Türkiye Komünist Partisi bu ülkenin ilk kurulan partisidir. TKP 10 Eylül 1920’de kurulmuştur. TKP aynı zamanda bu ülkenin en genç partisidir. Çünkü gençler TKP’yi bir umut ve Türkiye için çözüm getirecek yegane parti olarak görüyorlar.
Burjuvazi onun için kurulduğundan beri TKP’ye saldırıyor. Burjuvazinin saldırıları çok yönlü ve biçimlidir. Kurucu Genel Başkanımız Mustafa Suphi, Genel Sekreterimiz Ethem Nejat ve toplamda 15 Merkez Komitesi üyesi yoldaşımızın Türkiye’nin kurtuluşu ve yeniden kuruluşu için mücadeleye katılmak için Ankara’ya “davet” üzerine giderken Karadeniz’in derin sularında canice katledilmeleri de, Mustafa Kemal tarafından sahte TKP kurularak işçi sınıfının öz örgütü TKP’yi yığınlardan soyutlamak için kirli oyunlara baş vurmak da, binlerce üye ve yöneticisini zindanlara atmak da, yüzlercesini katletmek de, binlercesini politik göçmenliğe zorlamak da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin TKP ve TKP’lilere karşı tarzını sergilemek için yeterli örneklerdir.
En önemli olgu ise TKP’nin kuruluşundan bir yıl sonra yasaklanması ve bu yasağın halen sürmesidir. Parti içinde ajan-provokatörlerin devşirilmesi ve yerleştirilmesi, likidatörlerin satın alınması burjuvazinin partimize karşı ne denli hedefli ve planlı saldırdığının diğer örnekleridir. Ancak, tüm bu planlar ve uygulamalar TKP’yi Türkiye işçi sınıfı ve Türkiye’nin ezilen, sömürülen emekçi halklarının bağrından söküp koparmayı sağlayamadı.
Türkiye Komünist Partisi bir olgudur ve bu topraklardan sökülüp koparılamaz ! İşçi sınıfı var oldukça, işgücü sömürüsü ve burjuvazi egemenliği sürdükçe TKP de var olacaktır ve burjuvazinin korkulu rüyası olarak kalacaktır.
TKP’nin amacı bu topraklarda insanın insan tarafından sömürülmediği, halkların kardeşçe yaşadığı, savaşsız, sömürüsüz ve sınıfsız bir toplum kurmaktır. Türkiye’nin sosyalizme bugün her zamankinden fazla ihtiyacı var. 1920 yılında TKP’nin kurucuları Onbeş’ler katledilmeseydi Türkiye’nin sadece ulusal kurtuluş süreci değil, toplumsal kurtuluş süreci de başlayacaktı.
TKP bugün Türkiye işçi sınıfının ve başta Kürt halkı olmak üzere, tüm ezilen, sömürülen yoksul halkların kurtuluşu için bir kutup yıldızıdır. Seksenli yılların sonunda gerçekleştirilen tasfiye (likidasyon) hamlesi aşılmış durumdadır. TKP sınıf savaşımında sadece zorunlu ve onurlu yerini almakla yetinmemiş, sınıfsal ve toplumsal hareketler içerisinde öncülük rolünü varolan zor koşullar altında dahi yaşama geçirmeye başlamıştır. Katedilen bu mesafe önemlidir ama yeterli değildir.
