Türkiye Komünist Partisi’nin iç yapılanması, örgütlenme ilkeleri ve biçimleri TKP Tüzük belgesinde ayrıntıları ile tarif edilmiştir. Tüzük donuk bir belge değildir. Sadece partilenirken okunup onaylanacak, daha sonra sayfaları açılmayacak bir belge hiç değildir. Parti tüzüğü partinin kanunlarıdır. Parti çalışmaları süresince sürekli olarak sayfaları açılarak baş vurulması gereken bir belgedir. Söz konusu olan salt disiplin ve cezalar konusu değildir. Parti sekreterleri savcı veya hakim değildir.
Tüzükte özümsenmesi gereken parti üyelerinin hakları ve bir o kadar da görevleridir. İkinci önemli konu Temel Parti Örgütü, yani parti hücresi ile ilgili maddelerdir. Bir diğer önemli konu, Temel Parti Örgütü ile parti organları arasındaki niteliksel farkın anlaşılması konusudur.
Bu yazımızda sözünü ettiğimiz üç konuda görüşlerimizi biraz daha derinleştirmek ve açmak istiyoruz.
Parti tüzüğümüz üyelik tarifini şöyle yapar: “Partinin program ve tüzüğünü kabul eden, partinin temel örgütlerinden birinde çalışan, parti kararlarına uyan, üyelik ödentilerini düzgün ödeyen herkes TKP’ye üye olabilir.”
Birinci kural; partinin program ve tüzüğünü kabul etmektir. Bu demektir ki, program ve tüzükle en küçük ayrıntı dahi olsa çelişkisi olan bir kimse parti üyesi olmamalıdır. Parti üyesi program ve tüzüğün her satırını, her cümlesini ve her maddesini, her hal ve şartta tavizsiz olarak savunmayı gerektirir.
İkinci kural; partili olmak bir parti temel örgütünde yani hücresinde çalışmayı şart koşar. Parti üyesi olmanın ilk kabulu ve MK’ya sunumu zaten ilgili parti temel örgütü tarafından yapılır. Üye parti temel örgütü çalışmalarında yer alarak ve burada görev alarak parti çalışmalarını yürütür. Tüm tartışmalarını, sorunlarını, önerilerini temel örgüt toplantılarında yürütür ve çözer.
Üçüncü kural; partili yoldaş gerek üst organlardan gelen gerekse içinde çalıştığı temel parti örgütünün kararlarına istisnasız uymak zorundadır. Alınan veya alınmış bir karar hakkında farklı görüş de taşısa, o karar alınmışsa onu yaşama geçirmek için çalışmak yükümlülüğündedir. Karar temel parti örgütünde alınmışsa, karar alma sürecinde görüşlerini belirtir ve savunur, ancak oylama sonucu çoğunluk oyuyla karar alınmışsa ona uymak durumundadır. Üst organların kararları konusunda rapor yoluyla veya istisnai durumlarda bire bir görüşerek farklı kanaatlerini dile getirebilir ancak karar değişmediği sürece alınmış olan karara uymak onun partili görevidir.
Dördüncü kural; üyelik ödentilerinin düzenli ödenmesi kuralıdır. Üyelik ödentilerinin düzgün ödenmesi partili yoldaşın parti örgütü ile ilişkilerinde düzenliliğin, sürekliliğin ve disiplinin bir göstergesi olduğu için en az diğer kurallar kadar önem taşımaktadır.
Parti üyelerinin kurallarını ifade eden bu tek cümle ile ilgili saatlerce konuşulabilir ve sayfalarca yazı yazılabilir. Dolayısıyla parti tüzüğünün her maddesinin ve her cümlesinin derin bir anlamı olduğu ifadesi dikkate alınması gereken bir konudur.
