Büyük Sosyalist Ekim Devrimi Yolumuzu Aydınlatıyor

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 7 Kasım 2023 Tarihli Açıklaması

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi Yolumuzu Aydınlatıyor

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi 106 yaşında. Ayakların baş olduğu, işçi sınıfının devletinin kurulduğu, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete son verildiği, toplumsal sistem olan sosyalizmin kurulduğu o gün bütün dünyanın dengeleri alt üst oldu. O günden sonra sınıf savaşımı uluslararası alanda iki sistemin savaşımı düzeyine yükseldi. 26 milyon yiğit Sovyet evladını feda ederek Hitler faşizmini yenen ve akabinde sosyalizmi bir dünya sistemi düzeyine yükselten süreç 7 Kasım 1917’de başlamıştı.

Sovyetler Birliği’nin işçi sınıfına ve sömürülen yoksul dünya halklarına kazandırdıkları saymakla bitmez. Kapitalist sistemde sömürülen ve insan yerine konulmayan işçi sınıfının devlet yönettiği, işçilerin, köylülerin aydın, mühendis ve bilim adamı olduğu bir düzen kuruldu. Kadınların özgürleşmesi ve eşit haklar elde etmeleri ilk olarak sosyalizmde gerçekleşti. “Halkların Hapishanesi” olarak nitelendirilen Çarlık Rusyasından, halkların eşit ve özgürce bir arada yaşadığı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği oluştu. Ulusal Sorun’un çözümü tüm dünya halklarına ilham oldu. Sovyet halklarının başta sağlık ve eğitim olmak üzere tüm toplumsal hizmetlere ücretsiz olarak kavuşmaları sosyalizm sayesinde oldu. Sovyetler Birliği’nde ilk metro 1933 yılında inşa edildi. 1 milyon nüfusu aşan her şehre metro inşa edilmesi kanun oldu. Konut sorunu sosyal bir sorun olmaktan çıkarıldı. Her Sovyet yurttaşının bir yuvası oldu ve sadece enerji giderlerine cüzzi katkıda bulunarak ömür boyu konutta yaşama hakkı verildi. Okuma yazma seferberliği özellikle Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetleri gibi son derece geri bıraktırılmış coğrafyalarda kültürel bir atılıma yol açtı. Kültür, sanat, edebiyat faaliyetleri ve devletin sunduğu muazzam olanaklar ülkenin en ücra köşelerine kadar tüm Sovyet halklarının ilgiyle yararlandığı bir seviyeye geldi. Eskiden sadece üst sınıflara hitap eden ve kapitalist ülkelerde burjuvaziye özgün olan opera, bale, tiyatro ve konserler Sovyetler Birliği’nde herkesin ulaşabildiği etkinlikler halini aldı. Tıpta, bilimde, teknolojide, sporda dünya birincisi oldu. Uzayı fethetti. Batıda Baltık Denizinden, doğuda Büyük Okyanusa kadar devasa coğrafyada elektrik, karayolu, demiryolu, havayolu ağları kuruldu. Feodal bir tarım ülkesinden büyük kombinatlara sahip bir sanayi devleti, tarımı ise kolektifleştirerek tarım sanayi kompleksleri temelinde bir tarım devleti kuruldu. Ebeveynlerin çocuklarının gelecekleri için endişe etmedikleri, tek ayrıcalıklı sınıfın çocuklar olduğu bir düzen kuruldu. Emekli olmanın gururla yaşandığı ve emekli olanların yaşamının o dönemini çalışma yaşamında yapamadıklarını yapabildikleri koşullara sahip olundu. Sosyalizmin uygulamaları, karşıt sistem olan kapitalizmde işçi ve emekçilere sosyal haklar tanınmasını zorladı. Sovyetler Birliği sayesinde Amerikan, Alman, İngiliz ve Fransız işçisi daha fazla sosyal kazanımlar elde ettiler. Sömürgeler tek tek bağımsızlıklarını kazanmaya, ulusal kurtuluş mücadeleleri demokratik düzenlerin kurulması ile sonuçlandı. Sovyet sosyalizmi dünyada bugün dahi silinmeyecek izler bıraktı. Günümüz kapitalist Rusya’sı üzerine bir taş koymadığı halde 74 yıllık reel sosyalizm deneyinin altyapısı ile 32 yıldır yaşamını sürdürüyor.

Önce Sovyetler Birliği ve ardından da Dünya Sosyalist Sistemi devletlerinin tümünde 90’lı yılların başında yaşanan karşı-devrim sonucunda tüm elde edilen kazanımlar yitirildi. Karşı-devrimin nasıl ve neden kazanabildiği o tarihten itibaren komünistler için en önemli soru oldu. Partimiz de içinde bir dizi kardeş parti bu alanda bilimsel çalışmalar yaparak belirli sonuçlara vardılar. Sovyetler Birliği maalesef adını taşıdığı Sovyetlerin toplumsal ve siyasal alanda işlevlerini yitirmesiyle bu sürece girdi. 7 Kasım 1917 Devrimi “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganı ile yaşama geçmişti. İşçi-Köylü-Asker Sovyetleri ülkenin yerellerden en merkezi kademesine kadar iktidar organıydı. En üst yürütme organı Yüksek Sovyet Prezidyumu idi. Süreç içinde Sovyetlerin yerini Parti aldı. SBKP siyasal önderlik yapması ve Sovyetler içinde etkin politik faaliyet yürütmesi gerekirken Sovyetlerin bileşimini ve niteliğini Parti organları haline dönüştürerek Sovyetlerin asıl niteliği ile işlemez hale gelmesine neden oldu. İşçi sınıfında, köylülükte, tüm Sovyet yurttaşlarında sistem ile bir yabancılaşma süreci yaşandı. Bu nedenledir ki karşı-devrim sürecinde kitleler sosyalizme sahip çıkmadılar. Partinin bu düzeyde devlet ile bütünleşmesi ve Sovyetlerin yerini alması toplumsal denetim mekanizmalarını işlemez hale getirdi. 1991 Ağustos’unda MK PB Genel Sekreter yardımcısı, İçişleri Bakanı, KGB Başkanı, Savuna Bakanı ve Kızıl Ordu Komutanı “Ulusal Güvenlik Konseyi” adıyla karşı-devrime karşı harekete geçtiğinde, tüm SBKP üyeleri, güvenlik ve istihbarat örgütleri mensupları ve Kızıl Ordu yapısı ihanet içinde olan SBKP Genel Sekreteri M. Gorbaçov’un çağrısına uyarak mevzilerini terk ettiler ve kimisi karşı-devrimi seyirci olarak izledi, kimisi de karşı-devrim saflarına katıldılar. Bu da devlet ve iktidar yapılanmasında demokratik denetim mekanizmaları olan Sovyetlerin bu niteliklerini yitirmeleri ve de aynı zamanda SBKP Genel Sekreteri’nin tek belirleyici güç olarak kabul edilmesinin sonucudur. Genel Sekreter ve Parti iyi işler yaparlarsa bunda bir sorun yoktur, ancak yanlış işler yaptıklarında onları durduracak herhangi bir yaptırım gücüne sahip herhangi bir iktidar organı da yoktur.

Sovyetler Birliği’nin olumlu deneylerinden ilham alan biz komünistler, sistemi çöküş noktasına getiren olumsuz uygulamalarından da sonuçlar çıkarmak zorundayız. Ancak böyle yaklaşarak günümüz sınıf savaşımlarının gereksinimlerine yanıt verebilir, Marksist-Leninist bilim ışığında devrimci süreci ilerletebiliriz. Kapitalizm işçi sınıfına, sömürülen yoksul emekçilere, köylülere, ezilen halklara bir çözüm öneremez. Kapitalizm bir sömürü ve savaş sistemidir. Türkiye’de kapitalizmin mutlu bir azınlık dışında tüm toplumu ekonomik ve siyasal çöküşe mahkum ettiğine hepimiz her gün şahit oluyoruz. İşçi sınıfı üzerindeki sömürü ve her türlü direniş hakkının zorla engellenmesi, Kürt halkının varlığının inkarı ve yıllardır sürdürülen imha savaşı, aslında bir uluslar, dinler ve mezhepler mozaiği olan toprakların açık bir hapishaneye ve kan gölüne dönüşmesini getirmiştir. Faşist AKP-MHP rejimi dini ve milliyetçi motiflerle işçi sınıfının, yoksul emekçi halkların duygularını istismar ederek yaşamını sürdürüyor.

Biz komünistler hiçbir sorunun çözümünü sosyalizme ertelemeden, sosyalizmi hedefleyen sınıf savaşımını yürütürken var olan koşullar içinde demokratik yapılar içinde ulaşmak istediğimiz sistemin ve o sistemi kuracak insanların şekillenmesini hedefliyoruz. Komünist idelerimizi bugünden toplum içinde sadece sözde değil yaşamın pratiğinde de uygulayarak kurmak istediğimiz sosyalist toplumun kadrolarını, aktivistlerini, organlarını verili toplumsal koşullarda oluşturmaya, olgunlaştırmaya başlıyoruz. Onun için Demokratik Halk Meclisleri’nin kurulması, bu meclislerde siyasal ve toplumsal bileşenlerin temsilcileri, fakat en belirleyici olarak işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin kendi öz örgütlenmelerini sağlamalarını savunuyor, parti örgütlerimizin ve yoldaşlarımızın bulunduğu her alanda yaşama geçirmek için çalışıyoruz. Meclisler, Partimizin 1.Programında hedeflenen Şuralar’dır, başka bir nitelemesiyle Sovyetler’dir. Gelecek iktidarın nüveleridir. Partimiz siyasal öncülük ve önderlik görevini bugünden bu Meclislerin oluşumu ve yaygınlaşmasında ortaya koymaktadır. Büyük Ekim Devrimi biz komünistler için güçlü bir ilham kaynağı olarak zorlu mücadelelerimizde bize yol göstermeye ve öğretmeye devam ediyor.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi

7 Kasım 2023