10 Ekim 2015’de Ankara Katliamı’nda 101 canımız toprağa düştü, yüzlerce canımız da yaralandı ve bir kısmı sakat kaldı. Katliam’da yitirdiklerimizden biri de partimizin MK üyesi Kadri Erol yoldaş (Kemal Tayfun Benol) idi. Kadri yoldaş kuruluş çalışmalarına katıldığı ve sahada mücadelelerinin içinde olduğu inşaat işçilerinin sendikasından dört yoldaşı ile birlikte can verdi. Tekin, Serdar, Erol, İsmail yoldaşları ile birlikteydi. O günün acısını, Adli Tıp’ta olanları, toprağa verilişlerini hep birlikte yaşadık.
Yoldaşlarımızı toprağa verirken, onların mücadelelerini güçlendirerek sürdürme ve anılarını mücadelemizde yaşatma sözü verdik. Geride kalan işçi yoldaşları acılarını bağırlarına basarak çalışmalarına devam ettiler. Toparlanmaları kolay olmadı. Dile kolay, örgütlerinin yedi kurucu ve yöneticilerinden beşini kaybetmişlerdi.
Ancak geride kalanlar kendi aralarında köklü değerlendirmeler yaptılar ve yoldaşlarının anılarını yaşatmak için sadece inşaat işçileri arasında değil, tüm sektörlerde örgütlenmek üzere yola koyuldular. Aldıkları karar kayda değer bir karadı. Ve birkaç yıla yayılan bir hazırlık çalışması sonucunda ülke çapında Emek Konseyleri kurma faaliyetine yöneldiler. Şimdilerde bu çalışmayı ilmik ilmik örüyorlar.
10 Ekim’de toprağa düşen yoldaşları da bugün yaşasalardı kesinlikle aynı yolu çizeceklerdi. Sınıf sendikacılığının sadece adının kaldığı, devlet yanlısı sarı sendikaların sendikalı işçilerin yüzde doksanbeşini örgütledikleri bir ortamda, sınıfın örgütlenerek tekrar savaşkan sınıf ve kitle sendikacılığını yaratmayı önlerine hedef olarak koydular. Bu süreçte farklı uluslara, farklı inançlara ve farklı siyasal tercihlere mensup işçi ve emekçileri örgütlenmeye koyuldular. Emek Grupları, Emek Komiteleri ve Emek Konseyleri biçiminde işyerlerinde ve işçi yatağı semtlerde yürütülen bu çalışma selamlanacak bir faaliyettir.
10 Ekim Katliamı’nın failleri devlet koruması altında olan IŞİD çapulcuları olduğu biliniyor. Kimilerini devlet delilleri yok etmek için“etkisiz hale getirdi”, kimileri de göstermelik olarak yargılanıyor. Bu devletten başka bir yaklaşım beklemek de ham bir hayal olurdu. İşte tam da bu noktada, Ankara Katliamı’nda katledilen yoldaşlarımızın yoldaşlarının yürüttükleri faaliyet önem arz etmektedir. Çünkü toprağa düşen yoldaşlarımızın hesabı bu ve benzeri faaliyetlerin sonucunda ülkede yükselecek sınıf savaşımları sonucunda sorulacaktır ve düşen yoldaşlarımızın kanı yerde kalmayacaktır.