Biraz açalım… Parti üyesinin tüzüksel olarak hakları olduğu kadar görevleri de vardır. Sadece haklardan bahsederek görevleri yerine getirme konusunda aynı hassasiyeti göstermemek parti üyeliğinin niteliği ile çelişen bir durumdur. Dolayısıyla, tüzükte parti üyesinin görevleri ve hakları sadece üzerinden geçer gibi bir kere okunacak maddeler değildirler. Temel parti örgüt toplantılarına hazırlıklı gelmek demek teorik ve ideolojik olarak kendini sürekli yenilemeyi gerektirmektedir. Yani Marksizm-Leninizm’in klasiklerinin ve gerek partimizin gerekse de kardeş partilerin veya onların ideolojik kalemlerinin yorumlarının takip edilip okunması bu görevi yerine getirmek anlamında en az dünyada, bölgede ve ülkemizde güncel politik gelişmeleri analiz etme konusunda çalışmak kadar önem taşır. Parti üyesi her toplantıya bu anlamda hazırlıklı gelmek durumundadır. Değilse, toplantıya hazırlıksız gelmek, toplantıda tartışılan konularda kendisinden önce söz alan yoldaşlarının düşünceleri temelinde doğaçlama konuşma yapan parti üyesi durumuna düşülür ki, bu da parti üyeliğinin teorik, ideolojik ve politik niteliği ile bağdaşmaz. Bu olumsuz özellik parti üyeliğinin sorgulanmasına kadar gidebilir. O anlamda, parti üyesinin görevleri arasında olan kendini teorik, ideolojik olarak sürekli yenileme görevi çok önemli bir görevdir.
Benzer bir konu aidat (ödenti) ile ilgilidir. Aidat ödemek, parti üyesi olmanın kullarından biridir. Ancak bir parti üyesinin olanakları belirlenen oranda aidat ödemeyi aşıyorsa, aidat ödemekle yetinmek bir parti üyesinin partili ahlakı ile uyuşmaz. Olanağı olan yoldaşlar kendiliklerinden belirlenen oranın üzerinde aidat ödemeli veya düzenli bağış yapmalıdırlar. Zar zor geçinen bir yoldaş, tüzüksel oran gereği aidat ödüyor diye, daha iyi gelir sahibi olan bir yoldaşın da tüzükte belirtilen veya parti kararı olarak belirlenen orana göre aidat ödemesi ile yetinmesi partililik ahlakı ile uyuşmaz. O yoldaş da kuşkusuz “daha fazla kazanıyorum ama giderlerim ve masraflarım da fazla” diye düşünebilir. Neki bu bir partiliye yakışmaz. Başka giderler ve masraflar öncelikle parti dikkate alınarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Parti için mali anlamda fedakarlık yapmayı yerine getirmeyen bir partilinin yarın parti çalışmalarının geneli açısından da aynı fedakarlıkları yerine getirip getiremeyeceği şüphelidir. Ve de en önemlisi, başka öncelikleri olan bir partilinin düşman karşısında dik durabilme yeteneği de şüphelidir, çünkü “başka öncelikleri” olabilir. Dolayısıyla bu tür yoldaşların partililikleri sorgulanır ve gerekli sonuçlar çıkarılarak uygun kararlar alınır.
Görüldüğü gibi tüzükteki bir maddenin yorumlanmasından iki sonuç daha çıkardık ki, hepimizin bildiği gibi konular bunlarla sınırlı değildir. Onun için parti temel örgütünde yürütülecek çalışma, bu tür konuların da ayrıntısı ile ele alınacağı ortamlar olduğundan vazgeçilmez önem taşıdığı gibi bir tüzüksel kuraldır da.
