerin mücadelesi belirleyecektir. Kapitalizmin krizine rağmen egemen sınıflar neo-liberal ekonomik politikalar ve milliyetçi-dinsel söylemler ile işçi sınıfını ve emekçi halkları devrimci bir ayaklanmaya karşı kontrol altında tutuyorlar. Egemen sınıflar henüz yönetemez duruma gelmiş değillerdir. Bu süreci hızlandıracak olan işçi sınıfının politik örgütlenmesi, sendikal hareketin durumu, devrimci güçler arasındaki ideolojik belirsizlik de öznel faktörün yetersizliğini gösteriyor. Dolayısıyla, ezilen ve sömürülen kesimler de eskisi gibi yönetilmek istememe düzeyine gelmiş değillerdir. Nesnel faktörün olgunlaşması, öngörülemeyecek nitelikte birden bire de gelişebilir. Türkiyedeki ekonomi ve politik yapı, egemen güçlerin kendi içlerindeki çelişkiler, her an, her gelişmeye gebe bir ortam sunuyor. Ne ki, öznel faktörün de eksikliklerini gidermesi ve mücadeleler içinde üstlenmesi gereken görevlere hazır hale gelmesi gerekiyor. 12 Eylül 1980 askersel faşist darbesi ve ardından yaşanan faşist diktatörlük süreci, daha sonra ise “demokrasi” maskesi altında faşizan yöntem ve uygulamaların devam etmesi, devrimci güçlere, işçi sınıfının politik ve sendikal örgütlenmesine ciddi zararlar vermiştir. Aynı dönemde Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketi’nin ise 1984 yılından itibaren silahlı mücadelesi ile sınıf savaşımında farklı bir gelişme yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürdistan topraklarında uyguladığı baskı, terör ve katliamlar sonucunda milyonlarca yoksul Kürt emekçisi ve köylüsü Türkiye’nin her iline, özellikle de metropollere göç etmek zorunda kalmıştır. Göç eden milyonların ezici çoğunluğu proleterleşmiştir. Kürt Ulusal Sorunu’nun çözümü doğrultusunda aktif mücadele içinde olan bu kitle, aynı zamanda Sosyalist Devrim Süreci’nin önemli bir bileşeni olabilir.

rt işçi ve emekçileri bugün sınıf savaşımında, nesnel olarak, en aktif, dinamik ve kararlı kitleyi oluşturmaktadırlar. Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketi’nin savaşımı sonucunda, Türk ve diğer uluslara mensup halklar da Kürt Ulusal Sorunu’nun çözümü konusunda olumlu konum alır hale gelmişler ve bu hareketle dayanışma içine girmişlerdir.

“… Emperyalizm çağında ulusal baskının güçlenmesi, sosyal-demokratların (komünistlerin ç.n.) ulusların ayrılma özgürlüğü için burjuvazinin dediği gibi ütopik mücadeleden vazgeçmesini değil, bilakis tam tersi, bu zeminde de oluşan bütün çatışmalardan burjuvaziye karşı kitle eylemleri ve devrimci mücadelelere vesile olarak daha fazla yararlanmasını zorunlu kılar…” (Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı - Tezler - V.İ.Lenin, Tüm Eserler, Almanca, Cilt 22, S. 144-159, Dietz Verlag, Berlin, 1960)

Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketi’nin Sosyalizm anlayışı Marksçı-Leninci Sosyalizm anlayışından farklılıklar göstermektedir, hatta bir Ulusal Kurtuluş Hareketi olma özelliğinin tüm niteliklerini taşıyan bu Hareket, içinde değişik sınıf ve katmanlardan güçleri de birleştirmektedir. Bu da doğal olandır. Öte yandan, hareketin nüvesini oluşturan politik örgütlenmenin temel çekirdeğinin, Marksçı-Leninci bilime uzak olmadığını tespit edebiliriz. Belirleyici olan da bu saptamadır.

Bu gerçeklerden yola çıkarak, Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketinin politik bir güç olarak, Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi hedefinde, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin en önemli bağlaşıklığı olduğunu saptıyoruz.

Sınıfsal anlamda ele alındığında da, işçi sınıfının bağlaşıkları, köylülüğün önemli bir bölümünü oluşturan topraksız ve az topraklı yoksul köylüler ile küçük burjuvazidir.