Niteliksel olarak, teorik, ideolojik ve politik alanda sağlanan netleşme partimizin önümüzdeki dönemlerde niceliksel olarak erişeceği etki alanının daha da gelişmesi olgusunun alt yapısını oluşturmaktadır. Partimiz Kemalizmin tüm etki ve sızmalarına kapılarını kapatmıştır. 1986 yılından itibaren su yüzüne yansıyan reformist, revizyonist, hatta anti-komünist olarak nitelendireceğimiz politikalara karşı tavrını belirlemiş, tartışmalarını tamamlamış ve yeni program taslağı ile Marksizm-Leninizm temelinde yeniden silahlanmıştır. Marks’a, Engels’e, Lenin’e, Stalin’e ve Bilen yoldaşa dönmüştür. ABD’nin CIA laboratuvarlarında üretilen tüm Marksist görünümlü anti-komünist teori ve politikaların karşısına set çekmiştir. Leninci parti anlayışı, proletarya diktatörlüğü ve proletarya enternasyonalizmi temelinde ülkemiz koşullarına uygun ancak Marksizm-Leninizm’in evrensel bilimi doğrultusunda programatik yaklaşımlar ve politikalar geliştirmiştir. Kürt ulusal sorununun çözümü ve savaş yoldaşlığı sınıfsal bir hedef olarak parti program ve politikalarında önemli yerini almıştır. Kürt ulusal sorununa yaklaşım, burjuvazi ile uzlaşmaz sınıfsal çelişkilerimizin arasında tarif edilmektedir. Türkiye’de emek-sermaye çelişkisinin çözülmesi ulusal sorunun çözümünü de beraber getirecektir. Ancak bugün nasıl kısmi toplumsal ve demokratik haklar için sınıf mücadelesini yükseltiyor isek, Kürt halkının ulusal demokratik haklarının elde edilmesi için de aynı şekilde mücadele etmeyi güncel mücadele hedeflerimiz olarak önümüze koyuyoruz. Devrimin ordusu bu savaşlar içinde oluşacak, formasyon kazanacak ve zafere yönelecektir.
Türkiye artık bundan 30 yıl önce partimizi tasfiye etme girişiminde bulunanların ve 15 yıl önce partimizin adına ipotek koyarak sınıf savaşımındaki yerini , legalist, icazetli, ulusalcı, anti-komünist pozisyonlarla doldurmaya çalışanların at koşturabilecekleri bir alan olmaktan çıkmıştır. Kuşkusuz ki Türkiye Komünist Partisi legaliteyi mücadele ederek sınıf savaşımının içinde elde edecektir. TKP, işçi sınıfı ve ezilen sömürülen yoksul emekçi halklar arasındaki meşruiyetini resmi düzeye de çıkaracaktır. Ancak, bu süreç burjuvazinin istediği ve izin verdiği sınırlar çerçevesinde değil, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin kararları ve savaş çizgisi doğrultusunda gerçekleşecektir.
Türkiye Komünist Partisi bugüne dek tarihinde çok bedel ödedi ve ödemeye de devam ediyor. TKP MK üyesi Kadri Erol yoldaşımızın mücadele alanlarında, sıcak savaşım içinde katledilmesi partimiz açısından toparlanma döneminde yerini doldurmakta zorlandığımız önemli bir kayıp olmuştur. Onun için “Kadri Erol yoldaş komünist hamlesi” ile önümüzdeki dönemin savaş çizgisi belirlenmiş bulunuyor. Partimizin nitel gücünü niteliğe dönüştürmek, genç kadroların partide buluşmasını sağlamak, likidasyona prim vermemiş kadrolar ile genç komünist kadroların kaynaşmasını sağlamak 96. savaş yılımızda yerine getireceğimiz somut ödevler olarak belirlenmiştir. Bu dönem aynı zamanda partimizin özgürlük mücadelesinde somut adımların atılacağı bir dönem olacaktır.
Türkiye Komünist Partisi ister sınıf düşmanından, isterse de, ajan-provokatörlerden, sağ ve “sol” sapmalardan partimize yönelecek herhangi bir saldırıya prim vermeyecektir. Her ihanetin ve görüntüsü ne olursa olsun, tüm anti-TKP tutum ve icraatların hesabı sorumlularından sorulacaktır. İşçi sınıfına ihanet edenler sınıf hukuku temelinde gereken yanıtı alacaklardır.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
10 Eylül 2016