Türkiye işçi sınıfı 13 Şubat 1967’de DİSK’i, devletin kamu işyerlerine dayanarak kurduğu Türk-İş’in sarı sendikacılık anlayışına karşı kurdu. DİSK’in savunulması şanlı 15-16 Haziran 1970 Direnişi ile oldu. Kimilerinin ilerici olarak adlandırdığı 27 Mayıs 1960 Anayasası sanki işçi sınıfına sendikal alanda örgütlenme hakkı tanımış gibi tarif ettiği olgu, devlet tarafından daha önce kurulan Türk-İş’in geliştirilmesiydi. DİSK’in kurulması, savunulması ve büyütülmesi ise 27 Mayıs’ın değil sınıf mücadelesinin sonucunda olmuştur.
600-700 bin üyeli, savaşkan, sınıf sendikacılığı anlayışı ile gelişen DİSK ve ona bağlı işkolu sendikaları Türkiye’deki sermaye sınıfı için her zaman bir kabus olmuştur. Türkiye Komünist Partisi fabrikalarda parti hücrelerini öncü işçiler arasında sınıf savaşımının ateşleri içinde kurmuştur. 15-16 Haziran Direnişi, DGM ve MESS Direnişleri kendi kendine oluşmuş toplumsal olaylar değillerdir. 1 Mayıs üzerindeki yarım asırlık yasağın kırılması DİSK tarafından sağlanmıştır.
Onun için 12 Eylül 1980 askersel faşist devirmesi MESS Grevleri sürerken gerçekleşmiştir. Onun için DİSK ve T. Maden-İş Sendikası’nın efsane Genel Başkanı Kemal Türkler 12 Eylül’ün yolları döşenirken katledilmiştir.
Günümüzde DİSK’in tekrar işçi sınıfının savaşkan, sınıf ve kitle sendikası anlayışında sınıf mücadelesinde onurlu yerini alabilmesinin koşulları komünistlerin sınıf içinde elde edecekleri mevziiler ile at başı gelişecektir. İşçi sınıfının yapısındaki gelişmeler ve değişimler bunun önünde engel değildir. Tam tersine daha fazla olanak sunmaktadır. Yeter ki Türkiye Komünist Partisi fabrikalarda, madenlerde, tersanelerde, organize sanayi bölgelerinde, işçi yatağı semtlerinde, çalışma yaşamının her alanında, ofislerde, şirketlerde, bilişim sektöründe örgütlülüğünü geliştirsin. Yaratılacak bu örgütlenme ister istemez DİSK’te ve işkolu sendikalarında karşılığını bulacaktır.