Küçük Burjuvazi içinde yaygınlaşan, ancak işçi sınıfı saflarında da önümüzdeki dönemde etkisi artacak olan “Anti-Kapitalist Müslümanlar”, Devrimci Müslümanlar” dini hassasiyetlere sahip, anti-emperyalist, anti-kapitalist kitleyi oluşturmaktadırlar. Nüfusunun yüzde doksanından fazlası Müslüman olan bir ülkede dini hassasiyetleri olan işçi ve emekçi kitleleri burjuvazi ve onun partilerinin etkisinden kurtarmak ciddi önem arzetmektedir.

Küçük burjuvazi ve işçi sınıfı içinde belirli bir etkinliği olan Kemalizmin etkisinde, ama kaba milliyetçi, ulusalcı çizgiye mesafeli devrimci-demokratik bir kesim vardır. Devrimci-Demokratik Kemalistler, Kemalizmin doksan yıllık anti-demokratik, kafatasçı, diktatoryal ve emperyalizm ile işbirlikçi niteliklerinden uzak, işçi sınıfı ve yoksul emekçi halklara yakın duruyorlar. Mustafa Kemal’in sözde devrimci ve ulusal kurtuluşçu niteliklerini, olumsuz yanlarından arındırarak savunuyorlar. Kürt Ulusal Sorunu’nun çözümü konusunda olumlu çizgide yer alıyorlar, anti-komünist değiller. Burada kesinlikle parti olarak CHP’den söz edilmemektedir. Kemalizmin etkisinde olan devrimci-demokratik kitle söz konusudur. 1968 Devrimci Gençlik Hareketi kökenli olup 1970’lerde yığınsal etkisi olan bir dizi devrimci siyasi grup ve oluşum bu kategoride ele alınmalıdır.

Türkiyeli ve Kürdistanlı Alevi toplumun sınıf savaşımında önemli bir yeri vardır. Özellikle Türkiyeli Aleviler arasında anlaşılması zor bir Kemalizm etkisi mevcuttur. 1923’de Cumhuriyetin kurulması ile beraber toplumsal konumları daha da kötüleşen, siyasi, kültürel ve dinsel anlamda ötekileştirilen, katliamlara, terör ve baskıya maruz kalan bir toplumdur. Bu gerçeklere rağmen, Alevi toplumunun statükocu, Kemalist doktrinin önemli bir destekçisi olması, nesnel olarak kendi konumlarına aykırıdır. Dersim Katliamı, Seyit Rıza cinayeti, Maraş, Çorum, Sivas katliamları ile henüz hesaplaşılmamışken, dinsel, kültürel olarak nüfusun yüzde yirmi beşine yakın bir toplum, Sünni-İslam tarafından baskı altında tutulurken, Alevi Toplumun sınıf mücadelesine yaklaşımı farklı olmalıdır. Devrimci-demokratik gelenekleri ile Alevi Toplumu, Sosyalist Devrim Sürecinin nesnel, doğal bileşenidir. ABD ve AB merkezli strateji ve düşünce kuruluşlarının Alevi Demokratik Hareketi’nin üzerindeki etkisi kırılmalı, Alevi Devrimci-Demokratik Hareketi, toplumsal, siyasi ve kültürel eşit haklarını elde etme mücadelesinde, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin bağlaşığı olarak rol üstlenmelidir.

Ülkemizde, son yıllarda Kentsel dönüşüm, Hidroelektrik Santraller-HES’ler, siyanürlü altın madenleri ve benzeri çevre sorunları konusunda duyarlı, Demokratik Çevre Hareketi olarak nitelenen ciddi bir kitle hareketi oluşmuştur. Kentsel dönüşüm karşıtı hareketler metropollerde gelişmekle birlikte, HES’ler, nükleer santraller, siyanürlü altın madenleri konusundaki örgütlenmeler kırsal kesimlerde yürütülmektedir. Tüm bu çevre hareketlerinin ortak özelliği, değişik sınıf ve katmanlardan, politik görüşlerden insanları tek bir amaç çevresinde birleştirmesi, egemen sınıflara muhalif bir karaktere sahip olması ve hükümetle, devletle karşı karşıya getirmesidir.

