Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 28-29 Ocak 1921 gecesi Karadeniz’in derin sularında boğularak katledilmeleri aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk faili meçhul cinayetidir. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının bilinen mezarları yoktur. Karadeniz’in her damlasında Mustafa Suphi ve yoldaşlarının kanları vardır.
Bu topraklarda sosyalizm için mücadele eden her komünistin, hatta her devrimcinin sorması gereken bir soru vardır? Türkiye Komünist Partisi kurucusu ve yöneticileri olan Mustafa Suphi ve yoldaşları kimlerin kararı ve emriyle ve neden katledilmişlerdir? Bu sorunun yanıtı Birinci Meclis’in Gizli Tutanakları’nda mevcuttur ve gizlilik süresi dolduğu için yayınlanmıştır. Yanıt açıktır: Ulusal Kurtuluş Savaşının, sosyal kurtuluş savaşımına yükselmesini önlemek için Mustafa Kemal Başkanlığındaki Birinci Meclis Hükümeti kararı ile katledilmişlerdir.
Çünkü, Mustafa Suphiler yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna katılsalardı, Türkiye tekrar İngiliz ve Alman emperyalistlerinin güdümüne girmezdi, Türkiye kapitalist kalkınma yolunu seçmezdi, Türkiye’de daha sonra devlet desteğiyle tekelleşecek burjuvazi ve komprador toprak ağaları söz sahibi olamazdı, Türkiye’de başta Kürt halkı olmak üzere tüm milliyetler anayasal güvence ile siyasal, kültürel ve toplumsak eşit haklı yurttaşlar olurlardı, Kürdistan ve Lazistan muhtariyet, yani özerk olurdu, İslamın Sünni mezhebi ve Hanefi kolu devlet tarafından resmi din ilan edilmez, İslamın tüm mezhepleri, Alevi, Ermeni, Rum, Musevi, Ezidi, Süryani ve Keldani toplumları kendi cemaatleri tarafından finanse edilen eşit haklı inançlar olarak laik bir devlet yapısı oluşurdu. Türkiye NATO’ya üye olmaz, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı istihbarat faaliyetlerinin merkezi bir soğuk savaş üssü, ve de sıcak savaş için bir saldırı üssü olmaz, komşuları ile iyi komşuluk ilişkileri geliştiren barışçıl ve de anti-emperyalist bir dış politika izlerdi. Cumhuriyetin zenginleri, Koç’lar, Sabancı’lar, Sapmaz’lar, Eczacıbaşı’lar veya bugün onlara ilave olan Çalık’lar, Zorlu’lar, Sancak’lar, MNG’ler, Limak’lar, Kalyon’lar, Rönesans’lar, Cengiz’ler olmazdı. Kilit sektörlerde kamunun sahip olduğu devlet işletmeleri, fabrikalar, kombinatlar, rafineriler, madenler, limanlar, otoyollar, köprüler olur, kollektif bir tarım politikası kooperatifler eliyle yaşama geçirilirdi.
Mustafa Suphi ve yoldaşları bu program yaşama geçirilmesin diye katledildiler. Ve o karanlık devlet cinayetinin 101. yıl dönümünde bu sorunların tümü çözülmek üzere önümüzde görev olarak duruyor. Gelinen noktada Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi, ancak 101 yıl önce bu sorunların çözümünü engellemek amacıyla Mustafa Suphi ve yoldaşlarını katledenler ile önce ideolojik hesaplaşma sonucunda gerçekleşebilir. Bu topraklarda devrimci olmanın ve komünist olabilmenin kıstası budur. Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri ile Kürt özgürlük güçlerinin birleşik mücadelesi Türkiye Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin teminatıdır. Bu cumhuriyetin niteliği de 1920’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının hedefledikleri ve parti programımıza kanlarıyla yazdıkları “Amele ve Rençber Şuraları Cumhuriyeti”dir.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
27 Ocak 2022