Partinin yeniden örgütlendiği dönemlerde kimi il, ilçe, fabrika ve semtlerde kimi yoldaşlarla ikili bağ içinde parti çalışmasının geçici bir süre yürütülme zorunluluğu olabilir. Bu geçici süre mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır. Bunun da tek çözümü söz konusu il, ilçe, fabrika veya semtte görevli olan yoldaşın, yürüttüğü parti faaliyeti sonucunda kendi alanında bir parti temel örgütü (hücresi) kurma yeteneğini gösterebilmesindedir. Bulunduğu alanda ikinci ve üçüncü bir kişiyi parti ilkelerine göre örgütleyemeyip yeni bir temel parti örgütü kuramayan yoldaşın bu partiye nasıl bir katkısı olacağı düşünülebilir. Kadro kaydırma yöntemi ile temel parti örgütleri kurma yönteminin, istisnalar hariç, çok sağlıklı sonuçlar vermediği geçmiş pratiğimizin önemli sonuçlarından bir tanesidir. Her alan kendi kadrolarını kendisi bulma, yetiştirme, olgunlaştırma ve partileme görevi ile yükümlüdür.
“Hücre, Temel Parti örgütleri, partinin omurgasıdır. Bu temel öbekler, Komünist Partisi’nin işçi sınıfıyla, köylü, emekçi, halk yığınlarıyla bağlar. Hücre, aynı iş yerinde çalışan veya aynı yerde oturan parti üyelerinden oluşur.” diyor parti tüzüğümüz.
Temel parti örgütlerinin “partinin omurgası” olma görevini yerine getirebilmesi için işleyişinde uyması gereken kurallar ve görevler parti tüzüğümüzde ayrıca belirtilmiştir. Biz konunun farklı bir yanına değinmek istiyoruz. Temel parti örgütü bir partilinin bir anlamda yuvasıdır. Bütün benliği ile kendisini temel parti örgütünün çalışmasına adar, temel parti örgütündeki yoldaşlarından hiç bir gizli özeli olmaz ve temel parti örgütlerinin bir bütünü olan parti örgütünü yani partiyi güçlendirmek için, teorik, ideolojik, politik ve örgütsel alanda tüm bilgi, birikim, ilişki ve yeteneklerini kullanarak çalışır.
Temel parti örgütleri özellikle fabrikalarda, hastahanelerde, tersanelerde, madenlerde, limanlarda, havalimanlarında, demiryolu birimlerinde, rafinerilerde ve semtlerde oluşturulur. Günümüzde bilimsel teknolojinin gelişmesine ve onun üretimde üstlendiği önemli role uygun olarak bilişim alanında da temel parti örgütleri oluşturulması yeni bir alan olarak niteliksel önem kazanmıştır. Banka, borsa, holdingler ve hava-kara-deniz ve demiryolu taşımacılığı yapılan işyerlerinin ilgili bilişim birimlerinde temel parti örgütleri kurmak çok fazla önemlidir.
Temel parti örgütleri çok gizli olarak devletin güvenlik, bilişim ve teknoloji birimlerinde de oluşturulur. Özellikle güvenlik örgütleri alanında, ama devletin diğer alanlarında da yürütülecek çalışmalar MK’ya bağlı Örgüt Bürosu’nun özel ihtisas alanına girer. Ordu içinde örgütlenme de aynı şekilde ve büyük bir hassasiyetle merkezi özel organların sorumluluğunda yürür. Ancak, bu alanlarda henüz örgütlenme yaratılamamışsa (ki bunu işyeri ve semt parti örgütleri bilemez) işyeri ve semtlerdeki temel parti örgütleri, kitle içinde yaptıkları çalışmalar sırasında söz konusu alanlar ile ilgili elde ettikleri yeni ilişki bilgilerini ilgili merkezi organa iletilmek üzere rapor etmelidirler. Bu tür bilgiler özel durumlarda hiyerarşik parti yapısı üzerinden değil doğrudan MK’nın ilgili bürosuna ulaştırılmalıdır. Bu konuda hiyerarşi silsilesinde kapalı zarf usulü ulaştırılacak gizli bilgi güvensizlik yaratmaz.