Verili koşullardan ve ülke gerçeklerinden yola çıkarak, Sosyalist Devrim Süreci’nde söz konusu politik ve sınıfsal bağlaşıklar ile Sosyalist Devrimin öznesinin hazırlanması ve Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi’nin öznel olarak güçleneceği bir süreç yaşanması öngörülmelidir. Devrimin ordusu bu şekilde yaratılacaktır. Bu süreç, işçi sınıfı ve emekçi yığınların, diğer bağlaşıkları ile birlikte, devrimci demokratik istemler temelinde örgütleneceği ve mücadeleyi yükseltecekleri bir süreç olacaktır. Marksçı-Leninci anlamda Sosyalist Devrimi amaçlamayan, ancak sınıfsal ve politik olarak kapitalizme, emperyalizme, yerli işbirlikçi oligarşiye karşı mücadelede bir arada olunabilecek güçler ile bağlaşıklık ve mücadele birliği içinde Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi gerçekleştirilebilir. Komünistler için Sosyalist Devrimin hazırlığı olacak olan, diğer güçlerin de bu mücadele sürecinde Sosyalist Devrim hedefine kazanılmasının mümkün olacağı bu süreç sosyalist devrimin ordusunun oluşturulmasında önemli bir yer tutar.

“… Demokrasi uğruna savaşımın, proletaryanın dikkatini, sosyalist devrimden başka yöne çekeceğini, ya da bu devrimi gözden gizleyeceğini, ikinci plana iteceğini v.b. sanmak büyük bir yanılgı olur. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi uygulamayan sosyalizm başarılı olamazsa, aynı şekilde, proletarya, demokrasi uğruna, bütün alanlarda tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamaz. …” (Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı - Tezler - V.İ.Lenin, Tüm Eserler, Almanca, Cilt 22, S. 144-159, Dietz Verlag, Berlin, 1960)

Temel olarak Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi’nin Devrimci Güç’lerinin taşıyıcısı olacağı; Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketinin, Devrimci-Demokratik Alevi Hareketinin, Anti-Kapitalist, Devrimci Müslümanların, Demokratik Çevre Hareketlerinin ve Devrimci-Demokrat Kemalist güçlerin birlikteliği ile bu süreç geliştirilebilecektir.

Türkiye Komünist Partisi, tümü TKP kökenli olan, 1971 öncesi ve sonrası, Türkiye İşçi Partisi - TİP kökenli örgütlenmeleri, 1968 sonrası TİP’den ayrışarak gelişen örgütlenmeler olan, THKO, TKP-ML / TİKKO ve THKP-C geleneğinden gelen siyasi hareketleri, parti ve cepheleri, Kürt Özgürlük ve Ulusal Demokratik Hareketinin politik örgütü Kürdistan İşçi Partisi - PKKyi, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin, Devrim Cephesinin, partimiz TKP ile birlikte, temel politik bileşenleri olarak nitelendirmektedir. Böylece 1950’li yıllardan itibaren gelişen ayrışma ve bölünme süreci, Cephe örgütlenmesi içerisinde tekrar birliktelik sağlanması yoluyla sonlandırılma sürecine girecektir.

İşçi Sınıfı Hareketinin politik öncülüğünün yeteneği ve gücü, bu sürecin Sosyalist Devrim ile tamamlanmasının teminatı olacaktır. İşçi sınıfı, yoksul köylülük ve küçük burjuvazinin önemli bir kesimi ile devrimci sürecin kesintisiz yürütülmesinde ve gelişmesinde belirleyici rol oynayacaktır.

Anti-Emperyalist Demokratik Halk Devrimi, reformlarla yetinen, kapitalizmin çerçevesine sıkışıp kalan bir süreç değildir, anti-kapitalist bir içeriğe sahiptir. İşçi sınıfının devrimci ayaklanması öncülüğünde Devrimci Halk Savaşı’nın ilk sonuç alıcı aşaması olacaktır. Bu aşama, burjuva iktidarının çözülmesi, emperyalizme bağımlı ekonomik ve politik yapının sarsılması, ulusal kaynaklara dayalı sanayii ve üretimin geliştirilmesi, ulusal sorunun çözümü konusunda ilk somut sonuçların elde edileceği bir süreçtir.

Türkiye Komünist Partisi, Sosyalist Devrim Süreci’nin bütününde, bugün kapitalizm koşullarında da, olası mücadele süreçlerinde de, temel ajitasyon ve propagandasını Sosyalizmin propagandası üzerine kurmaktadır. Günlük politik mücadelelerde de, ekonomik-demokratik mücadelelerde de, komünistler sosyalist toplum düzeninin işçi sınıfımız ve emekçi halklarımıza sağlayacağı kazanımları propaganda eder, burjuva sınıfının karakterini anlatırlar. Kısmi kazanımların ve reformların, burjuva iktidarına son vermeden sonuç alıcı olamayacağı konusunda sınıfı aydınlatırlar.

