Türkiye yine diktatörlük koşullarında yeni bir seçime hazırlanıyor. Bu seçimlerin özelliği doğrudan merkezi iktidar organlarını kapsamamasıdır. Ancak yerel seçimlerde devrimci demokratik muhalefetin elde edeceği sonuçlar sınıf mücadelesinin gelişme sürecinde az olmayan bir role sahiptir. 2019 yerel seçimlerinde düzen muhalefetini iktidara karşı mevzi kazanması için pazarlıksız destekleyen demokrasi güçleri bu seçimlere kendi adayları ile katılıyorlar. Bu seçimlerde Mayıs 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olan ittifaklar da yok. İttifak anlayışını kendi içinde sağlıklı olarak sürdüren devrimci, demokratik ve sosyalist güçler DEM Parti bünyesinde kendi seçim stratejilerini oluşturmuş durumdalar.
Bu seçimlerde ana hedef MHP destekli faşist AKP diktatörlüğünü oy oranı alanında geriletmek, Kürdistan’da zorla gasp edilen belediyeleri ezici bir oy çoğunluğu ile kazanmak, batı illerinde ise mümkün olduğu kadar il ve özellikle işçi yatağı ilçelerde sonuç almaktır. Ancak asıl belirleyici olan Kürdistan dışındaki bölgelerde ve illerde devrimci demokratik ve sosyalist muhalefetin toplumsal tabanını güçlendirmektir. Türkiye Komünist Partisi bu amaçla DEM Parti’nin belirlediği seçim stratejisini aktif olarak desteklemektedir.
İktidar partileri ve burjuva muhalefet partileri gerçekleşmeyeceklerini kendilerinin de kesin olarak bildikleri sahte seçim vaatleri ile yığınları yanıltan seçim mitingleri yapmaya devam ederken, devrimciler, sosyalistler, komünistler; fabrika direnişleri, kırsal alanda ekolojik direnişler ve yoksul semtlerde yürüttükleri toplumsal sınıfsal sorunlara yönelik kampanyalar ile seçim çalışmalarını aktif olarak yürütüyorlar. Milyonların katılacağı Newroz mitinglerine hazırlanıyorlar. Devrimci muhalefetin gücü ve istemleri bu Newroz’da dosta düşmana ilan edilecek.
Ülke ekonomik krizin olağanüstü derecede derinleştiği koşullarda seçimlere gidiyor. Bilinmesi gerekir ki, söz konusu kriz iktidarın seçim ekonomisi yöntemiyle sorunları baskılaması ve ertelemesine rağmen bu derece derin. 31 Mart seçimlerinin ertesinde bu baskılama ortadan kalktığında ekonomik krizin hangi düzeyde daha da derinleşeceğini bilmek özel bir yetenek gerektirmiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu krizin 2028 sonuna kadar derinleşerek devam edeceğini sürçü lisan ederek bir konuşmasında ilan etmiş bulunuyor. Yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşamak zorunda bırakılan milyonları daha zor günler bekliyor. Ne ki, ekonomik ve sosyal sorunların derinleşmesi beraberinde ona karşı mücadeleyi geliştirmek için olanaklar sunuyor. Partimiz bu gerçekten yola çıkarak sınıf içinde ve yoksul emekçi halklar arasında örgütlenme çalışmalarını güçlendiriyor.
İşçi sınıfı ve emekçilerin çalışan kesimlerini bu derece etkileyecek olan ekonomik kriz, işsizleri ve emeklileri daha da ağır vuracak. Ezici çoğunluğu ile asgari ücretle çalışan işçi ve emekçiler de hayat pahalılığının ulaşacağı düzey karşısında ekonomik demokratik haklarını genişletmek için mücadele etme dışında bir seçenekle karşı karşıya değiller. Ekonomik krizin siyasal bir krize dönüşmesi beklenmesi gereken bir gelişme.
Kürt Özgürlük Hareketi ile TC Devleti arasında yeni bir “çözüm süreci” başlayacağı yönünde yayılan spekülasyonlar dikkate alınmamalıdır. Böyle bir gelişme olmasını gerçek bir süreç olacaksa selamlarız ancak TC devletinin böyle bir adıma hazır olmadığını tespit ediyoruz. Bu hiçbir şekilde olmaz anlamına gelmez. Bilindiği gibi Güney Afrika Cumhuriyeti’nde de Güney Afrika Komünist Partisi’nin aktif bir bileşeni olduğu Afrika Ulusal Kongresi ANC’nin mücadelesi sonucunda siyahlara karşı uygulamaların köklü bir dönüşüme uğraması gerici ve faşist Clark iktidarı döneminde olmuştur. Devlet tıkandığında ve var olan kendi çözümsüzlüğünü başka türlü aşamayacağını anladığında çözüm yönünde adım atması olasıdır. Ancak, TC devleti şu aşamada elindeki son kozu kullanarak Irak ve Suriye yönetimleri ile işbirliği yollarını arayarak Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı saldırı hazırlıklarını sürdürmektedir. Böyle bir saldırı sonuç alıcı olamayacağı gibi, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal sorunlarını daha da derinleştirecektir. ABD emperyalizmi İran ile Türkiye’yi karşı karşıya getirip savaştırma stratejisi çerçevesinde bu yolda engel teşkil eden Kürt Özgürlük Hareketini ortadan kaldırma amacını taşımaktadır. Bu savaş stratejilerinin bütünü Türkiye açısından bir felaket ortamı demektir.
Diğer yandan ise bölgesel savaşın daha da yayılması Türkiye dahil bölge halklarının mücadelesini güçlendirecektir. Emperyalist savaşlar devrimlerin şafağıdır. Bu çerçevede birleşik devrimci mücadelenin güçlendirilmesi, Kürt Özgürlük Hareketi ile Türkiye işçi sınıfı hareketinin devrimci güçlerinin birliği belirleyici önemdedir.
31 Mart seçimleri bu genel tablo çerçevesinde ele alınması gereken bir olgudur. Bu anlamda devrimci, demokratik ve sosyalist güçlerin görevi seçimi bu temelde değerlendirip seçim sonrası mücadelelere yönelik somut başarılar elde etmek, devrimci alternatifi görünür kılmaktır.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
15 Mart 2024