Partili kadrolar kitle içerisinde siyasi çalışma yürütürken tabii ki partinin politikalarının ilgili alanlara ulaşması ve bu doğrultuda sonuçlar elde edilmesi için görev üstlenmişlerdir. Bu anlamda politikada gizlilik olması (istisnai durumlar hariç) mümkün değildir. Ancak örgüt gizlidir. Her partili kadro, üyesi olduğu temel parti örgütünün (hücrenin) gizli kalmasını korumakla birinci derecede yükümlüdür. Bu konuda prim veren kadroların partililiği sorgulanır.
Temel parti örgütleri çalışma alanlarında, kendilerinin etrafında kurdukları yığın ilişkileri, sempatizan bağları, ekonomik, sosyal ve demokratik mücadelelerdeki yığın ilişkileri içinde kendilerini gizlerler. Dışarıdan inceleyen ve araştıran bir göz bu çeşitlilik ve yaygın örgütlülük ve de çalışmalar içinde temel parti örgütünü çözebilecek durumda olamamalıdır. Partili kadrolar açık denizde suda balık misali çalışırlar, binlerce balığın içinde seçilemeyecek nitelikte olurlar.
Partinin Organları:
Semt, Bölge, İl, Yöre ve Merkez Komiteleri partinin atanmış (koşullara el veriyorsa seçilmiş) organlarıdır. Partinin en üst organı ise Kongre’dir. Tüzük bunu böyle belirler. Bu organlarda nasıl görev alınır sorusunun yanıtını doğru vermek gerekmektedir. Her yoldaşın belirli bir parti stajından sonra organlarda görev alma hakkı vardır. Görev almanın kıstası tek tek yoldaşların politik düzeylerine, yeteneklerine, birikimlerine, özverilerine, fedakarlıklarına, başarılarına ve disiplinlerine bağlıdır. Tabii ki bir de ihtiyaca bağlıdır. Yoldaşlarımız yürüttükleri parti çalışmaları içerisinde herhangi bir organa aday olacak düzeye gelirler veya gelemezler. Hiç bir organda görev almayıp temel parti örgütü çalışmalarını sürdürmek de her hangi bir organda görev almak kadar onurlu bir görevdir.
Temel parti örgütleri (hücreler) ile parti organları arasındaki ayrım parti tarihimizde örgütsel pratik içinde her zaman tüzüğümüzün öngördüğü ve olması gerektiği gibi uygulanmamıştır. Parti, bu eksikliklerin bedelini çok ağır ödemiştir. Bundan ders çıkarmamız gerekmektedir.
Geçmiş dönemlerde parti organlarında görev alıp görev süreleri biten yoldaşların yaşanan olumsuz durumu, bugün, parti çalışmalarında temel parti örgütü çalışmalarına her yoldaşın katılmasının ne derece önemli olduğunun deneyini yansıtıyor. Hiç bir temel parti örgütü üyeliği ve stajı olmadan bu partiye girmiş, organlarda, hem de üst organlarda görev almış sonra da “görev süren bitti” denince kendisini partinin dışına atmış nice yoldaşlar tanıdık. Veya kendi başına bir merkez gibi davranarak boş vaazlar verenleri hepimiz biliriz. Özellikle bugünkü koşullarda bu nitelikte kişilerin “sosyal medya” denen mecralarda nasıl “salladıklarını” hepimiz izliyoruz. “Salladıkları” diyoruz çünkü, gerçekten sallıyorlar. Yazdıklarının binde birini pratikte yaşama geçirmek niyetinde ve disiplininde değiller. En başta örgütlü değiller. Değilse böyle bir düşünceleri olsaydı veya en azından geçmiş mücadelelerine ve kendilerine duydukları saygı dolayısıyla partinin içinde olmasa da destekleselerdi bu ifadeyi kullanmazdık.
Halbuki gerçekten partili bir kadro organlarda çalıştığı sürece de geldiği temel parti örgütünün çalışmalarına, en azından toplantılarına katılmaya devam eder ve görev süresi bitince tekrar tüm enerjisini vermek üzere yuvasının, temel parti örgütünün çalışmalarına yoğunlaşır. Gerçek parti üyesi, kadrosu ve yöneticisi bu anlayışta olan yoldaşlarımızdır. Bu anlayışta olmayanlar varsa onlardan acil olarak arınmamız gerekmektedir.