Burjuvazi, iktidarını hiç bir koşulda kendi isteği ile terk etmeyecektir. Burjuva iktidarının işçi sınıfı ve bağlaşıkları tarafından, işçi sınıfının öncülüğünde yıkılması ve yerine Proletarya Diktatörlüğünün kurulması mücadelesi her tür savaşım biçimlerine hazır politik bir mücadele ordusu gerektirir. Sonucu, kitleleri kucaklayan bir Devrimci Halk Savaşı belirleyecektir. Burjuvazi, işçi sınıfının ve devrimci güçlerin içine bozguncu, inkarcı, sağ ve “sol” revizyonist, liberal, güçlerini yerleştirerek, devrim sürecini bozguna uğratmak, ömrünü uzatmaya çalışacaktır. Bu sebeple işçi sınıfının devrimci politik güçlerinin bir görevi de taviz vermeden “sol” maskeli bozguncu akımlara karşı ideolojik, politik ve örgütsel olarak savaşmaktır. Bu görev, sınıf savaşımının bir ögesi olarak hiç bir zaman ihmal edilmemesi gereken, ertelenemez bir görevdir.

VIII. SONUÇ: TEMEL AMAÇ; KOMÜNİST TOPLUM DÜZENİ !

Sosyalist Toplum Düzeni’ni kurmak ve gelişmiş Sosyalizmden temel ilkesi herkesten yeteneğine, herkese ihtiyacına göre” olan sınıfsız, Komünist Toplum Düzenine geçmek Türkiye Komünist Partisinin temel amacıdır.

Sosyalizm’de sömürücü sınıfların ortadan kalkması, işçi sınıfının ve diğer emekçi katmanların kaynaşması, sosyalist kuruluştan gelişmiş sosyalizme geçiş ve gelişmiş sosyalizm sürecinde sınıfların tamamen ortadan kalkması ile sürecin görevlerinin siyasi, ekonomik ve ideolojik olarak tamamlanmasından sonra Proletarya Diktatörlüğü işlevini tamamlayacak ve Komünist Toplum Düzeni’nde devlet sönümlenecektir.

Böylece insanın insan tarafından sömürülmesinin ve ulusal eşitsizliklerin tüm biçimlerini sonsuza kadar yok etmek olanaklı olacaktır.

“… Tek sözcükle, her yerde komünistler, kurulu toplumsal ve siyasal düzene karşı olan her devrimci hareketi destekliyorlar.

Komünistler o devrimci hareketlerin hepsinde, mülkiyet sorununu, -az ya da çok gelişmiş hangi biçimine ulaşabilmiş olursa olsun- hareketin temel sorunu olarak öne çıkarıyorlar.

Son olarak, komünistler her yerde, bütün ülkelerin demokratik partilerinin birbirleriyle bağlar kurmasına ve anlaşmasına çalışıyorlar.

Komünistler, görüşlerini ve niyetlerini gizlemeye tenezzül etmezler. Onlar amaçlarına ancak, halihazırdaki tüm toplumsal düzenlerin zor yoluyla devrilmesiyle ulaşılabileceğini açıklıkla belirtiler. Egemen sınıflar bir komünist devrim önünde varsın ürpersin. O devrimde proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur. Kazanacakları bir dünya vardır.

Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin ! (Komünist Parti Manifestosu, Karl Marks ve Friedrich Engels, Marx-Engels Tüm Eserler, Dietz Verlag Berlin 1972 S.459-493)

Türkiye Komünist Partisi, Uluslararası Komünist Hareket’in kendi coğrafyasındaki müfrezesi olarak bu programı yaşama geçirmek için hiç bir fedakarlık ve özveriden kaçınmayacaktır.

Mustafa Suphi’lerin, İsmail Bilen’lerin, Deniz Gezmiş’lerin, İbrahim Kaypakkaya’ların, Mahir Çayan’ların, Mustafa Hayrullahoğluların, Mahsum Korkmaz’ların, Meryem Karakız’ların, Sakine Cansız’ların, Tayfun Benol’ların ve bu uğurda şehit düşen on binlerce devrimcinin, komünistin kanları bu şekilde yerde kalmayacaktır, uğruna can verdikleri mücadeleleri zafere ulaşacaktır.

  • Yaşasın Türkiye Komünist Partisi !

  • Yaşasın Marksizm-Leninizm !

  • Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi !