16 Nisan Anayasa Referandumu sonrası ülkenin durumu daha da ağırlaşıyor. İşbirlikçi Oligarşinin bu baskıcı, faşizan, dikta rejimine ihtiyaç duymasının kendileri açısından sebepleri var. Bu ülkenin ekonomisi yolunda olsa, halkın gerçekten demokratik desteğine sahip olduğuna inansa böyle bir rejime gerek duymaz. Burjuvazi, egemen sınıflar, işbirlikçi oligarşi, zaaflarından dolayı bu yolu seçmek durumunda kalıyor.
İktidara karşı devrimci hedeflerle mücadele eden tüm muhalefet güçleri sınıf düşmanlarının güçlü değil zayıf olduğunu ve bu nedenden dolayı diktatörlüklerini kurumsallaştırma ihtiyacı hissettiklerini bilerek hareket etmelidirler. Bu şu anlama gelir. Eğer doğru devrimci bir strateji izlenirse, sorunlarından dolayı sertleşerek ayakta durmaya çalışan sınıf karşıtlarımızı sarsmak, sallamak ve sonra da yıkmak mümkündür.
Egemen sınıfların birden fazla ciddi sorunları mevcut. Devletin kendi içinde değişik güçlerin mücadelesi sürüyor. Oluşturdukları yeni ittifaklar kalıcı olacağa benzemiyor. Günü kurtarmaya ve her ne pahasına olursa olsun, kendi konumlarını korumaya, iktidara yapışmaya, bu süreçte de devlete daha fazla hakim olmaya çalışıyorlar.
16 Nisan öncesi oluşturulan devlet içi ittifak, 16 Nisan’daki kalpazanlığın uygulanmasının koşullarının garantisi oldu. Ergenekoncu, kontr-gerillacı güçler ile Erdoğan'ın AKP içinde ayrışmayı göze dahi alarak uzlaşması, 4 yıldır Erdoğan ve suç ortaklarının yargılanmasını engelledi, ancak bunun ilelebet böyle gideceğinin kendileri açısından hiç bir güvencesi yok.
İşte Erdoğan, işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde sınırsız sömürüyü artırırken ve tüm kazanılmış hakları yok ederken, Kürt halkına karşı terörü artırırken, Suriye’ye ve Irak’a müdahale ederken, ülke içinde devrimci-demokratik muhalefetin hiç bir tonuna tahammül edemezken aslında o uzlaşmanın gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Bunun finalinde iki olasılık var; ya Erdoğan, Ergenekoncu, kontr-gerillacı statükocu devlet güçlerine tamamen boyun eğecek ve bu ittifak bir dönem daha sürdürülmeye çalışılacak; ya da bu güçler bir süre sonra Erdoğan ve çevresini kanlı bir darbe ile tepeleyecekler. Erdoğan 2013 yılından beri böyle bir Sırat Köprüsü’nden geçiyor.
Bu gelişmeleri kuşkusuz ki izlemek ve dikkate almak lazım. Ancak aslolan işçi sınıfının politik olarak bağımsız devrimci stratejisini yaşama geçirmektir. Bunun güncel gereği de işbirlikçi oligarşi ve devleti oluşturan güçler ile çıkarları çelişen en geniş barış, demokrasi ve özgürlük güçlerini bir araya getirecek strateji geliştirmektir. Liberal demokratlardan, komünistlere kadar bütün demokratik muhalefet güçlerini kapsayacak, Türkiye devrimci hareketi ile Kürt özgürlük hareketinin birleşik mücadelesinin tabanda ve tavanda aynı anda örülmesi güncel görevdir.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
5 Mayıs 2017