Organlarda görev almak ne kadar onurlu bir görevse aynı zamanda ve aynı oranda yüksek sorumluluklar da gerektirir. Konspirasyon koşullarında savaşan bir partinin organlarında görev alan bir kadro bu görevini hiç bir koşulda ve alanda açık etmez. Parti örgütü ve hiyerarşisi içinde bunun bilinmesi gerekiyorsa bunu bir üst organ veya MK o kadronun parti adıyla çok dar ve ilgili çevreye deklare eder. Bu durumda o kadronun deklare edildiği çevrede gerçek kimliği ile bilinmiyor olması şarttır. Değilse ne konspirasyonun bir anlamı kalır ne de o kadronun görevinin.
Bu nedenle partimizin MK üyeleri, Yöre, İl, Bölge ve Semt sekreterleri bilinmez, komite üyeleri tanınmaz. Davranışları dolayısıyla öyle olduğu zannedilenler ya yaşamsal bir hata ve parti suçu işliyorlar demektir ya da parti bilinçli olarak düşmanı yanıltmak için metotlar geliştirmiştir. Bunun haricinde “ben bilmem ne komitesi üyesiyim” diyerek kendini deklare eden bir kimsenin bu partide bırakın herhangi bir komite veya organda, bir temel parti örgütünde dahi yer almadığından yola çıkmalısınız.
Parti pratiğinde tüzüğün doğru anlaşılmaması ve uygulanmaması sonucu doğan hatalardan düşman da fazlasıyla yararlanmaktadır. Bir yandan örgütsüz bir şekilde “eleştiri” adı altında söylenen sözler veya yayınlanan ifadeler emin olunuz ki istihbarat ve siyasi polis tarafından değerlendirilmektedir. Diğer yandan böyle ortamlara meydan veren unsurlar farkında olmadan, yaptıkları kötülükten daha fazla kötü niyetleri olmadan çeşitli çevre ve devrimci örgütler içine sürülen ajanlar tarafından arkadaş ortamlarında “dostça” sorgulanmaktadırlar ve bu sorgulamalar partiye karşı düşmanın operasyonlarının alt yapısının oluşturulmasına hizmet etmektedir.
Demek ki, tüzük kurallarına uyulmaması “iyi niyet” ile dahi olsa partimize karşı düşmanın darbeler vurabilmesinin yolunu döşemektedir. Onun için tüm yoldaşlarımızın ve parti örgütümüzün bu tür davranış içinde olanlara karşı uyanık ve dikkatli olması gerekmektedir. Onlara karşı nasıl bir tutum alınacağı yetkili organlar ve temel parti örgütleri tarafından belirlenir. Hiç bir yoldaş ve örgütümüz bu unsurlara karşı savunma ve tartışma pozisyonuna girmemelidir. Ama hiç bir yoldaş da bu tür davranışların eninde sonunda karşılıksız kalmayacağının ve bu partiye zarar veren herkesin bunun hesabını vereceğinin rahatlığını da içinde taşımalıdır. Aksi davranış bu unsurların yaratacağı sonuçlarla benzer sonuçlar doğurur ve sadece düşmana malzeme üretir. Onun için “partiyi savunmak” adına dahi olsa örgüt kararı ve görevi olmadan girilen her tartışma ve polemik parti kurallarını çiğnemektir ve cezalandırılır. Burada “iyi niyet” aranmaz.
Bu yazımızla parti örgütlerimiz içinde ve kadrolarımız arasında tartışılan yeni tüzüğümüz konusunda partinin temel örgütlenme ilkesi demokratik-santralizm konusunu başka bir yazıya erteleyerek bazı yaklaşımlarda bulunarak tartışmalara katkı sağlamayı amaçladık.